Özdemir: “Ülkücülerin benimsediği dünya görüşü insanlık onuruna karşı”

HABER MERKEZİ – Fransa’nın ardından Türk Ülkücü Hareketi’nin Almanya’daki faaliyetlerinin de yasaklanması yönünde başlatılan girişim, çarşamba akşamı Federal Meclis’te yasa tasarısı olarak onaylandı. Alman hükümetinin ortakları Hristiyan Birlik (CDU ve CSU) partileri ile Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) yanı sıra muhalefetteki Hür Demokrat Parti (FDP) ile Yeşiller’in üzerinde uzlaşma sağladığı teklife ilişkin Yeşiller Partisi milletvekili Cem

PANORAMA - NEWS - 19 Kasım 2020 GÜNDEM

HABER MERKEZİ – Fransa’nın ardından Türk Ülkücü Hareketi’nin Almanya’daki faaliyetlerinin de yasaklanması yönünde başlatılan girişim, çarşamba akşamı Federal Meclis’te yasa tasarısı olarak onaylandı.

Alman hükümetinin ortakları Hristiyan Birlik (CDU ve CSU) partileri ile Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) yanı sıra muhalefetteki Hür Demokrat Parti (FDP) ile Yeşiller’in üzerinde uzlaşma sağladığı teklife ilişkin Yeşiller Partisi milletvekili Cem Özdemir, şu basın açıklamasını yaptı:

“Ülkücü hareketin ve bu hareket etrafında toplanan kitlenin uzun bir süredir sadece Türkiye’de örgütlenmediğini ve tek başına Türkiye’nin problemi olmadığı ve son dönemdeki faaliyetleri ile Avrupa’daki toplumsal hayatı ve siyaseti doğrudan etkilediği aşikar. Bilinen rakamlar ışığında bu hareket etrafında toplanan sadece Almanya’da en az 20.000 Türk aşırı milliyetçisi var ve giderek taraftar sayıları da artıyor.

Ancak sadece ülkücüler değil, islamcı ve diğer aşırı Türkiye kökenli örgütlerin buradaki faaliyetleri yeni değil aslında ilk kuşaklara yani 60’lı yıllara kadar uzanıyor. Lakin uzun bir süre ciddi bir tehdit oluşturmadan ve mümkün mertebe Türkiye’deki yapıların uzantıları gibi çalışan bu yapılar, zararsız dernek ya da kulüp yapıları içinde gizlenerek hep kıyıda kaldılar. Uzun bir süre fark edilmeden, bilhassa çocuk ve gençlik kulüpleri ve kampları, Kuran ve etüt dersleri ile çeşitli dövüş sanatları eğitimleri aracılığıyla bilhassa gençlerle ilgilenip, sınırların bulanıklaştığı yerlerde radikal bir gençlik yetiştirme arayışına girdiler. Bu toplumla bütünleşmek yerine, Ülkücüler fark edilmeden ve üye sayıları her geçen gün artan ırkçı, aşırı milliyetçi, Yahudi karşıtı ve şiddet eğilimli ve hatta uzun bir süredir Almanya Anayasayı Koruma Dairesi tarafından gözlemlenen yapılar haline geldiler.

Yıllardır gerek Alman toplumununun ve hatta Alman siyasetinin altını oyuyorlar. Artık her yerdeler. Daha birkaç ay önce Alman Askeri İstihbarat Servisi’nin Alman Ordusu’ndaki dört asker hakkında, bu harekete mensup oldukları ve radikal gaye içinde oldukları gerekçesiyle soruşturma açıldığı biliniyor. Nitekim polis içerisinde de bu harekete mensup emniyet görevlilerinin olduğu ve hatta bu görevlilerin buradaki muhalifler hakkında Türkiye’ye bilgi taşıdığı da biliniyor

Bu yaşanan olumsuz gelişmelerde mevcut AKP hükümetinin ve son dönemdeki ortağı parti MHP’nin izlediği, yurtdışında yaşayan Türkiye kökenliler üzerine izlediği göçmen politikasının olumsuz katkısı da çok büyük. ‘’Siz yalnız değilsiniz, size bizler her nerede olursanız olun sahip çıkıyoruz’’ adı altında, burada yaşayan Türkiye kökenlileri etnik kimlikleri ve kendi milliyetçi-İslamcı düşünceleri etrafında toplayarak hem buradan koparmaya hem de kendi siyasi emelleri çerçevesinde diaspora şeklinde kullanmaya çalışarak kendi siyasetlerine alet etmeye başladılar. Devlet doktrini haline gelen yeni İslamcı Osmanlı İmparatorluğu hayalleri ülkücüler üzerinden Avrupa’ya sızdırılmaya çalışılıyor.

Ülkücülerin, sadece Almanya’da değil Avrupa’nın birçok yerinde kendi kötülüklerini yayan ve sürekli şiddet olayları ile gündeme gelen militan tehlikeli yapılar olduğunu kabul etmemiz şart. Nitekim 70’li yıllarda kamplarda profesyonel şekilde eğitilen ülkücü gençlerin Türkiye’de işlediği sayısız cinayetlerin resmi kaydı da Türk makamlarında kayıtlı. Sonrasında olanlar da. Nitekim bu şiddet olayları sadece Türkiye ile sınırlı da kalmadı. Buradaki eylemleri de cabası.

Almanya için bardağı taşıran son damla ise Fransa’nın Lyon kentinde yaşananlar oldu. Bu harekete ilişkin siyasi müdahaleler Avusturya’da başlamıştı zaten. Avusturya’nın ardından Fransa geldi. Artık biliyor ve görüyoruz ki bu hareketin varlığı buradaki birlikte yaşam için de ciddi tehdit unsuru. Bir yandan Almanya içerisindeki aşırı sağcı ve ırkçı hareketlerle mücadele ederken, en az onlar kadar tehlikeli ve en az onlar kadar şiddet eğilimli bu harekete dur demenin ve demokratik kurumları harekete geçirmenin vakti geldi de geçiyor.

Bu hareketin benimsediği dünya görüşü insanlık onuruna ve uzlaşma kültürüne karşı olduğu gibi, sayısız şiddet olaylarının da bizatihi sorumlusudur. Bu yüzden bu hareketin Almanya Anayasası değerlerine aykırılık taşıdığı açıktır.

PKK uzun yıllardır Almanya’da yasaklı. Ülkücülerin de yasaklanma zamanı geldi artık. Mecliste bu konuda partiler üstü bir tavır sergileniyor oluşu da ayrıca sevindirici.

Umuyorum Almanya hükümeti, sadece Bozkurtlar olarak bilinen ülkücü dernekleri yasaklamakla kalmayıp, aynı zamanda Erdoğan’a Almanya’da AKP ve MHP’nin yeraltı faaliyetlerine izin verilmeyeceğini daha açık bir dille ifade edecektir. Ülkemizde, kimden ve nereden gelirse gelsin, ırkçı, aşırı milliyetçi, Yahudi karşıtı ve faşizan hareketlere hiçbir biçimde müsaade etmeyeceğimizi bu vesile ile bir kez daha göstermiş olacağız.

Almanya’da yaşayan ve Alman hukuk devletine güvenen Türkiye kökenli insanlara karşı vicdani ve ahlaki sorumluluğumuzun bir parçası bu!”