Dünyanın büyük metropollerinin tanıtıldığı Kent Okuma Kitapları dizisinin yedinci kitabı Mein İstanbul / Benim İstanbul’um. Edition Esefeld & traub yayınevi New York, Moskova, Tokyo, Halep, São Paulo ve Kahire’nin ardından serinin yeni kitabını İstanbul’a ithaf etmiş. Türk ve Alman toplam 56 yazarın fotoğraflar eşliğinde kendi İstanbul’unu anlattığı kitabın editörleri gazeteci Sefa İnci Süvak ve yazar Suleman
Dünyanın büyük metropollerinin tanıtıldığı Kent Okuma Kitapları dizisinin yedinci kitabı Mein İstanbul / Benim İstanbul’um.
Edition Esefeld & traub yayınevi New York, Moskova, Tokyo, Halep, São Paulo ve Kahire’nin ardından serinin yeni kitabını İstanbul’a ithaf etmiş. Türk ve Alman toplam 56 yazarın fotoğraflar eşliğinde kendi İstanbul’unu anlattığı kitabın editörleri gazeteci Sefa İnci Süvak ve yazar Suleman Taufiq.
Çalışmanın görsel temelinde fotoğraf sanatçıları Cana Yılmaz’ın siyah beyaz ve Muhlis Kenter’in renkli fotoğrafları var. Şehrin gelenek, günlük yaşam, aşırı kentleşme ve modern kent manzaralarını yansıtan fotoğraflar 56 yazarın kentin güzelliğini ve benzersizliğini, aynı zamanda dev inşaat projeleri gibi radikal değişiklikler karşısındaki üzüntülerini betimlemesine ilham kaynağı olmuş.
Kitaba yazılarıyla Cem Özdemir, Fazıl Say, Nedim Hazar, Feridun Zaimoğlu, Sabine Adatepe, Nedim Gürsel, Michael Thumann gibi isimler destek vermiş. Yazılar kitapta Türkçe, Almanca ve İngilizce olarak üç dilde yayınlanmış.
“Bir zamanlar Doğu Roma‘nın, Bizans‘ın, Latin İmparatorluğu‘nun ve Osmanlı İmparatorluğu‘nun başkenti olan, 2700 sene evvel Megaralı Byzas tarafından kurulan şehir, bugüne dek birçok defa fethedilmiş, yüzlerce defa yakılıp yıkılmıştır.
Üzerinden halklar, kavim göçleri ve ordular geçen ve her defasında enkazlardan yeniden yükselen bu şehir, “İstanbul“ adı ile küllerinden yeniden doğmuştur. Derin yaralar almış ruhu, her defasında yeniden canlanmıştır. Bunun bu kez de böyle olacağına dair umudu içimde taşıyorum.“
Kitabın önsözü Oya Baydar’ın cümleleriyle başlıyor. Editör Sefa İnci Süvak, Mein İstanbul’un bu cümlelerdeki gibi İstanbul’a içinde umut barındıran bir veda olduğunu belirtiyor bir söyleşisinde.