Göçün dönüşü yoktur!

Yazar Kemal Yalçın 38 yıldır Almanya’da yaşıyor. Bu süre zarfında çok tecrübe biriktirmiş. En önemlisi sadece tecrübeden ibaret kalmamış yaşadıkları. 30 kitaba ilham olmuş. Yalçın’ın göç serüvenini, uyum sürecini ve yaşadıklarını konuştuk. Ona göre bu serüven bir nehrin akışı gibi… Hızlı akan bir nehir düzlüğe varınca sakinleşir ve içindeki çamuru çakılı bırakır. Berrak bir su

PANORAMA - NEWS 06 Aralık 2019 YAŞAM

Yazar Kemal Yalçın 38 yıldır Almanya’da yaşıyor. Bu süre zarfında çok tecrübe biriktirmiş. En önemlisi sadece tecrübeden ibaret kalmamış yaşadıkları. 30 kitaba ilham olmuş.

Yalçın’ın göç serüvenini, uyum sürecini ve yaşadıklarını konuştuk. Ona göre bu serüven bir nehrin akışı gibi…
Hızlı akan bir nehir düzlüğe varınca sakinleşir ve içindeki çamuru çakılı bırakır. Berrak bir su olur. Yalçın’ın memleketinden uzak herkese yol gösterici tespitleri var.

Almanya Türkiye’den yoğun göç alan bir ülke. Türk göçmenlerin uyum süreçleri hakkında gözlemleriniz neler?

Türkiye’den Almanya’ya göç 60. yılını dolduruyor. Göçmen işçiler iyi bir uyum gösterdi ve Almanya’nın kalkınmasına emek verdiler. İnsanların karşılaştığı en ciddi zorluk din farklılığı oldu. Türkiye’den gelenler Müslüman. Burası ise Hristiyan bir toplum. Gelenler 3 yıl çalışıp dönmeyi planlıyordu ama göçün dönüşü yoktur… 1984 yılında 10 bin Mark karşılığında yaklaşık 500 bin kişi vatanlarına geri döndü. 1959-1989 arası dönem “Almanya acı vatan” dönemiydi. Bütün Türkler bunu söylerdi. 1984’de “acı vatan” olarak görenler geri döndü. Almanya “ikinci vatan” dönemi başladı. 1984’den 1995’e kadar sürdü. 1995’ten sonra ise artık burası “bizim vatan” dönemiydi. Türkiye’den gelen 3 milyon insan var. Bunun 1 milyonu zaten Alman vatandaşı oldu. Diğer İslam ülkelerinden gelenlerle karşılaştırıldığında toplumuna gerçekten uyum gösterdiklerini söyleyebiliriz.

Bir göçmen olarak bu serüveninizde sizi en çok motive eden ne oldu?

Ben buraya işçi olarak değil, siyasi bir mülteci olarak geldim. “Halkın Yolu” gazetesinin sahibiydim. 12 Eylül 1980’den sonra gazetem yasaklandı ve hakkımda “vur emri” çıktı. 1982 yılının başında gözlerim arkada kalarak geldim. 30 yıl aralıksız Türkçe öğretmenliği yaptım. 5 bin kadar öğrenciye Türkçe öğrettim. Bu dönemde yazarlığıma devam ettim ve 30 kitap yayınladım.

Bu süreçten sonra kendi ülkenize yabancılaşmaya başladınız mı?

Buraya geleli 38 yıl oldu. Hayatımın çoğu burada geçti. Göç eden herkes yeni bir topluma uyum sağlıyor. Yeni topluma uyduğunuz oranda geldiğiniz topluma yabancılaşıyorsunuz.

Göç etmeseydiniz hayatınızda neyi ıskalamış olurdunuz? Bunu hiç düşündünüz mü?

Evet çok düşündüm. Hakkımda “vur emri” vardı ve aranıyordum. Gazetem yasaklanmıştı. Babamın isteği üzerine geldim buraya. Babam, “Oğlum, seni vuracaklar. Köye gelme! “dedi. Para getirdi. “Bunu avukat parası yapma. Memleketi terk et. Hasretine dayanırım ama ölümüne dayanamam.” dedi. Bu şekilde ülkemi terk etmek zorunda kaldım.

Uzun yıllardır bu ülkedesiniz. Kendinizi hala “yabancı” hissediyor musunuz?

Elbette hissediyorum. Çünkü yerli yabancı ayrımı var. Dili farklı, dini farklı. Herşeyi farklı. Siz bu topluma uyuyorsunuz ama bu toplumda kendinizi ikinci sınıf gibi hissediyorsunuz. Hayat buna sizi zorluyor. Ben öğretmendim. Arkadaşlarımla aram çok iyiydi. Meslektaşlarımdan 1000 Euro daha az alıyordum. Aynı işi yapıyoruz ama ben Türkiye’den geldigim için diplomam yarım diploma sayılıyor. Bu anlamda bir farklılık var.

Kendinizi “yabancı” hissetme süreniz ne kadardı?

Bu süre 10 yıl kadar sürüyor. Ben Türkiye’ye 13 yıl köyüme ise 15 yıl gidemedim. 15 yıl içerisinde insan hasret doluyor. Özellikle siyasî mültecilerde ilk 5 yıl uyum sürecidir. 5 yılda herşeyi Türkiye ile karşılaştırırsınız. Kelimeleri, meyveleri, parayı… 10 yıldan sonra buraya yavaş yavaş alışmaya başlarsınız. Geldiğiniz ülke uzakta bir yer haline gelir. Bir sel önce hızlı akar sonra düzlüğe varır. Sakinleşir ve içindeki çamuru çakılı bırakır. Berrak bir su olur. Göçmenlik de aynı bir nehrin akışı gibidir.

Göçmenlerin bulundukları yere kolay uyum sağlayabilmeleri için neler tavsiye edersiniz?

Önce dilini öğrenmeleri gerek. İkincisi çevreye uyum sağlayamazlarsa mutsuz olurlar. Hayat sana uymaz sen zamana uyacaksın. Bu anlamda bütün göçmenlerin öncelikle gittikleri toplumun kültürüne, dinine, gelenek ve göreneklerine saygı göstermeleri gerek. Gittiğimiz topluma uyum sağlar ve beraber gelecek kurma sürecine katılırsak bu toplumun bir parçası oluruz elbette.

Topluma bir parçası olmak yetmiyor o halde. Katkı da sağlamak gerekiyor değil mi?

Başka türlü olmaz. 8 yıl sosyal yardım aldım. Bu anlamda Almanya’nın vergi veren insanlarına müteşekkirim. Sonrasında devlet bana iş imkanı verdi. Çalıştım ve kitap yazdım. Yaşadığım bu toplumu seviyorum…

Migranttalk göçmen dayanışma platformu yazarlarından Buket Güney.

https://instagram.com/migranttalk?igshid=qll7p79uyqsg