Yamyamların ayin sofrası (+18)

Yüzü nurlu, tepeden tırnağa tesettürlü, birbirine ‘abla, canım, güzel hocam’ diye hitap eden muhterem hanımefendiler birbiri ardına kapıdan giriyor. Ev sahibi biraz hoşbeş ettikten sonra tavşan kanı çaylar ile masada duran nefis ikramları itinalı bir şeklide servis tabaklarına dizip, misafir kadınların önündeki zigon sehpalara koyuyor. Çaylarından bir yudum alıp ‘diyetteyim ama hatırınız için bir parça

DR. ÜNAL BİLİR 23 Şubat 2020 PANORAMA-NEWS PAZAR

Yüzü nurlu, tepeden tırnağa tesettürlü, birbirine ‘abla, canım, güzel hocam’ diye hitap eden muhterem hanımefendiler birbiri ardına kapıdan giriyor.

Ev sahibi biraz hoşbeş ettikten sonra tavşan kanı çaylar ile masada duran nefis ikramları itinalı bir şeklide servis tabaklarına dizip, misafir kadınların önündeki zigon sehpalara koyuyor.

Çaylarından bir yudum alıp ‘diyetteyim ama hatırınız için bir parça alayım’ diyen hanımefendiler çatala davranırken, kadınlardan biri ‘Unutmadan, ben size harika bir şey getirdim’ diyor. Ardından da salonda bulunan orta sehpanın üzerindeki kırlent örtüyü kaldırarak BENİ onun üstüne boylu boyunca yatırıyor.

Tıpkı yıkayıcının ölüyü mermer masaya yatırdığı gibi. Sanırım ölmüşüm, ancak buraya neden getirildiğimi anlamıyorum. Üstelik sesimi çıkarmamayım diye ağzım sımsıkı bantlanmış. Korku gözlerimden okunuyor, ancak yine de gıkım çıkmıyor. Kadınların hepsini değilse bile çoğunu tanıyorum. Biri neredeyse her yıl ‘pıt pıt’ doğurmasıyla, bir de ana avrat sövmesiyle ünlü; diğeri ise daha ağır.

Hanımefendiler beni masada görünce önce irkiliyor. Biri ‘çok yağlıymış gı, dokunmasın’ derken, öteki ‘yok göründüğü gibi değil çok lezzetli’ diyor.

Ve kadınlar başlıyor beni kemirmeye. İri, sert dişlerinin yağlı, kaba etime nasıl girdiğini iliklerimde hissediyorum. Onlar etimi dişledikçe, kanım yüzlerine fışkırıyor. Bundan tiksinip vazgeçeceklerini umuyorum.

Ancak yüzlerine fışkıran, dudaklarından damlayan kanımın iştahlarını nasıl kabarttığını, şehvetlerini nasıl kamçıladığını şaşkınlıkla görüyorum. Biri kafamı, diğeri baldırlarımı, öteki kol kaslarımı, dişleri çürük ve dolgulu olan beriki kabalarımı dişlerken; benden ‘hasta, sapık, deli, haysiyetsiz, kıskanç, hasetçi, iftiracı, hain, nankör, dayakçı’ diye bahsediyorlar.

Canım acıyor, ancak canımın acısını bir tarafa bırakarak vücudumun tamamını yiyecekler mi diye meraklanıyorum. Kollarım, bacaklarım, dişlenen kafatasım, bir ısırıkta mideye indirilen kulaklarım, çatal ile yuvasından çıkartılıp rafadanmış gibi dil üzerinde yuvarlanan gözlerim neyse ama ‘kalbimi de kemirecekler mi’ diye tir tir titriyorum.

Ancak korkunun ecele faydası olmuyor. Yedikçe açlıkları daha da artan ‘bacılar’ bırakın kalbi, dalağı, ciğeri ve safra kesesini sonunda oramı buramı da sırayla ağızlarına alıp dişledikçe dişliyorlar. Etim tükenip kemiklerim ortaya çıktığında artık doymuş olduklarını, beni sonunda rahat bırakacaklarını umuyorum.

Gel gör ki biri “Ben diş kirası olarak bir parça eve götüreceğim” diyor. “Küçükler yemez ama, babası ile kızın canı çekiyor” diye de ekliyor. Diğeri ise “Ben de alayım biraz, bizimki de çok sever” diyor. Bir diğeri ise “Geçen gün istişarede yemişler, ama bizim ki niyetliymiş. Bari o da bir tadına baksın” diyor.

Bu ritüel tüm hızıyla devam ederken canım oğlum bir kenarda çaresiz olanları izliyor. Sıra kalbime gelince gözleri doluyor, ağlamaklı oluyor. Ve ben oğlumun neden göz yaşlarını zor tuttuğunu iyi biliyorum. Çünkü bir keresinde bana sormuştu:

-Baba insanın hartında (kalbinde) ne var?
-Her insanın kalbinde başka şeyler vardır oğlum, bilemeyiz. Fakat sen benim kalbimde ne olduğunu bilmek istiyor musun?
-Jaaaaaaa!
-Bak kalbimin bu tarafında sen varsın, diğer yanında abin var!

O eskiden bu cevabı alınca hep gülüyordu. Gülmek istediğinde de hep bu oyunu istiyordu. “Hadi baba! Bi daha söyle” diyordu.

İşte oğlum, yamyamların ayin sofrasında sona sakladığı kalbim için bu yüzden çok üzülüyordu.

Meraklısı için:

Yamyam: Daha çok din, tapınma, büyü vb. amaçlarla insan eti yiyen kimse (TDK, Genel Türkçe Sözlük).

Dedikodu (Gıybet): Başkalarını çekiştirmek ve kınamak üzere yapılan konuşma (TDK, Genel Türkçe Sözlük).

Bir kişi hakkındaki asılsız iddia ve iftiraları dedikodu yaparak yaymak birçok ülkenin ceza yasalarına göre suç teşkil ederken, bu suçu işleyenlere para veya hapis cezası verilir.

Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir (Hucurât Sûresi /12).

Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şeyle anmaktır. Söylediğin şey onda varsa gıybettir; yoksa ona iftira ettin demektir (Hadis /Müslim,Tirmizî).

Yasal Uyarı: Sevgili okurlar yukarıdaki satırlar korku, şiddet ve tiksinti içermekte olup, lütfen çocuklarınızın bunları okumasına müsaade etmeyiniz.