KÖLN – Almanya ile Türkiye arasında 1961 yılının sonlarında imzalanan iş gücü anlaşması Anadolu’nun hemen her kentinden işsizleri, bir zanaata sahip olanlarla olmayanları ve maceraperestleri yola düşürdü. Almanya’da, kendilerine bir “Gelecek” kurma düşü kuranlar, Sirkeci Garı’nda bir araya geldiler. Tahta bavullara doldurulmuş eşyalarla, yöre yiyecekleriyle düşüldü yola. Üç gün sürdü yolculuk, sınırlar aşıldı ve Almanya’ya
KÖLN – Almanya ile Türkiye arasında 1961 yılının sonlarında imzalanan iş gücü anlaşması Anadolu’nun hemen her kentinden işsizleri, bir zanaata sahip olanlarla olmayanları ve maceraperestleri yola düşürdü. Almanya’da, kendilerine bir “Gelecek” kurma düşü kuranlar, Sirkeci Garı’nda bir araya geldiler.
Tahta bavullara doldurulmuş eşyalarla, yöre yiyecekleriyle düşüldü yola. Üç gün sürdü yolculuk, sınırlar aşıldı ve Almanya’ya varıldı. İlk seferi diğerleri izledi, kara tren binlerce erkek ve kadını yeni ülkelerine taşıdı. Hemen hemen hepsinin işleri hazırdı, “heim”lara yani yurtlara yerleştirildiler. Sonra eşlerini, çocuklarını yanlarına getirip Almanya sokaklarına açıldılar.
İlk yılların “Bir gün geri döneceğiz” hayali sürüp giderken girişimci ruha sahip olanlar küçük küçük ticari adımlar atmaya başlamıştı. Evinde yaptığı sucuğu fabrika arkadaşlarına satanlar da vardı. Türkiye’den getirdiği nohudu, fasulyeyi pazarlayanlar da. Birikimleri artınca ortak bir fabrika kurmaya soyunanlar da oldu. Fabrika kurmayı başardılar, hayal kırıklığına uğrayanlar da oldu.
Yeni kuşaklar anne babaları gibi “Köln bülbülü” Yüksel Özkasap’ı dinliyor, Abba grubunun posterlerini odalarına asıyorlardı. Yaşadıkları kenti daha rahat ve kolay kullanıyor, Alman arkadaşlarının evlerine girip çıkıyor, onların aile ilişkilerine bakıp kendi ilişkilerini sorguluyorlardı. Arada kaybolup gidenler de oluyor, kendini nerede nasıl var edeceğini bilemeyenler de.
Bu arada dünyanın her yerinde olduğu gibi Almanya’da da ırkçı zihniyetler ve gruplar potansiyel tehlikeydi. Çeşitli dönemlerde Neonazi grupları saldırılarda bulundular. Bunlardan Solingen Katliamı yarım asrı aşan süre boyunca yaşanmış en acı olaylardan biri olarak tarihe geçti.
Fakat Solingen Katliamı’nın 10’ncu yılında Alman Cumhurbaşkanı Johannes Rau’nun konuşması ezber bozacaktı; “Benim için (bu olayın) en duygusal yanı, Genç ailesinin tavrıdır. Kinsiz, vedasız, tam tersine kişiler ve milletler arası barışa çağrı yapan bir tavır. Bu durum böyle bir vahim ve korkunç olayda olumlu bir sinyaldir.”
Olumlu olumsuz pek çok durum yaşanırken Almanya’nın tüm kentlerinde Türkçe isimlerle lokantalar, marketler, hatta elektronik eşya satan mağazalar açılmaya başlamıştı. 1980’lerin sonuna doğru geri dönüşün sinyalleri verilmeye başlandı. Almanya hükümeti teşviklerle dönüşün yolunu açsa da beklenenden az aile bu çağrıya uydu. Diğerleri artık iki ülkeli yaşamaya alışmış, dahası benimsemeye başlamıştı.
Dönüşün önündeki en büyük engel de çocuklarının yaşayacağı uyum sorunlarından duydukları tedirginlikti. Almanya’daki Türklerin sayısı iki milyonu aşmış, söz sırası artık üçüncü kuşağa gelmişti. Onlar dedeleri ve nineleri kadar geleneklerin arasına hapsolmayı reddediyor, anne ve babaları gibi kendilerini iki arada hissetmiyorlardı. Hem Almanya’yı hem Türkiye’yi, hatta dünyayı kendi evleri olarak görüyorlardı.
Almanya’da doğup büyümüş, eğitimlerini bu ülkede tamamlamış, bu ülkede meslek hayatlarına atılmışlardı. Her iki tarafta sonunda iki uluslu yaşamanın bir yara değil, zenginlik olduğunu keşfetmişti. Elbette düşmanlık taşıyanlar, öfke duyanlar vardı hala, ama acıda da sevinçte de birleşmeyi başarmışlardı. Artık Almanya onlar için “Acı Vatan” değil, “ikinci vatan”dı.
”Bir sosyal sorumluluk projesi, Anadoludan Almanya’ya göçün 56 yıllık öyküsü” destek vermek isteyenler için; ”Almanya’ya 56 Yıllık Göçün Öyküsü, Bizim Hikayemiz” belgeselinin son aşamasına gelinmiştir. Sen de hikayeni bu belgesele katma istiyorsan, elindeki video görüntüsü, fotoğraf ve belgeleri [email protected], e-mail adreslerine iletebilirsin. Usta belgeselci Nebil Özgentürk yazıp yönetecek. (Bu arada belgeselin göç tarihi açısından çok önemli bir durak olan Köln’deki çalışmalarında Başkonsolos Emre Engin‘de projeye destek sağlamaktadır.)