40 yaş üstü kadınları daha çok etkiliyor

40 yaş üstü kadınları daha çok etkiliyor

Safra kesesi taşları, özellikle 40 yaş üstü kadınlarda daha sık görülüyor ve tedavi edilmezse ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Veysel Umman, safra taşlarının zamanında tedavi edilmemesi durumunda iltihap, sarılık ve pankreas iltihabı gibi riskler taşıdığını vurguladı.

PANORAMA-NEWS 18 Şubat 2025 YAŞAM

Safra kesesi sorunları içinde ameliyat gerektiren en yaygın nedenin safra taşları olduğunu belirten Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Veysel Umman, dünya genelinde safra kesesi hastalıklarının sindirim sistemi cerrahisinin en sık yapılan operasyonlarından biri olduğunu belirtti.

Taşların oluşum mekanizması hakkında da bilgi veren Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Veysel Umman, sözlerine şöyle devam etti:

“Karaciğer, vücutta birçok hormon sentezi ve metabolik faaliyetin yanı sıra safra üretimiyle de önemli bir görev üstlenir. Safra, özellikle yağların sindiriminde kullanılır. Yemek yendiğinde karaciğer safra üretmeye devam eder, ancak hızlı bir sindirim süreci için safra kesesinde bir miktar safra depolanır. Depolama sürecinde safra yoğunlaşır ve bazen çamur haline gelip zamanla taşlara dönüşebilir.”

Safra taşı oluşumunun toplumda oldukça yaygın olduğunu ifade eden Doç. Dr. Umman, “Safra taşı her bireyde oluşabilir ancak özellikle kadınlarda, 40 yaş üstü bireylerde, ailesinde safra taşı öyküsü bulunanlarda, diyabet hastalarında ve obezite gibi metabolik hastalıkları olanlarda daha sık görülür. Safra kesesi taşlarının oluşumunda genetik yatkınlık ve yaşam tarzı önemli faktörlerdir” dedi.

‘YEMEKLERDEN SONRA ÜST KARINDA AĞRI İŞARET OLABİLİR’
Safra kesesi taşların bazen belirti vermeden uzun süre kalabileceğini, ortaya çıkan şikayetlerin de mide rahatsızlıkları gibi farklı hastalıklarda karıştırılabildiğini ya da aynı anda mevcut olabileceğini söyleyen Doç. Dr. Umman, “Safra taşları, safra kesesi içinde kristalleşmiş sert kitlelerdir ve çoğu zaman fark edilmez. Ancak bazı hastalarda ağrı, hazımsızlık, şişkinlik, mide bulantısı ve özellikle yemeklerden sonra karnın sağ üst bölgesinde rahatsızlık hissi yaratabilir” diye konuştu.

‘SAFRA TAŞLARI BELİRTİ VERMEDEN UZUN SÜRE KALABİLİYOR’
Safra taşlarının, bazen hiçbir belirti vermeden yıllarca safra kesesinde kalabildiğini ancak ilerleyen süreçte çeşitli hastalıklara yol açabileceğini vurgulayan Doç. Dr. Umman, “Uzun süre gizli kaldığında, safra kesesinde kronik iltihaplanmaya, (kolesistit) veya polip oluşumuna neden olabilir. Poliplerin zaman içinde kansere dönüşme riski var. Ayrıca, taşların pankreas kanalına düşmesi pankreatit gibi ciddi komplikasyonlara da yol açabilir. Dolayısıyla vakit varken kontrollü bir cerrahi planlama, acil ameliyat ihtiyacından çok daha güvenli ve düşük risklidir” ifadelerini kullandı.

AMELİYAT NE ZAMAN GEREKLİ?
Hastanın belirti gösterip göstermemesinin ameliyat kararında önemli bir kriter olduğunu belirten Doç. Dr. Umman, şöyle konuştu:

“Hastanın safra kesesinde taş olmasına rağmen herhangi bir şikayeti yoksa, bu hastalar belirli aralıklarla kan testleri ve görüntüleme yöntemleriyle takip edilebilir. Ancak taşın boyutu 1 cm’yi aştıysa, safra kesesinde iltihaplanmaya yol açtıysa veya hastada yemeklerden sonra sağ üst karın bölgesinde ağrı, şişkinlik ve hazımsızlık gibi şikayetler başladıysa, ameliyat kaçınılmaz hale gelir. Hastalar böyle durumlarda doktora başvurmayı geciktirirse, safra kesesi tamamen iltihaplanabilir, safra yollarına düşen taşlar tıkanmaya yol açarak sarılık yapabilir veya pankreas iltihabı gibi çok ciddi sorunlara neden olabilir. Daha ileri vakalarda ise taşlar safra yolunu tıkayarak bu bölgeyi çürütüp karın zarı iltihaplanması gibi hayati riskler oluşturabilir.”

‘SAFRA KESESİNİN BİR KISMINI ALMAK GİBİ BİR YÖNTEM YOK’
Halk arasında safra kesesinin sadece taşlarının alınabileceği veya bir kısmının bırakılabileceği yönünde yanlış inanışlar bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Umman, “Dünyada böyle bir yöntem yok. Safra kesesi ameliyatlarında kesenin tamamı alınır. İçindeki taşları temizleyip keseyi bırakma gibi bir seçenek söz konusu değildir. Ameliyat öncesi ya da sonrasında bazı destekleyici endoskopik yöntemler kullanılabilir” dedi.

Bu destekleyici yöntemlere de değinen Doç. Dr. Umman, “Bazen safra taşları, keseden ana safra kanalına düşebilir. Bu durumda ameliyat öncesinde ERCP dediğimiz bir yöntemle taşları ameliyatsız bir şekilde çıkarabiliriz. Fakat bu işlem, kesenin içindeki taşlara değil, sadece kanala düşüp tıkanmaya neden olan taşlara yöneliktir ve ameliyatın yerini almaz. Bir diğer yöntem ise, özellikle pandemi döneminde ameliyatı kaldıramayacak ileri yaştaki hastalar için oldukça yoğun kullandığımız perkütan kolesistostomi tekniğidir.

Bu yöntem ameliyatsız bir müdahale seçeneği olup mutlak tedavi olmasa da zaman kazandırabilir. Bu yöntemde fazlaca şişmiş olan safra kesesi ciltten girilen bir iğne ve kateter aracılığıyla dışarıya boşaltılabilir. Ancak bu yöntemler kalıcı çözümler değildir, sadece geçici rahatlama sağlar. Kalıcı çözüm için özellikle iltihaplanmaya başlamış olan safra kesesinin alınması gerekir” diye konuştu.

LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİ ALTIN STANDART HALİNE GELDİ
Günümüzde safra kesesi ameliyatlarının büyük çoğunluğunun kapalı (laparoskopik) yöntemle yapıldığını belirten Doç. Dr. Umman, “Laparoskopik kolesistektomi, yani kapalı sistemle kamerayla yapılan safra kesesinin alınma ameliyatı, günümüzde safra kesesi hastalıklarının tedavisinde altın standart haline gelmiş minimal girişim cerrahi yöntemdir. Bu teknik, hastalara daha az ağrı, daha kısa hastanede kalış süresi ve daha hızlı iyileşme süreci gibi birçok avantaj sunmaktadır. Özel vakalarda kullanılan farklı cerrahi tekniklerden de bahseden Doç. Dr. Umman, “Bazı hastalarda göbek altından tek bir kesi yapılarak ‘izsiz ameliyat’ uygulanabilir. Ayrıca, 2-3 mm çapındaki küçük aletlerle gerçekleştirilen mini laparoskopi yöntemi de mevcuttur” ifadelerini kullandı.

ÖNE ÇIKANLAR