Coronavirüs ve bilim insanlarına ‘iade-i itibar’

Kuşkusuz hayatımızı böylesine yoğun bir şekilde etkisi altına alan hastalığın beraberinde getirdiği köklü değişimler de var. Bu değişimlerden biri de bilime ve bilim insanlarına ilişkin. Salgının Avrupa ve Kuzey Amerika’ya ayak bastığı günden beri bilim insanlarının sözüne daha fazla itibar edilir oldu. Öyle ki ekranlardaki büyük resimde artık sadece siyasileri, sanat ve spor dünyasının çok

DR. ÜNAL BİLİR 29 Mart 2020 PANORAMA-NEWS PAZAR

Kuşkusuz hayatımızı böylesine yoğun bir şekilde etkisi altına alan hastalığın beraberinde getirdiği köklü değişimler de var.

Bu değişimlerden biri de bilime ve bilim insanlarına ilişkin. Salgının Avrupa ve Kuzey Amerika’ya ayak bastığı günden beri bilim insanlarının sözüne daha fazla itibar edilir oldu. Öyle ki ekranlardaki büyük resimde artık sadece siyasileri, sanat ve spor dünyasının çok kazanan ünlülerini, dedikodu ustalarını değil bilim insanlarını da görüyoruz. Örneğin Almanya’da Robert Koch Enstitüsü (RKI) Başkanı Lothar H. Wieler büyük oranda siyasilerden, hükûmet sözcülerinden rol çalmış durumda. Benzer şekilde ekranlardaki futbol yorumcularının yerini viroloji uzmanları almış gözüküyor. Hatta burnundan kıl aldırmayan ABD Başkanı Donald Trump bile artık basın toplantılarında uzmanları yanında tutuyor.

Peki neden?

Birincisi can tatlı. Politikacılar konumları ne olursa olsun virüsün şakası olmadığını gördü. Virüse yakalanan Galler Prensi Charles, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve karantinada bulunan Angela Merkel meslektaşları için iyi birer örnek. İkincisi ise her bir politikacı siyasi ömrünün tümüyle olmasa bile büyük oranda Coronavirüse bağlı olduğunu biliyor. Böyle olduğu için de daha önce kale almadıkları bilim insanlarını daha fazla dinleme gereği duyuyorlar. Tabii bu yargımız büyük oranda demokratik siyasi geleneğe/sisteme sahip ülkeler için geçerli. Baskıcı rejimler bilim insanlarını sistemin ücretli birer kölesi olarak görmeye devam ederken, bilimsel bulgular bu ülkelerde hâlâ tartışmasız liderin ve avanesinin işine yaradığı oranda değerli.

Ancak her şeye rağmen Avrupa ve Kuzey Amerika’daki değişim olumlu ve dünyamız için ümit verici. İnsanoğlunun ve yerkürenin geleceği için siyasilerin daha az, bilim insanlarının ise daha fazla konuşması gerekiyor. Geleceğimiz için kısır siyasi çekişmelere, kavgalara ve savaşlara değil; bilimsel tartışmalara, insan ve çevre odaklı olmakla beraber faydacılıktan uzak bilimsel araştırmalara ihtiyaç var. Bugün olduğu gibi yarın da insan hayatını, çevreyi tehdit eden tehlikelere karşı vereceğimiz mücadelede bilime ve bilim insanlarına hayati bir rol düşüyor.

Hâlihazırda tıp dünyasının üreteceği bilimsel bilgiye, geliştireceği yeni ilaçlara ve tedavi yöntemlerine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Ancak insanoğlu ve Dünya yarın başka ölümcül tehlikelerle karşı karşıya geldiğinde bu kez başka reçetelere gereksinim duyacağız. O zaman da bilimin farklı alanlarına ve diğer bilim insanlarına işimiz düşecek.

O günler gelip çatmadan bilimsel bilginin değerini bilmekte, bilim insanlarına her daim kulak vermekte fayda var.