Konuşma çağına gelen çocukların dil becerileri yavaş yavaş yüklenmeye başlar. Etrafında gördüğü modeller, çocuğun gelişimi üzerinde etkili bir rol oynar. Birçok kişi çocuğun dil gelişimi üzerinde en büyük etkinin annelere ait olduğunu söyler. Bazıları ise dil becerilerinin babadan geldiğini düşünür. Peki, bunlar ne kadar doğru?
Çocukların konuşmayı öğrendiği süreçte dil becerilerinin kime daha çok yatkın olduğu, vakit geçirdiği kişilere bağlı olarak değişebilir. Yapılan bir çalışma, şaşırtıcı sonuçları ortaya koyuyor.
Bilim adamı Estella Poloni ve ekibi, ‘Baba dilinin hipotezi’ adlı çalışmasında anne ve baba arasındaki değişiklikleri inceledi. Dil varyasyonunun babadan geçen Y kromozomu ile ilgili olduğunu keşfettiler. Bu araştırmada annenin mitokondriyal DNA’sında bir eşleşme bulunamamış.
Birçok çocuk, ergenlik çağı geldiğinde bile anneleri ile babalarından daha fazla vakit geçirir. O nedenle araştırma sonuçlarının şaşırtması oldukça doğaldır. Bebeklerde dil öğrenme süreci, anne karnında başlayan bir durum. Bu nedenle yeni doğan çocuklara iki dil öğretmenin daha kolay olacağı söylenir.
Yapılan başka bir çalışmada ise sözcük dağarcığı ve babanın Y kromozomu ile sesler ve annenin mitokondriyal genleri arasındaki bağlantılar karşılaştırıldı. Sonucunda bebeklerin annelerinin telaffuzunu ve ses tonunu, babalarının ise kelime dağarcığını benimsediği ortaya çıktı.
Bu durumda çocuklar babalarının genlerinden farklı bir detayı, annelerinden ise bambaşka bir detayı alabiliyor. Aynı zamanda anne genleriyle konuşma sesleri diye belirtilen fonetik özellikler arasında bir bağ bulunduğu söyleniyor.
Çocukların dil becerilerinin en çok kime benzediğini merak ediyorsanız, cevabının hem anne hem de baba olduğunu söylemek mümkün. Dil gelişimini bireysel olarak şekillendiren pek çok faktör bulunur. Konuşmayı öğrenen çocuk, zamanla bu dili kişiselleştirmeye başlar.
Çocuklarda parmak emme alışkanlığı sıklıkla görülür. Genellikle doğal bir şekilde oluşan bu refleks, ebeveynleri meraklandıran bir durumdur. Oldukça doğal görünen bu durum hakkında psikologlar, duygusal ve ilişkisel sorunlara neden olabileceği ihtimalinden söz ediyor. Bu durumu önlemek için çocukların neden parmak emdiğini fark etmeniz gerekiyor. İşte bazı ipuçları
“Çocuklar neden parmak emer?” sorusunu klasik psikiyatriyle ele aldığımızda “Ağız, bebeklik döneminde temel bir haz kaynağıdır” açıklamasını duyarız. Bu nedenle bebek doğal olarak bu hazza yönelir. İlk başta doğru mantıkta düşünülen bu açıklama, her zaman yeterli gelmeyebilir. Peki, çocuklar neden özellikle parmağını emer?
W. R. D. Fairbairn’e göre çocukların parmak emmesinin nedeni, ortada yöneleceği bir anne memesi olmamasıdır. Bu nedenle anne memesinden yoksun kaldığında, bu boşluğu başka bir nesneyle doldurmaya çalışır. Eğer ihtiyaçlarını karşılayacak gerçek bir nesne mevcut değilse yerini yapay nesneler alır.
Fairbairn’e göre, parmak emme davranışının temel nedeni, çocuğun gerçek, sağlıklı ve şefkat dolu bir ilişki kurma konusunda yaşadığı zorluklardır. Bu ihtiyaçlarını başka bir nesneye, yani parmağına, yönelterek gidermeye çalışır.
Bebekler için “meme” dediğimiz şey, dünyaya geldiklerinde kurdukları ilk bağ anlamına gelir. Bu bağ, bebeğe hem fiziksel hem de duygusal bir doyum sağlar. Ancak bazen annenin sütü gelmez, bazen bebek memeyi istemez, bazen de sağlık sorunları buna engel olabilir. Aslında önemli olan, sadece bebeğe süt vermek değil, onunla güçlü bir bağ kurmak ve onu sevgiyle kucaklamak.
Büyümüş çocukların da zaman zaman parmak emdiğini görebiliriz. Parmak emmenin, hem rahatlama hem de duygusal bir ihtiyaçla ilgili olduğunu söylemek mümkün. Çocuklar stres, korku, kaygı ya da yalnızlık gibi duygularla baş edemediğinde fiziksel alışkanlıklar edinebilir.
Parmak emme durumunu kontrol almak isteyen ebeveynler, çocukları engellemek isteyebilir. Ancak kızdıkları zaman, kısa vadede işe yarayan yöntemlere başvurduklarını fark ederler. Bu yöntemler semptomu gideren yöntemler olabilir. Ancak buradaki asıl amaç, çocuğun kaygılarının ne ile ilişkili olduğunu kavramaktır.
Ebeveynler, çocukları ile bağlanma sistemini güçlendirdiğinde ve duyguları tekrar konumlandırdığında bu alışkanlıkların azalmaya başladığını fark edebilir. İhmal etmediğinizi hisseden çocuk, ihtiyaçlarının karşılandığını fark edecektir.