Benim ninem olurmusun? Benim dedem olurmusun?

Aklıma kimsesiz yaşlılar geldi veya çocukları olduğu halde kimsesiz ve yalnız kalmış yaşlılar. Bitcoin ve sanal para ile ilgili yazımı erteledim. Almanya, birlikte paylaşarak, dayanışma içinde yaşanabilecek bir ülke değildir, burda vakit nakittir, çünkü burda herşey kurallara göre yaşanıyor. Yaşam iş, eğlence,  gezme, alışveriş ve ev işleri olarak ayarlanmıştır. Kimsenin kimseye vakti yoktur bu ülkede.

MELEK KANDİLLİ 24 Aralık 2017 TOPLUM-SAĞLIK

Aklıma kimsesiz yaşlılar geldi veya çocukları olduğu halde kimsesiz ve yalnız kalmış yaşlılar. Bitcoin ve sanal para ile ilgili yazımı erteledim. Almanya, birlikte paylaşarak, dayanışma içinde yaşanabilecek bir ülke değildir, burda vakit nakittir, çünkü burda herşey kurallara göre yaşanıyor.

Yaşam iş, eğlence,  gezme, alışveriş ve ev işleri olarak ayarlanmıştır. Kimsenin kimseye vakti yoktur bu ülkede. (Türkiyenin büyükşehirlerinde de sanırım artık yaşam bu şekilde sürdürülüyor)

Fakat işsizler, tek başına çocuk büyüten anne veya babalar (çoğunlukla çocuklar kadında olduğu için annelerdir), yaşlılar ise bu toplum düzeninin dışında kalırlar genelde.

Bu insanların parası azdır, sorunları çoktur. Ve her gün koşuşturan, çalışan, mesai yapan, tatillere giden, yatırım için para biriktiren, hafta sonları yorgunluklarını atmak için eğlence mekanlarında, restoranlarda zamanlarını geçirenlerin çevrelerindeki  fakirlere, işsizlere, yaşlılara pek vakti olmaz.

Ee nasıl olsa burda sosyal devlet vardır diymi!

Malesef gerçekler hiç öyle değil.  Bir kaç yıl AWO adı altındaki bir kurumda çalışma deneyimim olmuştu.  AWO (Arbeiter Wohlfarhrt Organışation) çok eski ve kiliseye bağlı olmayan ve SPD’nin sosyalist olduğu dönemlerde işçiler için kurmuş olduğu sosyal hizmetler kurumudur ve tüm Almanya’da hala yaygın olarak hizmet etmektedir.  Aynı zamanda bu kurumlar kiliseye bağlı olmadığı için geçmişte türklere ve eski yugoslavlara danışma hizmeti vermekteydi. Benim çalıştığım kuruma oturduğum şehirdeki Türkiyeliler devamlı gelirler, danışma ve yardım hizmetleri alırlardı.

Ama içlerinde en çok Türkiye kökenli yaşlılara üzülürdüm ben. Bu insanlar Almanya’da yıllarca çalışmış ve kimisi emekli olmuş, kimisi ise hastalanmış veya yaşlılıkta işsiz kalmış, almancası olmayan, Almanya’daki kanunları ve kuralları genelde fazla bilmeyen, çocukları, torunları burada olduğu için ve artık ülkelerinde tanıdıkları, hatıralarını paylaştıkları kimse de olmadığından sanırım, temelli dönmemiş, dönememiş yaşlılarımızdı.

AWO Göppingen yıllar önce yönetici Hansjorg Wohlrab ve Gönül Sebibucin´in öncülüğünde  2001 yılında Göppingen’de yaşayan tüm Türkiye ve Yugoslav kökenli yaşlılarını tespit ederek, Almanya’da o dönem bir ilk olan kültüre dayalı bakım servisini kurmuştu. Bu serviste çalışacak elemanlar Türkiyeli olmalıydı ve yetişmiş eleman olmadığı için kurs ve seminerlerle eğittikleri bu çalışanları işe almışlardı. Fakat sağlık sigortaları, AOK, BKK, vs.. Yaşlı bakımında belirli bir zaman cetveli içindeki tıbbi ve bakım hizmetlerini ödüyorlardı.

Çalışanların şikayeti ise hep aynıydı. Sağlık sigortasının zaman cetvelinden daha çok zaman harcamaları ve ödemelerde çıkan sorunlar. Neden bu durum oluşuyordu peki.. Çünkü bu insanlar yalnızdı, konuşacak kimseleri yoktu, onlar evlerine gelenler ile sohbet etmek istiyorlardı, çay ikram etmek istiyorlardı. Ama bu bölümü bakım ve sağlık hizmetine girmiyordu malesef.

Peki ama camiler, dernekler, sivil toplum kuruluşları ve bunun gibi bir çok kurumlarda din, politika ve kültürel faaliyet yürütenler neden acaba yaşlılar ile ilgili hiç bir proje geliştirmiyordu?

Neden bu insanlar bu kadar yalnızdı. Yaşlıların kendi çocukları dahi, anne ve babalarının sorunları ile ilgilenmiyorlar çoğu zaman..

Almanyada yaşlıların dertleri, sorunları, yalnızlıkları ile ilgilenen yine Alman kurumları oluyor. Bunuda daha çok kültüre dayalı yaşlı bakımı gibi iş imkanı ve istihdam oluşturabilecekleri  hizmet sektörü için araştırıyorlar.

Bildiğim kadarıyla biz Türkiyeli göçmenlerin bu konularla ilgili hiç bir çalışması ve istatistiği yok. Yine son yıllarda müslümanlar için huzurevleri açılmakta.

Peki ama bu huzur evlerinde veya kendi evlerinde yaşayan yaşlılarla sohbet eden, onlara kitaplar okuyan, yürüyüşler yapan gönüllüler neden yok. Hani biz yaşlılarımızı koruruz, sayarız, severiz! Tüm bu almanlara ve avrupalılara üstten  üstten atıp tuttuğumuz değerlerimiz nerede?

Malesef ve üzülerek kendi çevremde gözlemlediğim durum tespiti, imkanları olanların, maddi, ekonomik sorunu olmayanların, almancası iyi olup bu ülkeye uyum sağlamış olanların ne derneklerde ne de gönüllü işlerde çalışmadığı ve kendi toplumunun sorunlarından çok uzak yaşayan insanlar olduğu.

Başka eyaletlerde durumlar nasıldır bilemem ama bir an önce gönüllü çalışma guruplarının kurulması Türkiye kökenli göçmenler için çok elzemdir.

Bu konuda gönüllü çalışma yürütenler, maddi, manevi sorunları olmayan ve bu ülkeye iyi uyum sağlamış insanlardan çıkmalıdır. Almanya göçmenlerinin orta sınıfını oluşturan, eğitimli, iyi yaşamı olan kadın ve erkeklerin üzerinde kendi halklarına karşı önemli bir sorumluluktur.

Yaşlı insanlarımızdan çok şeyler öğrenebiliriz. Gençleri ve yaşlıları buluşturabiliriz. Bize masal anlatabilirler, onlarla alman kızıl haç (deutsche rote Kreuz)  projelerinden yararlanarak yaşlılar için uygun olan sporları yapabiliriz, bürokratik işlemlerini haftada bir kontrol edebiliriz, yürüyüşe çıkabiliriz.. Dedelerimizi ve ninelerimizi yalnız bırakmayalım. Onlara sahip çıkalım.

Eskiden var olan dayanışma ruhumuzu yeniden canlandıralım. Herşey para kazanmak olmamalı. Toplum olarak değerlerini kaybetmiş insanlar, ruhları olmuş canlılardır.

Yeni yılınız kutlu olsun, paylaşma, dayanışma ruhunun canlanacağı bir yıl olması dileğiyle..