Mavi Bölgeler: 100 yıllık sağlıklı yaşamın sırları

Dünya genelinde uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmenin sırlarını araştıran yazar Dan Buettner'ın belgeseli "100 Yıl Yaşamak: Mavi Bölgelerin Sırları," Netflix'te büyük ilgi çekiyor. Buettner'ın incelediği Mavi Bölgelerdeki insanların uzun ömür sırları, sağlıklı yaşam arayışındaki herkes için ilham kaynağı oluyor.

PANORAMA - NEWS 20 Eylül 2023 TOPLUM-SAĞLIK

Günümüzde insanlar daha uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmenin yollarını ararken, yazar Dan Buettner’ın yıllar süren araştırmaları bu konuda büyük ilgi çekiyor. Buettner, dünyanın en uzun ömürlü nüfuslarının yaşadığı bölgeleri inceledi ve bu bölgeleri “Mavi Bölgeler” olarak adlandırıldı. Netflix’te gösterime giren yeni belgeseli “100 Yıl Yaşamak: Mavi Bölgelerin Sırları,” uzun ömür dileyenler için büyük bir ilham kaynağı oluyor.

Buettner’ın araştırmaları sonucunda ortaya çıkan Mavi Bölgeler, dünyadaki en yüksek yaşam beklentisine sahip olan ve 100 yaşına ulaşmayı başaran insanların oranlarının daha yüksek olduğu bölgelerdir. Bu belgeselde, Buettner’ın 5 farklı Mavi Bölge’de 15 yıl süren seyahatleri ve bu bölgelerde yaşayan insanların mutlu ve uzun bir ömür sürmelerinin ardındaki sırları araştırmasına tanık oluyoruz.

DOĞAL HAREKET EDİYORLAR

Mavi Bölge insanlarının ortak özelliklerinden biri, doğal hareketi yaşamlarının bir parçası haline getirmeleridir. Buettner, bu bölgelerde yaşayan insanların işlerini halletmek için ulaşım araçlarına veya diğer teknolojilere fazla bel bağlamadıklarını gözlemlemiştir. Bunun yerine, bir yerden bir yere gitmek için yürümeyi tercih ederler, elleriyle bir şeyler inşa ederler veya bahçe işleriyle uğraşırlar. Bu düşük yoğunluklu fiziksel aktiviteler, Mavi Bölge sakinleri için egzersiz yapmaktan daha değerli olabilir çünkü bu kişiler günlük yaşamlarında zaten aktif bir şekilde hareket ederler. Bu, vücutlarının sürekli olarak çalışmasını ve güçlenmesini sağlar.

OLUMLU BİR BAKIŞ AÇISINA SAHİPLER

Mavi Bölge insanları genellikle hayata olumlu bir bakış açısıyla yaklaşırlar. Buettner’ın araştırmalarına göre, bu olumlu bakış açısı genellikle dini veya manevi inançlar doğrultusunda şekillenir. Bu insanlar, hayatlarının anlamını ve amaçlarını bulma konusunda önemli bir çaba gösterirler. Örneğin, Okinawa’daki “ikigai” ve Nikoya’daki “plan de vida” gibi kavramlar, Mavi Bölge sakinlerinin gerçek amaçlarını keşfetmelerine yardımcı olur. Bu amaçlar, onlara enerji ve motivasyon kaynağı olarak hizmet eder. Uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmek için bu tür bir pozitif bakış açısının önemli olduğu göz önüne alındığında, Mavi Bölge insanlarının bu konuda ne kadar başarılı oldukları anlaşılabilir.

ÖLÇÜLÜ YEMEK YİYORLAR

Mavi Bölge sakinleri, beslenme konusunda da dikkatli ve ölçülü davranırlar. Genellikle bitki bazlı bir beslenme modelini benimserler ve sebzeler, meyveler, kuruyemişler ve tatlı patates gibi yumru köklerden oluşan yiyecekleri tercih ederler. Ayrıca, aşırı yeme eğilimleri yoktur ve yiyecekleri ölçülü bir şekilde tüketirler. Bu durum, sağlıklı bir vücut ağırlığını korumalarına yardımcı olur. Ayrıca, birçok Mavi Bölge sakininin kendi bahçelerinde yetiştirdikleri taze yiyecekleri tüketmeleri, beslenme alışkanlıklarını daha sağlıklı hale getirir. Taze ve doğal yiyecekler, vücuda gerekli besin maddelerini sağlar ve sağlığı destekler.

İLİŞKİLERE DEĞER VERİYORLAR

Mavi Bölge bölgeleri, aile ve topluluk ilişkilerine büyük önem verir. Bu insanlar, fazladan çalışmak yerine aileleriyle vakit geçirmeyi tercih ederler. Buettner, belgeselde, “Mavi Bölge insanlarının, ilişkilerine öncelik verdiğini, ilişkilerini geliştirdiğini ve onlara yatırım yaptığını” vurgular. Bu tür sıkı ilişkiler, insanların duygusal destek bulmalarına ve stresi azaltmalarına yardımcı olabilir. Aynı zamanda, sosyal bağlantılar insanların yaşam kalitesini artırabilir ve uzun ömürlerini destekleyebilir.

Buettner, belgeselde, “Mavi Bölge insanlarının uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmelerini sağlayan şeylerin, hayatı yaşanmaya değer kılan şeylerle aynı olduğunu” ifade eder. Bu, uzun yaşamın sadece fiziksel sağlıkla değil, aynı zamanda duygusal ve sosyal sağlıkla da yakından ilişkili olduğunu göstermektedir.