Kadın ve Erkek iki farklı dünyalıdır. Başta bunun böyle olduğunu kabul etmek her iki tarafın avantajınadır. Sizleri korkutmak istemem ancak, bu iki farklı dünyalının ortak bir paydada anlaşması ciddi bir irade, sabır ve emek gerektirir.
Konuya kitabın ortasından derler ya öyle girmiş oldum. Çünkü, görünüşte birbirine benzeyen ama huyu, suyu, mizacı, beklentileri, hayata bakış açıları ve tepkileri gibi daha onlarca konuda farklılıkları olan bu canlılardan korkmak lazım. Veya en azından
bu iki canlıyı doğru anlamaya, kabullenmeye ve becerebilirsek mutlu olmaya çalışmamız gerekir. Bu iki canlının birbiriyle anlaşması uzlaşması bu kadar zor mu ki ya da imkansız mı ki böyle bir giriş yaptığımı düşünebilirsiniz. Bunun cevabı kimine
göre ‘hayır’ kimine göre de ‘evet’ olabilir. Bana göre ise cevabı; Nasrettin Hocanın sorun çözme metodolojisinde kullandığı bir kalıp gibidir. ‘Sen de haklısın, Sen de haklısın. Yani her ikinizde haklısınız. Neden mi? Çünkü, kadın ve Erkeğin tartışmasından, kavgasından çoğunlukla hatta yüzde yüz oranda olumlu, huzurlu veya sağlıklı bir sonuç çıkmaz da ondan. Kavganın, tartışmanın kazananı olmazda
ondan. Günümüzde boşanma oranları arttığı gibi boşanmaya hazırlanan binlerce insan
olduğunu varsayabiliriz. Evlenme yaşının ilerlemesi, evlenme kararı almakta zorlanma, biriyle ömür boyu birlikte yaşama düşüncesinin korkutuculuğu (bazıları
için), evlenme olgunluğuna bir türlü erişememe ve boşanma oranlarındaki artış gibi birçok neden kadın ve erkek cinsinin partner olmasını, çift ve hayat arkadaşı olmasını güçleştiriyor.
Evlenmeyi bir şekilde başarmış çiftlerin de her an bir yol kazasına uğrama riskleri gözden uzak tutulmamalıdır. Özellikle bu konuda evli çiftlerin güven ve bağlılık gibi iki önemli dedektöre ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Aynen mayınlı bir arazide
ilerlemek istiyorsanız elinizde mayın tespit cihazı olan dedektöre ihtiyaç duymanız gibi.
Kadın ve Erkek neden bu kadar farklı dünyalı? Ya da Neden biri diğerine göre cidden çok zor bir varlık? Bunun cevabını zannedersem şöyle verebiliriz.
Tarafların hayata bakış açılarının farklılığını kabullenme zorluğu, biyolojik farklılıklar,
beyin yapılarının farklı çalışması, duygusal etkilenme ve beklentilerinin farklılık göstermesi gibi nedenleri ifade edebiliriz.
Peki ne yapalım Nasıl bir yol izleyelim ki mutlu, huzurlu hatta can güvenliğimizi garantileyelim dediğinizi duyar gibiyim. Öncelikle sizleri biraz gerdiğim ve korkuttuğum için her birinizden özür dilerim. Sadece kiminle yaşadığınızı fark etmeniz
için bunları ifade ettim. Doğruluk payı elbette var yazdıklarımda. Ancak zıtlaşan, iddialaşan veya kavga eden çiftlerin her ikisinin de perişan olduğu olma ihtimaline dikkat çekmek için bunları yazdım.
Şimdi küçük çözüm haplarını sunuyorum ve uygulamaya başlayan her kadın ve erkek
mutluluğa, huzura adım adım yaklaşacaktır.
Başta etkili iletişim kurun. Yani sessiz ve tepkili konuşmayın. İma yerine rahatsız olduğunuz şeyi uygun ifade ile uygun zaman da konuşun.
Tartışma ve anlaşamadığınız durumlarda ‘Saygıyı Koruyun’. Birbirinize aileleri veya geçmişi üzerinden yüklenmeyin. Sorunların çözüm merkezinde birbirinizin yaklaşımının, bakış açısının ve empatisinin olduğuna inanın. Sorun sizin ise çözümünde siz etkili olmalısınız. Ama istisnai
durumlar da olabilir. Bazı sorunlar şimdilik çözümsüzdür onu da buzluğa atıp
bekletmelisiniz. Sabırlı olmak, sakin kalabilmek ve birbirinizin alanlarına saygı duymak ise bu işin
önemli bir ayağıdır. Birinizin şimdilik istemediği bir şeyi ısrarcı olmak, sınırları zorlamak yerine saygı duyarak beklemeyi, anlayış göstermeyi tercih edin veya edebilirsiniz.
Son olarak da uzman desteği almak ve ortak değerler, hedefler geliştirmek çift uyumu ve huzuru adına size yararlı olacaktır.
Mutlu kalın güvende kalın…