Yabancı düşmanlığı göçmenlerin bulunmadığı yerlerde daha çok

HABER MERKEZİ – Wulff, “Çeşitlilik ve farklılıklar içinde toplumsal birliktelik, gelecek yıllarımız için en önemli konulardan biri. Ailem ve onların aileleri savaştan sonra ülkeyi büyük fedakarlıklarla inşa ettiler. Benim kuşak iki Almanya’nın yeniden birleşmesini başardı. Şimdiki aktif kuşağı bekleyen en büyük görev ve sorumluluk, toplumdaki bu birlikteliği sürdürmek. Onun daimi olması için onu beslemek. Birbirimize

PANORAMA - NEWS 24 Kasım 2019 GÜNDEM

HABER MERKEZİ – Wulff, “Çeşitlilik ve farklılıklar içinde toplumsal birliktelik, gelecek yıllarımız için en önemli konulardan biri. Ailem ve onların aileleri savaştan sonra ülkeyi büyük fedakarlıklarla inşa ettiler.

Benim kuşak iki Almanya’nın yeniden birleşmesini başardı. Şimdiki aktif kuşağı bekleyen en büyük görev ve sorumluluk, toplumdaki bu birlikteliği sürdürmek. Onun daimi olması için onu beslemek. Birbirimize karşı değil, birbirimizle beraberce konuların temellerine inmek.” diye konuştu.

11 Eylül öncesi kendi ülkesinde olduğu gibi tüm dünyada birliktelik ikliminin iyi olduğunu ancak 11 Eylül olaylarının çoğu insanı tedirgin ettiğini anlatan Wulff, “Almanya Kendini Yok Ediyor” isimli kitabıyla göçmen kökenlileri aşağılayıp büyük tartışmalara neden olan politikacı Thilo Sarrazin ve onun zihniyetindeki abancı düşmanı akımları eleştirdiğini belirtti.

Tarihi konuşmasını hatırlattı

Cumhurbaşkanlığı döneminde,iki Almanya’nın birleşme bayramında yaptığı tarihi konuşmayı hatırlatan Wulff, şunları kaydetti:

“Hristiyanlık ve Yahudiliğin belirlediği değerlerimizin yanında, ‘Artık İslam da bize aittir, parçamızdır’ dedim. 4-5 milyon Müslümanın yaşadığı Almanya’da bu insanlar sadece birey olarak değil, onların dinleri kültürel değerleri, imamları, camileri dini ve kültürel yaşama şekilleri de de bize ait parçalar. Anayasamızın ilk başında, ‘İnsanlık onur ve haysiyeti dokunulamaz’ diye yazıyor, 3. maddede ise ‘Kimse inancından dolayı dışlanamaz, ötekileştirilemez’ diyor.”

Avrupa’da yaşanan 30 yıllık savaşlardan yani tarihten ders çıkarılması gerektiğini vurgulayan Wulff, “Bu dersleri de her daim diri tutup, şiddetle ilgili her türlü adım ve girişimlerin karşısında olmalıyız. Birinci ve ikinci dünya savaşlarını iyi anlayıp, bir daha bu tür kötülüklerin yaşanmaması için devamlı uyanık olmalıyız. Ülkemizde, azınlıklara yapılmış olan yanlışların ve zulümlerin, günümüzde unutulduğunu görmek üzücü.” ifadelerini kullandı.

“2014’de göçmen kökenli futbolcularla dünya şampiyonu olduk”

Uluslararası ilişkilerde önceliğin barış ve huzur içinde birlikte yaşamak olması gerektiğinin altını çizen Wulff, şöyle devam etti:

“Benim kabinemde bir Müslüman bakanımız vardı. 2014’de Mesut Özil, Kedira, Boeteng gibi göçmen kökenli futbolcularla dünya şampiyonu olduk. Şundan eminimki, bugün Franz, Hans, Jens, Lothar ve Robert ile bırakın şampiyonluğu ilk ön elemeleri geçemeyiz.

Turları atlatan golleri kimler atacak? Milli takımımızda çok ulusluluk ve dünyaya açıklılık en bariz bir şekilde kendini gösteriyor. Müzik dünyamızı renklendiren Helene Fischer de Rusya’dan gelme. Demem o ki, çok kültürlülük korkulacak bir şey değil aksine hepimizin faydasına çok büyük bir zenginlik. Başkalarından öğrenmeye hep açık olan ülkemin insanı, bu tarihi özelliğini yeniden hatırlamalı. Romalılardan, su naklini öğrendik. Görüldüğü gibi, açıklık, hepimizin ciddi anlamda işine yarıyor.”

İki Almanya’nın birleşmesinin üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen ötekileştirme, nefret ve düşmanlığın sıradanlaşma emarelerini görmenin kendisini üzdüğünü belirten Wulff, bunların haklı hiç bir gerekçesi olamayacağını, herkesin eşit bireyler olduğunu söyledi.