Aile içi eğitim ve çocuklarımız

İnsanlık tarihi boyunca bütün toplumlarda, kültürlerde,  dinsel veya politik felsefe inançlarda, aileye önem ve kutsallık verilmiştir. Bireyin gelişiminde ve eğitiminde önemli bir yeri olan aile, iletişim bakımından ilk ve en etkili kurumdur. Bu iletişimin ete-kemiğe bürünmesi içinse bireylerin karşılıklı olarak birbirlerinin düşüncelerini, duygularını, davranışlarını tanıyarak yardımlaşmaya ve paylaşmaya açık olmaları gerekir. Aile üyeleri birbirlerinden aldıkları

PANORAMA - NEWS 28 Ekim 2018 YAŞAM

İnsanlık tarihi boyunca bütün toplumlarda, kültürlerde,  dinsel veya politik felsefe inançlarda, aileye önem ve kutsallık verilmiştir. Bireyin gelişiminde ve eğitiminde önemli bir yeri olan aile, iletişim bakımından ilk ve en etkili kurumdur. Bu iletişimin ete-kemiğe bürünmesi içinse bireylerin karşılıklı olarak birbirlerinin düşüncelerini, duygularını, davranışlarını tanıyarak yardımlaşmaya ve paylaşmaya açık olmaları gerekir.

Aile üyeleri birbirlerinden aldıkları sözlü veya davranış kökenli mesajlar ile kendilerini değerli veya değersiz,  güvenli  veya güvensiz hissederler. Bu davranış,  onların sosyal, kültürel ve ruhsal durumlarını etkiler. Sıradan gibi gözüksede hiç de küçümsenmeyecek bu etki sosyal çevre faktörlerini de kapsayacak bir şekilde çocuklarımızı ve gençlerimizi büyük oranda geri dönülmez bir karanlığın içine sokar.

Bu büyük ve şiddetli tehlike aile içinde de kullanılan veya arkadaş çevresi ile büyüyen ve gelişen alkol ve uyuşturucu alışkanlığıdır. Hiçbir gencimiz sabah uyandığında ben bugünden itibaren alkol veya uyuşturucu kullanmaya başlayacağım kararı ile güne başlamaz. Böyle bir adımın objektif koşulları, aile içi eğitim, iletişim, dayanışma ve paylaşmanın eksikliğinden kaynaklanır.  Hatta hiç olmayışı ile alakalıdır. Bir insanlık suçu olan uyuşturucu ticareti ve  buna karşı yapıldığı iddia edilen mücadele,  maalesef birkaç küçük satıcının yakalanmasından öteye geçmemektedir. Yetkili makamların bu konudaki  yetersizliği ve umursamazlığı, hatta bazı görevlilerin suç işlemesi gözle görülür bir şekilde ortadadır.

Öyleyse ailenin önem ve kutsallığı üzerinde daha fazla durmalıyız. Çocuklarımıza karşı hem kendi eğitim ve bilincimizi yenilemek ve geliştirmek, hem de sorumluluklarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. İyi bir ailenin temelleri;  ihtiyaçları ve davranışları, doğru gözlemlemek ile atılır. Bundan dolayı şunu unutmamamız gerekir,  yaşanan değişiklikler yeni arkadaş çevresi ile başlar. Sırasıyla da; geliş-gidiş saatlerindeki sarkmalar, okuldaki  başarısızlıklar, ilgisizlikler, harcamalardaki artışlar, fiziksel değişikliklerle devam eder.

Başlangıç aşamasındaki fiziksel ve ruhsal değişimleri doğru analiz edemediğimiz takdirde, ya  toz kondurmam (benim çocuğum yapmaz!) eğilimine ya da tehdit ve şiddet yöntemine başvurmak adeta yangına benzinle gitmeye benzer. Soruna, bu anlamda iki açıdan bakmak zorundayız.

Birincisi, ahlaki olarak bakmak yerine (bundan adam olmaz, serseri, hiçbir işe yaramaz, buna bu kadar sen yüz verdin) olayı kabullenerek her türlü bağımlılığın tıbbi bir problem olduğunu ve iğin uzmanlarıyla çalışmanın faydalarını anlamak zorundayız. Daha can alıcı iki faktör ise, iletişim konusunda kendimizle yüzleşmeyi becerebilmemizdir.

Anne – baba olarak çocuklarımızla kurduğumuz en kaba iletişim kan bağından gelen anne ve  baba duygu ve yaklaşımının, duygusal ağırlığını taşıyan zorunlu ilişkidir. Bu ilişki biçiminde;  yedirme, içirme, barındırma, koruma ve sevgi, genetik olarak vardır. Sürekliliğini yaşam boyu devam ettiren bu iletişim, bir müddet sonra gereksinme biçimine dönüşür ve ihtiyaçların karşılanması hakine gelir. Aslında kısmi çarpıklık da bu noktada başlar. Bu tarz iletişim amacından uzaklaşırsa alışveriş eksenli olur, yani iyi bir okul karnesinin, cep telefonu ile ödüllendirilmesi veya uslu durmanın bir başka ticari eşya ile mükafatlandırılması gibi..

Burada özellikle dikkat çekmek istediğimiz iletişim biçimi, eğitilmiş ve bilinçli iletişim modelleridir. Bu modelin baş aktörleri anne ve babalardır. Çocuklarımızın doğumdan itibaren görme, duyma ve hissetme güdüleri ile çok hızlı bir şekilde öğrendiklerini, unutmadıklarını belirtmemiz gerekir. Eğitilmiş ve bilinçli iletişim modeli tam da bu bağlamda doğru gözlem ve analizlerle bir manaya kavuşur. Sevgiyi vermek, ihtiyaçları karşılamak ve onları korumak yeterli değil, aksine standartlaştırılmış bir davranış biçimidir.

 

Çocuklar, anne ve babalarıyla arasındaki ilişkiyi  davranış biçimi olarak görürlerse sevildiklerini anlarlar. Çocuklarımıza ayırdığımız vakit onlarla aynı çatı altında yaşamak olmamalıdır. Tam tersine özel olarak onlara zaman ayırıp bir aktiviteyi beraber yapmaktır. Çocuklarımıza vermiş olduğumuz nasihatlar bir tarafın kesintisiz konuşması, diğer tarafın kesintisiz biat etmesi şeklinde olmamalı. Onların düşüncelerini bilme temelli olmalıdır. Hiçbir kimse kendisini aşağılayan, suçlayan ve azarlayan biriyle bir ilişki geliştirmek istemez, hele çocuklarımız hiç istemez. Genellikle birçok anne ve babanın ağzından şunu duyarız;  ‘‘Ben oğlumla veya kızımla arkadaş gibiyim.” Maksadını aşan bu açıklama belki durumu kurtarmak için kullanılıyor olabilir, ancak son derece tehlikelidir. Eğer siz onun arkadaşı iseniz, bu çocuğun anne ve babası kim? Aranızdaki ilişki arkadaşlık boyutuna indirgenirse, üslup ve davranış biçimlerinden, sorumluluklara kadar birçok şey zedelenir.

Bir müddet sonra yerini pazarlık ve rüşvete bırakır.  Eğer gerçekten eğitim temelli ve bilinçli bir ilişki geliştirmek istiyorsak, ilk adımları biz atmak zorundayız. Çocuklarımızın ve gençlerimizin sağlıklı ve mutlu olmaları anne ve babayla olan ilişkisinde saklıdır. Mutlu bir aile, mutlu bir toplum ve mutlu bir gelecek için her birimiz birbirimizle dayanışma ve destek içinde olmalıyız. Bu çocuklar hepimizin!

Tıbbi, Psikolojik Muayene Uzmanı:  Erdal Tüzün

ÖNE ÇIKANLAR