İnternetsiz 48 saat

Alışkanlık hâline getirdiğimiz şeyler vardır hayatta. Onları dizginleyemediğimiz takdirde fıtratımız, hatta kaderimiz hâline dönüşürler. Hayatımızın ayrılmaz bir parçası olurlar. İçinde yaşadığımız çağda insanların en çok alışkanlık hâline getirdiği nesne ise şüphesiz internet. Günlük hayatımızın tamamen dijitalize edildiği bir gerçek. İnternete girmeden duramıyoruz. Bu durumu sorguladığımız zaman ise, ‘gerçekten bu kadar internet tüketimi ihtiyaç mı?‘ diye

SAİD GÜL 04 Mart 2018 TEKNOLOJİ

Alışkanlık hâline getirdiğimiz şeyler vardır hayatta. Onları dizginleyemediğimiz takdirde fıtratımız, hatta kaderimiz hâline dönüşürler. Hayatımızın ayrılmaz bir parçası olurlar. İçinde yaşadığımız çağda insanların en çok alışkanlık hâline getirdiği nesne ise şüphesiz internet.

Günlük hayatımızın tamamen dijitalize edildiği bir gerçek. İnternete girmeden duramıyoruz. Bu durumu sorguladığımız zaman ise, ‘gerçekten bu kadar internet tüketimi ihtiyaç mı?‘ diye soruyor insan. ‘Bu kadar bilgi (!) edinmeye ihtiyacım var mı?’

Elbette hayır. Kaldı ki medya mensubu olarak bilgisiz ve gündemi takip etmeden durmamız mümkün değil. Fakat dünyamız çok hızlı gelişmesine rağmen, bir hafta gündemleri takip etmediğiniz zaman bile ardından ekseriyetle büyük bir sürprizle karşılaşmıyorsunuz.

İyi kötü gündemi okuyup değerlendirebilen insanlar, bir haftalık bir aradan sonra bile fazla bir yenilik göremiyor.

Oa yüzden ara sıra sözkonusu sanal dünyayla kablo bağlantılarımı kesip hiç girmemeyi düşündüm. Sonunda bunu uygulamaya koydum. Sonuç: Mükemmel. 48 saat internetsiz bir hayat. Facebook yok, Twitter yok, haber okumak, mail kutularıma bakmak yok, Google’den araştırma yapmak yok. Onun yerine sadece kitap karıştırmak var. İnanın insan müthiş huzurlu oluyor.

Çevremde hiç internete girmeyen insanlar var. Onun yerine hayatları kitapla geçiyor bu insanların. Sonucunu bu insanlarla sohbet ederken hemen anlıyorum: Âmiyane bir tâbirle ‘hâfızaları zehir gibi’.

Oysa internet yüzünden beynini bilgi çöplüğüne çevirmiş birisi olarak, bazen karşılaştığım bir insanın ismini bile hatırlayamadığım oluyor. Anladım ki, beyni gereğinden fazla yoruyoruz. En büyük sebebi ise internet.

Almanya’da aileler üzerinde deneyler yapan bir kuruluş var. Bir televizyon kanalında bu kuruluşun yaptığı bir deneyin sonuçlarını gösterdiler. Deneyin adı: ‘İnternetsiz bir ay’.

Aile bu bir ay içinde her gün için farklı programlar düzenledi. Bir gün tiyatro ziyareti (kostümler giyinip kendileri bir oyunun parçası oldular), bir diğer gün masa tenisi gibi atraksiyonlar yaptılar. Bir başka gün ise farklı yerleri gezmeye çıktılar.

Ailenin özellikle çocuklarının zorlandıkları belliydi. Ama yine de yılmadan bu bir ayı internetsiz geçirdiler. ‘Koskoca bir ayı nasıl doldururuz?’ demeyin. İsteyince öyle faydalı şeylerle doluyor ki. İnternet yokken, neyle dolduruyorduk ki bu bir ayı?

Bu projeden esinlenerek ben de hiç değilse 48 saat internetsiz yaşamayı denedim. İnsan hayatında büyük bir boşluk olduğunu zannediyor. Çünkü kendisini bu dünyaya çok fazla alıştırmış.

Ama birinci gün atlatılınca gerisi geliyor. Tıpkı Ramazan’ın ilk günü oruç tutar gibi. Orada bünyenin alışması gibi, burada da beyin ve arzular alıştırılıyor aslında.

Yıllar önce haftanın bir günü hiçbir elektronik cihaza dokunmadığım olurdu. Manevî ecri daha fazla olsun diye hep Cuma günlerini seçerdim. Laptopsuz, cep telefonsuz, televizyonsuz geçen bir Cuma günü. Hissiyâtınız bile değişiyor. 48 saat internet’e girmediğim zaman da çok şükür ölmedim. İnsan alışıyor. İnsan nelere alışmıyor ki?

ÖNE ÇIKANLAR