“Son 200 yılın en otoriter papası”

“Son 200 yılın en otoriter papası”

88 yaşında hayatını kaybeden Papa Francis, yalnızca Katolik dünyasında değil, ateistler ve dindar olmayanlar arasında da saygı gören bir liderdi.

PANORAMA - NEWS 22 Nisan 2025 GÜNDEM

Papa Francis’in 88 yaşında hayatını kaybetmesinin ardından dünya çapında taziye mesajları yağarken, onun hem Katolik dünyasında hem de inançsız kesimler arasında yarattığı etki yeniden gündeme geldi. Vatikan uzmanı Armin Schwibach, Alman basınına verdiği kapsamlı röportajda, Francis’in mirasını, zaaflarını ve neden onu “son iki yüzyılın en otoriter papası” olarak nitelendirdiğini anlattı.

Neden Ateistler Tarafından Sevildi?

Papa Francis’in diğer papalardan ayrıştığı önemli bir nokta, dindar olmayan kesimlerle kurduğu diyalogtu. Özellikle çevre sorunları, küresel adalet, mülteci hakları ve kapitalizm eleştirisi gibi konularda yaptığı açıklamalar, dini sınırların ötesinde bir yankı uyandırdı. Schwibach’a göre, Papa Francis’in “kapsayıcı dil” kullanması ve “insanlığın ortak vicdanına” seslenmesi, onu laik dünyada da etkili bir figür haline getirdi.

Kendi Kilisesinde Bölünmelere Yol Açtı

Ancak bu popülerliğin Vatikan içindeki karşılığı daha karmaşıktı. Francis’in geleneksel Katolik öğretisine karşı zaman zaman esnek yaklaşımlar sergilemesi — örneğin boşanmışların komünyon almasına izin verilmesi ya da LGBTQ+ bireylerine yönelik daha ılımlı söylemleri — Katolik camiası içinde sert tartışmalara yol açtı. Schwibach, “Papa Francis, özellikle dogma ve disiplin konularında daha önce görülmemiş yetkiler kullandı. Bazı piskoposları görevden aldı, muhalif sesleri bastırdı. Bu yönüyle modern dönemdeki en otoriter papa olarak nitelendirilebilir,” diyor.

İronik Bir Güç Kullanımı

Otoriterliğiyle eleştirilse de, Schwibach onun aynı zamanda büyük bir reformcu olduğunu savunuyor. “Francis, kilisenin merkezini Roma’dan çıkarıp Güney’e taşımak istedi. Bunu yaparken de güç kullandı ama bu güç, statükoyu korumak için değil, dönüştürmek içindi,” diye belirtiyor.

‘Büyük Papalar’ Arasında Yer Alır mı?

Schwibach’a göre bu sorunun cevabı net: Evet. “Francis, sadece Katolik kilisesine değil, dünya tarihine de damga vurdu. İklim değişikliği konusundaki çağrıları, kapitalizmin eleştirisi ve göçmen politikalarındaki duruşu, onu diğer papalardan ayırıyor. Tüm bunlar, onu John XXIII ve II. John Paul gibi büyük papalar arasına yerleştiriyor.”

Papa Francis’in ardından hem övgü hem de eleştiriler bir arada geliyor. Kimi için devrimci bir lider, kimi için geleneksel düzeni tehdit eden bir figür. Ancak hem inananlar hem de inanmayanlar için onun adı, 21. yüzyılın ruhunu anlamaya çalışan bir kilisenin sembolü olarak kalacak.