Meryem ile Maria buluşuyor!

Meryem ile Maria buluşuyor!

Medya ve yetişkin pedagojisi alanında çalışan Betül Özdemir, Almanya’da bir ilki gerçekleştirdi. Çocuklara yönelik kitap çıkartarak, farklılıkların aslında bir zenginlik olduğunu, farklı yaşam şekillerine rağmen birlikte yaşayabilmenin mümkün olduğunu örneklerle gösterdi. Bize kendinizden bahsedermisiniz? İki çocuk annesiyim. Pedagoji mezunuyum. Alanım medya ve yetişkin pedagojisi. Farklı alanlarda, çeşitli yaş gruplarıyla çalıştım. Son yıllarda Almanya’ya sığınan ailelere

PANORAMA - NEWS 08 Aralık 2019 YAŞAM

Medya ve yetişkin pedagojisi alanında çalışan Betül Özdemir, Almanya’da bir ilki gerçekleştirdi. Çocuklara yönelik kitap çıkartarak, farklılıkların aslında bir zenginlik olduğunu, farklı yaşam şekillerine rağmen birlikte yaşayabilmenin mümkün olduğunu örneklerle gösterdi.

Bize kendinizden bahsedermisiniz?

İki çocuk annesiyim. Pedagoji mezunuyum. Alanım medya ve yetişkin pedagojisi. Farklı alanlarda, çeşitli yaş gruplarıyla çalıştım. Son yıllarda Almanya’ya sığınan ailelere yönelik projelerde çalıştım. On beş yıldır gönüllü çocuk ve gençlerle ilgileniyorum. Yaklaşık bir buçuk senedir annelik iznindeyim. Yakında bir Aile Merkezinde (Familienzentrum) tekrar işbaşı yapacağım.

Meryem und Maria projesinden bahseder misiniz?

Senelerdir girip çıktığım ortamlarda Müslüman kadınların toplumdan kopuk yaşadığı ve kendi içlerinde kaldıklarından bahsediliyordu. Oysa çevremde toplumla barışık yaşayan, aynı zamanda kimliğini koruyan çok sayıda Müslüman kadın var. Hatta bir adım ötesini yapıyor, bu kadınlar. Topluma ve yaşadıkları ülkeye hizmet ediyorlar. Çocuklarının anaokullarında veya okullarında gönüllü işler yapıyor, sokağa çıkıp çöp topluyor, yaşlıları evlerinde ziyaret edip onlara yardımcı oluyor, belediyelerin başlattığı gönüllü projelerde yer alıyorlar. Bu konuyu daha fazla gündeme getirmek için www.meryemundmaria.de isimli bir blog kurdum. Ondan önce de on senelik bir blogculuk geçmişim vardı.

Meryem ve Maria, Almanya’da yaşayan insanların din ve kültürlerini dikkate alan bir proje. Adını ise Hz.Meryem’den alıyor. Hz. Meryem bizi birleştiren bir isim. Diğer dinlerde de önemli bir yere sahip.

Projenin çeşitli amaçları var. Bunlardan bazıları insani değerleri önplana çıkartmak ve insanları bu değerlerde birleştirmek, farklılıkların aslında bir zenginlik olduğunu, farklı yaşam şekillerine rağmen birlikte yaşayabilmenin mümkün olduğunu örneklerle göstermek. Bu yüzden gündelik hayatımızdan fotoğraflar paylaşıyor, yaşadığımız olayları yazıyorum.

Gündelik yoğunluktan bilgisayarın başına geçip bloguma yazı yüklemeye vaktim kalmıyor. Yazıları önce Instagram (@meryemundmaria) hesabımda, sonra Facebook’ta (@meryemundmaria) paylaşıyorum. Vakit buldukça hepsini bloga yüklüyorum.

Niye Almanca?

Hedef kitlem Almanya’da yaşayan insanlar. O yüzden Almanca olmak zorunda. Türkçe için talep gelirse Türkçe paylaşımlar da yaparım.

Niye böyle bir kitap yazmayı düşündünüz?

Oğlum doğduktan sonra manevi değerlerimizi anlatan çocuk kitaplarına ihtiyaç duyduk. Başta Türkçe ve İngilizce kitaplar yeterli oluyordu. Zamanla bu kitapların onun dünyasını yansıtmadığını farkettim. Resimlerde gördüğü hayatı yaşamıyordu Almanya’da. En yakın arkadaşları Hristiyandı ve aileleri oruç tutmuyordu. Ramazan’ı anlatan bir iki tane Almanca kitap buldum. “Hadi bu sene bunlarla idare ettik, seneye, iki sene sonra ne olacak? Hep mi yaşayacağız bu problemi?” derken kendimi kitap çalışmasının başında buldum.

Olumlu veya olumsuz tepki gösteren oldumu?

Olumsuz tepki hiç almadım. Bilhassa Alman anaokulu ve ilkokul öğretmenlerinden çok olumlu tepkiler aldım. Bayramda öğrencilerine okumuşlar. Kendi arkadaş çevremdeki anneler de çok olumlu tepki verdi. Bir an önce ikinci hikayeyi yazmam gerektiğini söylediler. Meryem ve Maria’yı kitap serisi haline getirme planlarımız var.

Bu projeye Almanlar nasıl bakıyor?

Kitap çıktıktan sonra ilk defa böyle bir hikaye okuduğunu, bu tarz çocuk kitaplarının artması gerektiğini söyleyenler oldu. Kitabın başlığını okuyanlar Meryem’in anaokulunda Ramazan Bayramını kutlayacağını düşünse de, kitabı okurken daha fazlasına şahit oluyorlar. Meryem ve Maria arasında güçlü bir bağ var. Komşu oldukları için aileleri sık sık bir araya geliyor. Meryem anaokulunda Ramazan Bayramını kutlarken arkadaşları da kendi kutladıkları bayramlardan bahsediyor.

Kitaptaki hikaye gerçekte yaşanmış bir hikaye olduğu için kimseye ütopik gelmiyor. Oğlum ve yakın arkadaşının ilişkisini gözlemliyor, aralarında kurdukları diyaloğu hikayeleştiriyorum.

Hangi yaştaki çocuklara hitap etmek istiyorsunuz?

Şimdilik anaokulu çağındaki çocuklara.

Bu tür çalışmalara devam edecek misiniz?

İş hayatına döndükten sonra vakit buldukça çocuk kitapları yazmaya devam etmek istiyorum.

Diğer yandan yeni projemin hazırlıklarını yapıyorum. Almanya’nın dört bir yanında projeye ilgi duyan anaokulu ve okullarda çocuk kitabımı sesli okuyup, ardından çocuklarla kitabın konusuyla ilgili etkinlik yapmak istiyorum. Bu sayede Müslüman çocuklar arkadaşlarına Ramazan’ı, diğer çocuklar ise kendi kutladıkları bayramları anlatma fırsatına erişecek.

Bildiğim kadarıyla şimdiye kadar böyle bir çalışma yapılmadı. Bu proje ile insanlar birbirini daha yakından mı tanıyacaklar?

Tanıyacaklarını ümit ediyorum. Öğretmen olan komşum kitabı okuduktan sonra “Ben bile şimdi anladım Ramazan’ın ne olduğunu” demişti. Oğlumun anaokulu öğretmeni ise “Ben Ramazan Bayramını akşam yediğiniz yemek sanıyordum. Arkasından kutladığınız üç günlük bayramı Şeker Bayramı sanıyordum” dedi. Kitapta özellikle Şeker Bayramı termini kullanmadık. “Ramazan Bayramı” terimini çoğu Alman duymamış.

Çocuklara yönelik bu çalışma ile daha küçük yaştan ön yargılar ortadan kalkmış oluyor mu?

Çocukların zaten önyargıları yok. Farklılıkları da görmüyorlar. Oğlumun arkadaşları annelerine bir kere bile benim neden örtülü olduğumu, namaz kıldığımı sormamış. Oğluma da neden jelatinli şeker yemediğini sormadılar. Tam aksine her şeker ikram edildiğinde annelerine oğlumun jelatinsiz şeker yediğini hatırlattılar.

(İlk kitabı “Meryem feiert im Kindergarten das Ramadanfest” bu sene çıktı.)