Türk bilim insanlarından SMA ve pankreas kanseri için umut

Türk bilim insanlarından SMA ve pankreas kanseri için umut

Malta’ya yerleşen Türk bilim insanları SMA ve pankreas kanseri için yenilikçi bir tedavi yöntemi geliştirdi. Her iki tedavi için de hayvanlar üzerinde denemeler başladı ve ABD’de patent başvurusunda bulunuldu. Cenk Öztürk, gelinen noktayı anlattı.

PANORAMA-NEWS 17 Şubat 2025 GÜNDEM

Ortopedi cerrahı Cenk Öztürk’ün girişimiyle bir grup Türk bilim insanı Malta’da kurdukları COMED Therapeutics adlı laboratuvarda SMA ve pankreas kanseri üzerine yaptıkları preklinik çalışmaları tamamladılar. Her iki çalışma için FDA (Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi) onaylı ilaçların yüzde 85’ine destek veren Charles River kliniğinde hayvan deneyleri başlatılacak. Bu iki tedavi için Türk bilim insanları ABD’de patent başvurusunda bulundu. Bir grup Türk bilim insanının Malta’daki bu çalışmalarını COMED’in kurucusu Cenk Öztürk’ten dinledik.

Öncelikle hikayeniz nasıl başladı? Ankara’da doktorken yurtdışında laboratuvar kurmaya nasıl karar verdiniz?

Ankara doğumluyum, İzmir- Karşıyaka’da büyüdüm. İzmir Atatürk Lisesi’ni bitirdim. Daha sonra Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okudum. Ankara Numune ve Eğitim Araştırması Hastanesi’nde ortopedi ve travmatoloji ihtisasını bitirdim. Spor cerrahisi ve onun üzerine artroskopik cerrahi ve travma cerrahisi üzerine çalıştım. 2018’de annem maalesef bir kanser tanısı aldı. Mümkün olduğu kadar uzun yaşatmaya çalıştık ama olmadı. 2019’un aralık ayında annemi kaybettik. Ben bu dönemde arayışa girmiştim.

Alternatif kanser tedavileri arayışına mı girmiştiniz?

Alternatif demek tam doğru olmaz. Dünyadaki son gelişmeleri takip ettim. O dönemde bir akıllı ilaç çıkmıştı. ABD’de deneniyordu, denememiz için ABD vatandaşı olmamız gerekiyordu. Klinik çalışmalara katılmak için de oturma izni gerekiyordu. Amerika’da görev yapan bir meslektaşımın vasıtasıyla o ilaca ulaşma şansım oldu. Ancak çok geç kaldık. Bu bende çok büyük bir travma yarattı. Türkiye’de çok iyi temel bilimciler olduğunu biliyordum. Kendim bu konuya odaklanmak istedim.

Türkiye’de çok değerli doktorlar, uzmanlar var ancak yeni bir ilaç, tedavi yöntemi ve bunun maddi destek bulması, fonlanması bambaşka bir konu. Hep konuşuyoruz, Türkiye’den yetişen bilim insanları yurtdışında bu araştırma, geliştirme olanaklarını bulabiliyor. Siz neler yaşadınız?

Öncelikle bir biyoteknoloji şirketi kurdum. Bu alanda Türkiye’nin iyi temel bilimcilerini bir araya toplayıp bir mesafe katetmek istedim. Ancak tam o dönemde pandemi oldu. Elimde avucumda ne varsa satıp bu işe aktarmıştım. Bilim insanlarını üniversiteden ayırmak, onların hayatlarını idame etmesini sağlamak için ciddi bir fon gerekiyordu. Ankara’da fon bulmak mümkün olmadı, İstanbul’a geldim. 14 ay İstanbul’da kaldım. Çalışmalarda belli bir noktaya geldik. 5 kişilik bir ekibimiz vardı. Fakat İstanbul’da da istediğimiz gibi ilerleyemedik. Ankara’ya döndüm. O dönemde bu uğraşlarımı yakından takip eden bir arkadaşım aradı ve 2014 yılında Malta’nın bizim gibi şirketleri destekleme kararı aldığını ve başvurmamı önerdi. Araştırdım.

Bill Gates’in ilgisi
Malta’da çok farklı şirketler kurulduğunu biliyoruz. Vergi avantajları var. Nasıl bir destek aldınız?

Bir öngörüşme yaptık. Yaptığımız çalışmaları anlattık, bunların belgelerini hazırladık. Bunlar zaman aldı, çok ayrıntılı belgeler istendi. Ekip ile ilgili ayrı, o güne kadar yaptığımız çalışmalar için ayrı belgeler hazırladık. Bizi davet ettiler, gittik gördük. Çok etkilendim. Çünkü yeni gelişmeleri, yeni teknolojileri, bilim insanlarını, uzmanları destekleyen bir anlayışları ve ortamları vardı. Ekip arkadaşlarıma anlattım. 2023 yılında tüm ekip her şeyi geride bırakarak, Türkiye’deki şirketi kapatarak, Malta’ya taşındık.

Neydi Malta’yı sizin için bu kadar cazip yapan? Nasıl destekler aldınız?

Şunu öncelikle söylemek isterim. Türkiye’de çok birikimli, iyi eğitimli temel bilimciler var ve maalesef biz farkında değiliz. Kurduğum ekip pandemi döneminde RNA aşısı yapabilecek donanıma sahipti. Bill & Melinda Gates Foundation’a o dönemde yazdık, mailimize geri döndüler. 2020 yılında onların ekibiyle online görüşme yaptık. Pandemi sırasında geliştirdiğimiz teknolojiler, yeni teknolojiler sayesinde onların da dikkatini çektik. Ancak ABD’ye gidemedik. Ama bu bize doğru yolda ilerlediğimizi gösterdi. Sonra o çalışma doktora tezi haline geldi. Malta’ya gittiğimizde aldığımız destekle laboratuvarı kurduk. Laboratuvar için gerekli olan tüm teknolojik altyapıyı hazırladılar. Hemen çalışmalara başladık.

Neye odaklandınız?

SMA ve pankreas kanseri üzerine çalışmaya başladık.

SMA daha çok akraba evliliklerinden doğan bebeklerde mi görülüyor?

SMA’nın nedeni bir genin eksik olması. Vücut motor fonksiyon dediğimiz kasların hareketini sağlayan sistem bozuluyor. Sinir sistemi ve kasları etkileyen genetik bir kas hastalığı. Ve dolayısıyla maalesef SMA ile doğan çocuklar tedavi edilmezlerse hayatlarını kaybediyorlar. Nedeni yalnızca akraba evliliği değil. Anne veya baba genin taşıyıcısı olabiliyor. Genetik geçiş söz konusu. 2024 yılının nisan ayında Amerika Birleşik Devletleri’ne SMA’nın çözümüyle ilgili geliştirdiğimiz yöntem için bir patent başvurusunda bulunduk. SMA’yı laboratuvar ortamında tamamen çözdük. Dünyada hayvanlar üzerinde çalışmaları gerçekleştiren kuruluşlar var. Bunlardan bir tanesi Charles River Laboratuvarları, onlara başvurduk. (Charles River Laboratuvarları 21 ülkede 150’den fazla laboratuvara sahip. FDA onaylı şirket klinik öncesi çalışmalar yapıyor). Charles River’la bir sözleşme imzaladık. Şirket ABD’li ancak biz çalışmaları Finlandiya’daki merkezlerinde yapacağız. SMA ile ilgili hayvan çalışmaları önümüzdeki ay başlıyor.

SMA’da hayvan deneyleri
SMA’nın bir ilacı var ve çok pahalı. SMA ailelerinin de Türkiye’de ilaca ulaşması çok zor. Sürekli destek kampanyaları yapılıyor bu yüzden. COMED’in bu ilacı başarılı olursa ne olur?

Biz ulaşılabilir bir ilaç yapmak için yola çıktık. Bu arada SMA ilacını bulan bizim gibi bir şirketti ve daha sonra büyük bir şirket tarafından satın alındı. 8.7 milyar dolar ödediler şirkete.

Bu bilgileri verirken hasta ailelerini düşünmek lazım. Şu anda fazla umut vermek de doğru olmaz.

Doğru. Hayvanlar üzerindeki denemeler başarılı olursa ilerleyecek süreç. Hayvanlar üzerinde başarılı olunduğunda nadir hastalıklarda süreç farklı işliyor. Nadir hastalıklar üzerine çalışan biyoteknoloji şirketi sayısı da az. Ancak burada önemli olan bizim bilim insanlarımızın bunları yapacak birikime ve bilgiye sahip olması.

Kaç bilim insanı var şirketinizde?

10 temel bilimci var. Ekibimizde bir de ODTÜ’den bilgisayar mühendisi var. Ekibin tümü moleküler biyolog.

Tamamen Malta Devleti desteğiyle mi yol alıyorsunuz?

Malta’nın Science Malta diye bir kurumu var. Onlar bizim gibi şirketlere fon buluyor. Ellerindeki fonları bize yönlendirdiler. İlk adımda 2.5 milyon euro’luk bir fon aldık. Ekipmanları seçtik, onları aldılar.

Neden Malta’yı seçtiler?
Karşılığında ne bekleniyor sizden?

Tüm başvuruları, yani patent başvurularını Malta şirketi olarak yapıyoruz.

Pankreas kanserine de çalıştınız mı?

Pankreas kanserinde geliştirdiğimiz tedavi bir dönemin başlamasını sağlayacak. Bunu çok rahatlıkla ve netlikle söyleyebiliyorum. Çünkü kendi laboratuvarlarımızın haricinde Avrupa’da bir başka laboratuvarda geliştirdiğimiz yöntemi test etme şansımız da oldu. Estonya’da çok gelişmiş bir laboratuvarda pankreas kanseri hücrelerinde kendi geliştirdiğimiz yöntemin çalıştığını gösterdik. Oradan o raporu aldık. Protokol imzaladık. Süreç ilerliyor.

Bu kadar kısa sürede önemli adımlar atmayı nasıl başardınınız?

Hocamız Prof. Nezih Hekim bence bir deha. Biyokimya alanında hem Türkiye’de hem de dünyada tanınan bir bilim insanı. Kendisiyle 6 yıldır çalışıyorum. Yıllardır üniversitelerde Boğaziçi dahil olmak üzere hocalık yaptı. Öğrenciler yetiştirdi. Şimdi ona bu ortamın sağlanması ile birlikte iyi yol alıyoruz. Ekibimiz çok kuvvetli. Bu işe odaklanmış bilim insanları.

Malta’da laboratuvar ortamı dışında yaşamak size ve ekibinize ne kattı?

Malta küçük bir yer. İklim güzel. Huzurlu. Stres yok. Tamamen araştırmaya odaklandığımız, zamanı çok verimli kullandığımız bir ortamdayız.

Sizin hedefiniz nedir?

Türkiye’nin bilim insanlarının olanak tanındığında neler başarabileceğini göstermek istiyorum. Çok değerli temel bilimciler var ülkemizde. Son dönemde çoğu beyin göçü ile başka ülkelere gidiyor. Oysa temel bilimciler bir ülkenin geleceği ve gelişmesi için çok değerli. Danimarka bir şişmanlık ilacı çıkardı, ülkenin ekonomisine yaptığı katkıyı hepimiz biliyoruz. Biz de pankreas kanserinde hayvan testlerini geçersek bu çok büyük bir iş olacak. Buna inanıyoruz.

En ölümcül kanser için farklı bir bakış
Pankreas kanseri en agresif kanser türlerinden. Ekibinizin yaptığı çalışmada ne farklı yapılıyor?

Temel olarak şu, bugün dünyada kullanılan akıllı ilaçlar dahil yöntemlerin hemen hemen hepsi hücrenin yüzeyine etki ediyor, hücreyi öldürüyor. Biz hücrenin yüzeyiyle hiç uğraşmıyoruz. Tamamen hücrenin içerisinde kanseri çözmeye çalıştık. Çünkü COMED hücrenin içerisine rahatlıkla girebilen bir tedavi modeli üretti. Bu çok büyük bir şey. Herhangi bir maddeyi hücrenin içerisine sokabilmek çok büyük bir değer. Şöyle söyleyeyim size. Pfizer 2023 yılında sadece akciğer zarı kanserinin tedavisinde kullanılabilecek bir ilacı geliştiren bir şirkete 44 milyar dolar ödedi. Ve bu sadece hücrenin yüzeyinde antijene geliştirdiler ve hücrenin içerisine o antijen sayesinde girdiler.

Bizim ise hücrenin yüzeyindekilerle bir işimiz yok. Mesele hücrenin içerisinde nereye, nasıl etki edeceğinizi belirlemek. O yüzden pankreas kanseri çok önemli. Çünkü pankreas kanserinde bir mutasyon var. O mutasyon pankreas kanserinde hastaların yüzde 90’ında hemen hemen aynı. Çok teknik konular bunlar. Bizim laboratuvarımızın geliştirdiği bu teknik çok özel.