Veya altı gün süren üçüncü dönem. Neden sokakta olmam gerektiğini, ne bulabileceğimi sorguluyorum hala. Aslında maslahatın direkt sokakta olması gerekmiyor.
Hayatımın her aşamasında arayışımın izleri vardır ve sonuçları da mutlaka bulunacaktır. Sanki elimizde bir dürbünümüz var. Geçmiş tecrübelerimiz, tercihlerimiz, benliğimiz… Hadiselere bakıyoruz ve kendimize özel algılarımızla hükmümüzü veriyoruz. Ve böylece ruhumuzu ve geleceğimizi inşa ediyoruz. Algılarımız hükümlerimize, hükümlerimiz gerçeklerimize, geleceğimize dönüşüveriyor.
Sokakta stand açmak üzere izin aldığımda içime sevincimsi bir his doğmuştu. Bazı dostların garip bakışları beni ürkütse de farklı bir çözümlerinin olmamasına dayanarak teselli bulmuştum. Birkaç dost ise iltifatlar yağdırmıştı. Birisi, devam edebilirsem best seller kitap yazabileceğimi söylemişti, mesela. Sanırım, söylenenin sadece bir ihtimal olması nedeniyle ret etmeye gerek görmemiştim. Süreç çok daha önemli. Sonuç ne olur, bilinmez. Hesap da edilmemeli. Zaten anda anlam ve iç huzuru bulamaz isek devam edebilmemiz mümkün olmayabilir.
Hazırlıklarımı son gün tamamlayabildim. Bu ben miydim yoksa heyecanımın verdiği bir erteleme hali miydi yaşadığım?
Günü geldi, masam, tahtam, malzeme çantam elimde, yollara düştüm. Ben miydim yolcu yoksa yol muydu içimde uzayıp giden…
Her ne kadar standımı açacağım noktaya henüz ulaşmamış, yazı tahtama sorularımı yazmamış olsam da, yolda gördüğüm insanları bu gözle süzdüm. Korktum. Hem önyargılarımın varlığından hem de doğru olma ihtimalinden…
Sokakta olmanın tedirginliği üç gün sürdü, tembelliğim ise altı gün. Her gün gitmemek için geçerli nedenler aradım durdum. Ne öğrenecektim, mesela. Format belli idi, ritüel aynı. İyiler, kötüler, saygılılar, benciller, umursamazlar, hastalar, zamanı bol keseden harcayanlar, hedefliler veya sokaktan korkanlar, amaçsızlar, satıcılar, alıcılar, çöp üretenler, çöp toplayanlar, oyun kurucular, oyun bozanlar… Aslına bakarsak herkes orada idi. Ya bizatihi ya da eserleri, etkileri ile. Siz de orada idiniz.
Sokağı seyrettim sürekli. Hayır, bu yeterli değil. Nasıl anlatabilirim ki? Sokağı içime çektim, nefes nefes, yudum yudum. Sokak ben oldum hatta. Veya bir ceviz ağacı, kimsenin fark edemediği. Koskocaman gövdesi, gökyüzüne uzanan, güneşi kucaklayan dalları ile… Görmek izafi bir eylem. Bazen küçük olduğumuzdan göremeyiz bazen ise çok küçükleri. An olur sadece bakarız, gördüğümüz şey aradığımız olur. Gerçekten ihtiyacımız yok mudur diğerlerine? Herşeyi görmek mümkün değil belki ama… Neyi, neden tercih ederiz?
İnsanlar… Giyimleri ile ayrı bir cümbüş. Aynı ceketten, gömlekten, hırkadan, ayakkabıdan, çantadan binlerce üretilmiş olmalı ama iki tanesi yan yana bir araya gelmiyor. Veya bir aksesuar ile bambaşka bir ses oluyor sokakta. Ve üzerlerini örttükleri insanlardan haber veriyorlar. Karakterlerinden, hassasiyetlerinden, korkularından, özlemlerinden mesajlar sunuyorlar.
Nasreddin Hoca’da nasibini aldı sokaktan, hatırlandı. Sormuşlar, „Hocam, insanlar neden farklı yönlere giderler?“ Bilenler bilir, sanırım herkes bilir. İnsanların hepsinin bir yöne gittiğini düşündüm bir an. Dünyanın sonu olurdu bu. Kaostaki düzen. Hakikati aramanın, bulmanın, yaşamanın, yaşatmanın çok seslilikle mümkün olması. Veya medeniyetlerin özgürlük ile kurulması ve sonra gücü eline geçiren bir avuç kendini bilmezin, dar görüşlünün, bağnaz fikirlinin kalıplarında boğulması… İşte sadece bu nedenle bile herkesin sokakta yer alması zorunlululuktur, sorumluluktur.
Sokaktan neden korkarız? Evini sırtında taşıyanlar mıdır rahatsız eden bizi? Durup durup anlam veremediğimiz garip hareketler ile kime bağırdığı, ne söylediği anlaşılamayan insanlar mıdır bizi ürküten? Veya hangisi daha tehlikeli? Birkaç adım öteye kayabilecekken standın önünde dakikalarca duran duyarsızlar mı? Tren hareket halinde iken kimseyi rahatsız etmemek ve olası bir kazada büyük yaralanmalara neden olmamak için hem masamı hem de tutunacağı tutarken birilerinin masama tutunmasına ne demeli? Çöp kutusunda depozitolu şişe arayanı gördüğü halde elindeki şişeyi ona vermeye tenezzül etmeyip ilerideki diğer çöp kutusuna yönelenin ruh hali nasıldır ve bu ruh hali daha nerelere uzanabilir, neler yaptırabilir? Çocuğun ağlamasından dolayı yüzünü ekşitenin bu memnuniyetsizliği, ailenin Afrikalı olması ile ne kadar ilgili olabilir? Çocuğun ağlaması ile ailenin Afrikalı olması arasında ilişki yok mudur?
Görünen o ki, bazı problemlerimiz var. Sokakta olmak problem midir? Sokakta olmamak bir çözüm mü…