Aile içindeki sağlıklı iletişimin kazandıkları

İLYAS TÜRKMEN *- Ailedeki tüm bireylerin sevmeye ve sevilmeye ihtiyacı vardır. Hele ki çocukların sosyal, duygusal ve psikolojik olarak sağlıklı gelişebilmeleri, iyi eğitim alabilmeleri için sevgi olmazsa olmazlardandır. Yetersiz sevgi ve ilgi ortamında büyüyen çocukların okul hayatlarında huzursuz, hırçın, sinirli, gergin, problemli davranışlar sergilemeleri gayet normaldir. Davranış bozukluklarının çoğu; yeterli sevgi alamayan, sevgi depoları doldurulamayan

PANORAMA - NEWS 26 Nisan 2017

İLYAS TÜRKMEN *- Ailedeki tüm bireylerin sevmeye ve sevilmeye ihtiyacı vardır. Hele ki çocukların sosyal, duygusal ve psikolojik olarak sağlıklı gelişebilmeleri, iyi eğitim alabilmeleri için sevgi olmazsa olmazlardandır. Yetersiz sevgi ve ilgi ortamında büyüyen çocukların okul hayatlarında huzursuz, hırçın, sinirli, gergin, problemli davranışlar sergilemeleri gayet normaldir.

Davranış bozukluklarının çoğu; yeterli sevgi alamayan, sevgi depoları doldurulamayan çocuklarda ortaya çıkmaktadır. Yetersiz sevgi ortamında büyüyen çocukların davranış ve duygu bozuklukları sadece okul hayatı ile sınırlı değildir.

Sosyal hayatta, evlilik hayatında ve iş hayatında da bu problemleri yaşamaktadır. Bu sorunların çözümü yine sevgi ile olacaktır. Aile, öğretmen ya da diğer kişilere sevgiyi çocuğa iletme, onu koşulsuz ve karşılıksız olarak sevme, olduğu gibi kabul etme konusunda büyük sorumluluklar düşmektedir.

İnsanın fizyolojik ihtiyaçları kadar önemli olan sevme ve sevilme gibi psikolojik ihtiyaçları vardır.

Hem fizyolojik, hem de psikolojik ihtiyaçlarını aile ortamında gideremeyen çocuk-ergen-yetişkin bu ihtiyaçlarını giderebilmek için aile dışında arayışlarda bulunacaktır.

Öncelikle sevme, sevilme ve ait olma psikolojik bir ihtiyaç olduğunu, bütün aile bireylerince bilinmeli ve aile bireyleri birbirlerinin sevgi deposunu doldurmada, aile dışı diğer kişilerden daha etken olduklarını fark etmelidir ve fark ettirmelidir.

Düşünün bir kere anne sevgisini… Hangi sevgi anne sevgisinin sıcaklığını hissettirebilir? Hangi erkek öz baba gibi sevebilir? Eşin sevgisinin yerini hangi sevgi doldurabilir? Çocuk sevgisi kadar bir anne babayı mutlu edecek ne vardır?

Özünde herkes birbirini sever. Sevgisini gösterdiğine, iletebildiğine inanır. Buna rağmen sevilmediğini iddia eden kişiler hep olur. Neden? Neden bazıları sevilmemekten, değer verilmemekten dem vurur? Bunların sevgi depoları neden dolmaz, ya da doldurulamaz?

Aile içinde öncelikle olması gereken önemli sevgi bağı; karı koca yani eşlerin birbiri arasında oluşandır. Ailenin sağlıklı şekilde devam etmesi, eşler arasındaki sevgi ve saygı bağının güçlenmesine, gelişmesine ve yenilenmesine bağlıdır.

Aileyi devam ettiren anne babadır. Onlar arasındaki sevgi ve saygı bağı azalırsa aileden kopmalar başlar. Bu sebeple eşler arasındaki sevgi ve saygı bağı güçlü olarak mutlaka devam etmeli, eşler bu konuda sorumluluk bilincini geliştirmiş olmalıdır.

İki taraf ta sevgi ve saygı bağını güçlendirmek için emek vermeli, öncelikle birbirlerinin sevgi deposunu dolu tutmaya özen göstermelidir ki, çocuklar sevgi ortamında büyüyebilsin. Aile ortamında sevgi ve saygı görmeyen çocuk doğru bir sevgi dili geliştiremez.
Kıssadan Hisse….

“Genç bir adam ceza evini boylamak üzereymiş. Yargıç onu çocukluğundan beri tanıyormuş ve ünlü bir yazar olan babasıyla da tanışıyormuş. Sulh yargıcı, -“Babanı hatırlıyor musun?” diye sormuş.

Bu soruya -“Onu oldukça iyi hatırlıyorum” şeklinde cevap vermiş. Suçlunun vicdanını yoklamaya çalışan yargıç şöyle demiş: -“Mahkûm edilmek üzereyken ve şu anda mükemmel bir insan olan babanı düşünürken, onun
hakkında net olarak ne hatırladığını anlatır mısın?“

Bir sessizlik olmuş. Daha sonra yargıç beklenmeyen bir cevap almış; -“Öğüt almak için yanına gittiğimde, yazdığı kitaptan başını kaldırarak bana baktığını ve “Çek git başımdan; çok meşgulüm !” dediğini hatırlıyorum.

Ona arkadaşlık etmek için yaklaştığımda bana dönerek “Çek git başımda oğul; bu kitabı bitirmeliyim !” derdi. ‘’Sayın yargıcım siz onu büyük bir yazar olarak hatırlarsınız fakat ben onu kaybedilmiş bir arkadaş olarak hatırlıyorum.” Dediğinde Yargıç kendi kendine söylenir; -“Yazık ! Kitabı bitirdi ama oğlunu kaybetti !”

Çocuklarımıza, eşimize yeterince zaman ayırıyor muyuz? Onların her haline vakıf mıyız? Dertlerinin, sıkıntılarının farkında mıyız? Günlük yaşantılarını paylaşıyor muyuz? Arkadaşlarını tanıyor muyuz?
Müzik zevkinden haberdar mıyız? Hangi çorbayı sevdiğini veya sevmediğini biliyor muyuz?

Sevgi emek ister, gayret ister, fedakârlık, anlayış ve hoşgörü ister. Ailedeki her birey bu sorumluluğu almalıdır. Eş olarak kendi aramızda neler paylaştığımıza ve daha iyi neler yapabileceğimize bakalım.

Anne ve baba olarak çocuklarımızla, eşimizle olan iletişimimizi gözden geçirelim.

Eşimizle coşkuyla, aşkla başladığımız evliliğe; yıllar geçtikçe, çocuklar büyüdükçe aynı aşk ve heyecanla devam edebiliyor muyuz? Sevgimizi aile üyelerine eşit taksim edebiliyor muyuz? Yoksa arada güme gidenler oluyor mu? Güme giden kim? Eşimiz mi? Büyük oğlumuz mu? İlk göz ağrımız mı?
Kucağımıza ilk aldığımızda bizi annelik-babalık duygusuyla tanıştıran o minik bebeğimiz mi? O günlerin heyecanını yakalamadan, sağlıklı bir aile ortamını yakalamamız çok zordur.

Sağlıklı aile ortamını yakalamadan çocuklarımızı topluma ve kendisine yararlı, milli ve manevi değerlerine bağlı, iyi bir meslek sahibi, akıl ve ruh sağlığı yerinde bireyler olarak büyütebilmemiz neredeyse imkânsız.

* PDR-Aile Danışmanı ve Eğitim Koçu

ÖNE ÇIKANLAR