Sonbahar hastalıkları nelerdir?

Herkes tarafından büyük bir hevesle beklenen yaz mevsimi, yerini artık sonbahara bıraktı. Bu mevsim geçişlerinin şüphesiz en zorlu yanı da beraberinde getirdiği grip, bronşit ve soğuk algınlığı gibi hastalıklardır. Bu geçişi sağlıklı bir şekilde atlatabilmenin ve bütün kışı zinde geçirebilmenin en önemli yolu da doğru beslenmekten geçiyor. Çünkü özenli ve doğru beslenme, bağışıklık sistemini güçlendirerek

PANORAMA - NEWS 23 Eylül 2018 TOPLUM-SAĞLIK

Herkes tarafından büyük bir hevesle beklenen yaz mevsimi, yerini artık sonbahara bıraktı. Bu mevsim geçişlerinin şüphesiz en zorlu yanı da beraberinde getirdiği grip, bronşit ve soğuk algınlığı gibi hastalıklardır.

Bu geçişi sağlıklı bir şekilde atlatabilmenin ve bütün kışı zinde geçirebilmenin en önemli yolu da doğru beslenmekten geçiyor. Çünkü özenli ve doğru beslenme, bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalık ihtimalini azaltırken, mevcut rahatsızlıkların iyileşme hızını da artırıyor.

Bugünlerde vücudumuz sıcak-soğuk geçişine alışmaya çalışıyor. Serinleyen havalara rağmen yazlık kıyafetlerini raflara kaldıramayan ve sonbaharın gerektirdiği beslenme düzenine geçemeyen kişilerin de gribal hastalıklara karşı vücut direncinde bir zayıflama yaşanıyor.

Bu hastalıkları önleyebilmek için ise sağlam bir bağışıklık sistemi gerekiyor. Güçlü bir vücut direncine sahip olmanın yolu da mevsime uygun beslenmekten geçiyor.

Sonbahar hastalıklarından korunmak için neler yapılmalı?

Central Hospital’dan Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Buket Yavuz Koçoğlu, sonbaharda vücut bağışıklık sisteminin gribal hastalıklara karşı güçlendirilmesi için yapılması gerekenleri anlatıyor.

Sonbaharda hakim olan yağmurlu ve kapalı havalar bazı insanlar için mutsuzluk sebebidir. Bu kişilerin genellikle sonbahar aylarında şeker oranı yüksek gıdalarına tüketimine yöneldiğini gözlemliyoruz.

Bununla orantılı olarak doğru beslenmeden uzaklaşanların vücut direncinde de düşüş yaşanıyor. Sonbahar mutsuzluğunu kontrol altına alabilmek için özellikle B vitamini bakımından zengin tam tahıllar, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, et ve süt ürünlerinin tüketilmesi gerekiyor.

Sonbaharda su içmeyi unutmayın

Sonbaharda beslenmeyle ilgili dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biri de su tüketimidir. Çünkü artan yağışlar ve soğuyan havayla birlikte kişiler sıcak içeceklere rağbet ediyor.

Bu durum da su tüketiminin unutulmasına neden olabiliyor. Ayrıca havaların serinlemesiyle yaşanılan susuzluk fark edilemeyebiliyor. Çay, kahve gibi sıcak içecekler suyun yerini tutmadığı gibi, aksine vücuttan su atılmasına yol açarak daha fazla su ihtiyacı oluşturuyor.

Eğer bu gibi içeceklerin tüketiminden uzak durulamıyorsa, daha fazla su içmeye dikkat edilmesi gerekiyor. Günde en az 1,5 litre su içilmesi uygundur. Fakat çay, kahve gibi içeceklerin tüketimi fazla ise bu miktar arttırılmalıdır.

Güne taze portakal veya greyfurt suyu ile başlayabilirsiniz

Sonbahara geçerken insanların vücut direncinde ciddi bir düşüş görülür. Vücut ise halsizlik, yorgunluk ve baş ağrısının yanı sıra, soğuk algınlığı, nezle, grip, bronşit gibi gribal hastalıklara karşı daha açık hale gelir. Bu sebeple, bağışıklık sisteminin de gribal hastalıklara karşı güçlendirilmesi büyük önem taşır.

Bunun için de vitamin ve mineral değerleri yüksek yiyeceklerle beslenmeye özen gösterilmesi gerekir. Bilhassa et, süt, sebze, meyve ve tahıllardan oluşan besin grupları yenmelidir. C vitamini vücutta bulunan zararlı maddelerin atılmasını sağladığı için sonbaharda bol bol C vitamini içeren meyve ve sebzeler tüketilmelidir.

C vitamini kaybını önlemek için de taze sıkılmış meyve suları içilmelidir. Örneğin; güne taze portakal veya greyfurt suyu ile başlanabilir. Ayrıca antioksidanlar da vücudun direncinin yükseltilmesinde büyük pay sahibidir.

Antioksidan kaynağı besinler sofradan eksik edilmemeli

Antioksidan özelliği taşıyan yiyecekler, bazı ciddi hastalıkların önüne geçebildiği gibi, vücuda serbest radikallerin girişini de önler. Bu yiyecekler ayrıca, vücutta mevcut olan radikallerin vereceği zararların önüne geçerek, onların vücuttan atılmasını sağlar. Sonbaharın en önemli antioksidan kaynakları ise şu şekildedir.

A vitamini: Yeşil yapraklı sebzeler, havuç, bal kabağı, yumurta ve balık,

C vitamini: kuşburnu, maydanoz, yeşilbiber, karalahana, karnabahar, limon, mandalina ve greyfurt,

E vitamini: Badem, ceviz, fındık gibi yağlı tohumlar ve bitkisel yağlar,

Magnezyum: Badem, ceviz, fındık, fıstık, muz, kurubaklagiller, tahıllar, yeşil yapraklı sebzeler,

Selenyum: Deniz ürünleri, et ürünleri ve sarımsak,

Çinko: Badem, ceviz, kurubaklagiller, bulgur, süt, yumurta, balık ve et.

Bu antioksidan kaynağı gıdaların mutlaka beslenme alışkanlıkları arasına katılmasını sağlamak gerekir. Örneğin; sabah kahvaltısında yumurtanın yanında maydanoz, yeşilbiber ve tam tahıllı ekmek bulunmalıdır.

Ara öğünlerde ise meyvenin yanında küçük bir avuç badem ya da ceviz tüketilmelidir. Ayrıca tüketilen meyvenin yanı sıra sebzelerin de mevsimine ait olmasına özen gösterilmelidir. Çünkü her meyve ve sebze insanları içinde bulundukları mevsimin hastalıklarına karşı koruyucu içeriklere sahiptir.

Vücut performansını artırmak için balık ve kuru baklagil yenmeli

Sonbaharda aşırı üşümelerin önüne geçebilmek ve bağışıklık sistemine destek sağlayabilmek için zencefil, zerdeçal, kekik ve karabiber gibi baharatların da kullanımına özen gösterilmelidir.

Eğer bu baharatlar yemeklerde tüketilemiyorsa mutlaka çaylara eklenmelidir. Sonbaharda özellikle ara öğünlerde küçük bir avuç badem, fındık, mandalina gibi meyveler de tercih edilmelidir. Haftada 2 kere balık, 1 kere de kuru baklagil tüketerek vücut performansı artırılabilir.

Probiyotik gıdalar beslenme alışkanlığına eklenmeli

Probiyotikler, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde büyük öneme sahiptir. Bu nedenle mevsim geçişine ve beslenmeye bağlı olarak oluşan bağırsak problemlerini en aza indirebilmek için beslenme alışkanlığı içinde muhakkak probiyotik gıdalara yer açılmalıdır.

Yoğurt, kefir ve turşu önemli probiyotik kaynaklarındandır. Sütten daha fazla probiyotik içeren kefir, sindirim sisteminde bulunan bakteri ve mikropların temizlenmesine katkı sağlar. Kefir ayrıca, antibiyotik özelliği taşırken, yüksek kalsiyum ve magnezyum içeriği ile kemik sağlığının korunmasına destek olur.

Dikkat için düzenli beslenme ve yeterli uyku önemli

Sonbahar ayına girerken vücutta yorgunluk, halsizlik ve stres gibi çeşitli belirtiler ortaya çıkabilir. Bu dönemde yeterli uyku alınmadığında konsantrasyon ve performans düşüklüğü gibi durumlarla karşılaşılabilir.

Ayrıca vücut, mevsim değişikliği döneminde enerji gereksinimi duyar. Bu enerji ihtiyacını da yiyeceklerle karşılamaya yönelinir. Fakat enerji ihtiyacını kapatmak amacıyla genellikle karbonhidratlı yiyecekler tüketilir. Böylece dengeli beslenemeyen vücudun bağışıklık sistemi zayıflar.

15-20 dakika güneşte durulmalı

Sonbahar ayı her zaman yağmurlu ve kasvetli olmuyor elbette. Güneşin yüzünü gösterdiği günlerde yazın vücudun depoladığı D vitamini seviyesini dengede tutabilmek için mutlaka güneş ışınlarından faydalanılmalıdır.

Bu dönemde yalnızca yüz ve kolların ön kısımlarının en az 15-20 dakika kadar güneşlendirilmesi yeterli olacaktır. Küçük ama etkili bu uyarılar dikkate alınarak kontrol elden bırakılmadığında keyifli ve zinde bir mevsim geçişi sağlanabilir.

en sık görülen sonbahar hastalıkları nelerdir?

Acıbadem Beylikdüzü Cerrahi Tıp Merkezi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Özışık sonabhar hastalıkları hakkında bilgiler veriyor.

Hava sıcaklığında ani düşüş, hava kirliliği, kapalı ve kalabalık mekanlarda geçirilen uzun zamanlar, toplu taşıma araçları derken bunu fırsat bilen virüsler çevremizi kuşatıyor.

Doğanın kendini kışa hazırlamak için yaşadığı dönüşüm, özellikle büyük şehirlerde yaşayanları olumsuz etkilerken üstüne üstlük okulların açılmış olması ve kapalı mekanlar mikropların kolayca bulaşmasına fırsat veriyor.

Üst solunum yolu hastalıkları

Sonbaharda vücudun bağışıklık sisteminin zayıflamasının da etkisiyle, damlacık yoluyla bulaşan üst solunum yolu enfeksiyonları (nezle, grip, farenjit, tonsillit, sinüzit) daha yaygın hale geliyor.

Kuru hava, aşırı çalıştırılan ısıtıcılar ve kalabalık alışveriş merkezlerindeki klima sistemleri de solunum yolumuzdaki mukozal koruma bariyerine zarar veriyor ve bizi enfeksiyonlara daha açık hale getiriyor.

Hava sıcaklığına uygun giyinip rüzgara ve yağmura maruz kalmayarak, mevsim sebze ve meyvelerini yeterince tüketerek, bol su içerek, özellikle ellerimizi sık sık sabunla yıkayarak, pencereleri düzenli aralıklarla açıp ortamı havalandırarak üst solunum yolu hastalıklarına karşı önlem almak mümkün.

Kronik hastalıklar

Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) olanlar, astımlılar, diyabetikler, kanser nedeniyle kemoterapi gören hastalar üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı daha duyarlılar ve bu kişilerde enfeksiyonlar bronşit ve zatürre gibi daha ciddi alt solunum yolu enfeksiyonlarına kolayca dönüşebiliyor.

Astım ve KOAH atakları meydana gelebiliyor. Bu nedenle kronik hastalıkları olanların sonbaharda grip aşısı yaptırmaları ve belirli periyotlarda zatürre aşısı olmaları özellikle önem taşıyor.

Sindirim sistemi hastalıkları

Yapılan çalışmalarda gastrit, mide ülseri, sindirim sistemi kanamaları ve huzursuz bağırsak sendromu gibi sindirim sistemiyle ilgili bazı hastalıkların geçiş mevsimlerinde özellikle ilkbahar ve sonbaharda arttığı görülüyor.

Beslenme alışkanlıklarının, uyku saatlerinin değişimi, yaşam şartlarının yaza göre zorlaşması, stres ve sorumluluk yükünün artması, gün ışığından faydalandığımız saatlerin azalması gibi etkenler vücudumuzda bazı değişikliklere ve strese yol açıyor.

Bu adaptasyon süreci içinde vücut bu değişimlere uyum sağlamazsa sindirim sitemiyle ilgili sıkıntılar artıyor. Bu nedenle sonbaharda da mümkün olduğunca gün ışığından faydalanmayı, aşırı uyumamayı, düzenli spor yapmayı ve dengeli beslenmeyi ihmal etmemek büyük önem taşıyor.

Depresyon

Yazın açık havada geçirilen zamanlar, denizler, ormanlar, parklar sonbaharla birlikte yerini ev ve işyeri arasındaki kısır döngüye, trafik stresine, artan iş yüküne, çoğunlukla televizyon başında geçirilen zamana bıraktığında buna yönelik savunma mekanizması geliştiremeyen kişilerde sonbahar depresyonuna girme ihtimali artıyor.

Oysa doğanın sonbaharla birlikte apayrı bir güzelliğe bürünmesine kayıtsız kalmamak, yürüyüş ve hafta sonu dışarıda zaman geçirmeyi ihmal etmemek, yağan yağmurlardan sonra etrafı saran toprak kokusunu içine çekmek doğal antidepresan görevi görüyor.

Bu nedenle hafta sonları alışveriş merkezlerine gitmek yerine doğadaki bu değişime tanıklık edebileceğimiz mekanlarda bulunmak, gün ışığından mümkün olduğunca yararlanmak ve düzenli beslenme, egzersiz ve uykumuzu ihmal etmemek çok önemli.

Migren ve baş ağrıları

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Özışık, mevsimsel değişiklikler, hava basıncı ve nem değişiklikleri ile özellikle güney batıdan esen lodosun baş ağrıları ve migren ataklarını tetikleyebildiğini belirterek “Ülkemizde bununla ilgili lodoslu havalarda migren ataklarının arttığı tespit edilmiştir.

Yapılan araştırmalarda aslında baş ağrısının nedeninin esintinin kendisi değil rüzgarla birlikte gelen havadaki biyolojik aktif partiküller, tozlar ve kirler olduğuna dair veriler mevcuttur” diyor.

Dr. Murat Özışık, mevsime uygun giyinmenin, rüzgarlı havalarda yüzümüzü ve başımızı korumanın, bazı iklimsel değişikliklerle tetiklenen hastalığımız varsa bu gibi havalarda tedbirli olmanın yaşam kalitemizi artırabileceğini vurguluyor.