Almanya, Şansölye Angela Merkel’in 2015’te aldığı tarihi kararın üzerinden on yıl geçmesine rağmen hâlâ göç politikalarının yankılarını tartışıyor.
O yıl, Suriye iç savaşı başta olmak üzere çatışma bölgelerinden gelen yüzbinlerce insan Avrupa kapılarına dayandığında, Merkel ülkesinin sınırlarını açarak “Wir schaffen das” (Bunu başarabiliriz) sözleriyle tarihe geçti.
O dönemde 17 yaşında olan Suriyeli mülteci Anas Modamani, uzun ve tehlikeli bir yolculuğun ardından Almanya’ya ulaşan binlerce kişiden biriydi. Birkaç gün sonra Berlin’de bir mülteci merkezinde Merkel ile çektiği selfie dünya basınında manşetlere taşındı. Fotoğraf, Almanya’nın “Willkommenskultur” (karşılama kültürü) politikasının simgesi haline geldi.
Bugün 27 yaşında olan Modamani, Berlin’in çok kültürlü Neukölln semtinde yaşıyor, bilişim sektöründe çalışıyor ve sosyal medyada içerik üretiyor.
Almanya Federal Göç ve Mülteciler Dairesi (BAMF) verilerine göre, 2015 ve 2016 yıllarında 1 milyon 164 bin kişi ilk kez sığınma başvurusunda bulundu. 2015’ten 2024 sonuna kadar ülke genelinde toplam 2,6 milyon başvuru kaydedildi. Başvuruların çoğu Suriye, Afganistan ve Irak vatandaşlarından geldi.
Eurostat verilerine göre aynı dönemde Avrupa Birliği genelinde yaklaşık 8 milyon başvuru yapıldı; bunun üçte biri Almanya’ya aitti.
Angela Merkel’in partisi CDU’nun bugünkü lideri ve şimdiki Şansölye Friedrich Merz, göreve geldikten sonra sınır güvenliğini artıracak düzenlemeler yaptı. Binlerce ek sınır muhafızı görevlendirildi, sınırda bazı sığınmacıların geri çevrilmesi kararı alındı. Ancak Berlin’deki bir mahkeme bu uygulamayı hukuka aykırı buldu.
Merz, Temmuz ayında yaptığı açıklamada, “Bununla baş edemedik, işte bu yüzden düzeltmeye çalışıyoruz,” dedi.
Uzmanlara göre Merz’in politikaları büyük ölçüde “sembolik” adımlar olsa da, göçmenlerin Almanya’ya yönelişinde belirgin bir düşüş yaşanıyor.
Göç dalgası, Almanya’da siyaset sahnesini de dönüştürdü. Almanya için Alternatif (AfD) partisi, özellikle 2016’da Köln’de yılbaşı kutlamaları sırasında yaşanan toplu saldırıların ardından göç karşıtı söylemlerle ivme kazandı. Parti bugün ülkenin en büyük muhalefet grubu konumunda. AfD eş başkanı Alice Weidel, geçtiğimiz aylarda Suriye’de rejimin çöküşünün ardından yapılan kutlamaları gerekçe göstererek, “Almanya’da ‘Özgür Suriye’yi kutlayan herkesin artık iltica gerekçesi kalmamıştır, geri dönmelidir,” ifadelerini kullandı.
Merkel’in kararının alındığı 2015 yazında yapılan ARD anketine göre, Almanların yalnızca %38’i “daha az mülteci kabul edilmeli” görüşünü savunuyordu. Aynı anket 2025’te tekrarlandığında bu oran yüzde 68’e yükseldi.
Siyaset bilimci Hannes Schammann, Merkel’in kararının aslında “zorunluluktan doğan pragmatik bir adım” olduğunu söylüyor: “Başka hiçbir Avrupa ülkesi yardım etmeye hazır değildi. Merkel, ortak Avrupa iltica sistemini korumak istedi ve Almanya’nın bu yükü kaldırabileceğine inandı.”
2024’te Suriye’de Beşar Esad rejiminin çökmesiyle birlikte ülkede kutlamalar yapılırken, AfD lideri Alice Weidel, Almanya’daki Suriyelilerin artık geri dönmesi gerektiğini savundu. Bu çağrılar, Almanya’da göçmenler için yeni bir baskı unsuru haline geldi.
Modamani de 10 yıl içinde ülkedeki ruh halinin değiştiğini düşünüyor: “Siyasetçiler sürekli televizyonda Suriyelileri ve Afganları geri göndermek istediklerini söylüyor. Almanya kendisini çok değiştirdi. Artık mültecileri istemiyorlar.”
Federal veriler de bu eğilimi yansıtıyor. 2023’te Suriyeli ve Afganlardan toplam 154 bin başvuru alınırken, bu sayı 2024’te 110 bine, 2025’in ilk yarısında ise 29 bine geriledi.
Sonuç:
Merkel’in 2015’te başlattığı “Wir schaffen das” politikası, Almanya ve Avrupa siyasetinde köklü değişimlere yol açtı. Aradan geçen on yılda, milyonlarca insan yeni bir hayat kurma umuduyla Almanya’ya gelirken, ülkenin siyasi dengeleri de kalıcı biçimde değişti.
