Pir Sultan Abdal Şenlikleri için bir araya gelen edebiyatçıları ve ozanları ‘Şeytan Aziz! Yaşasın şeriat!’ naraları sıkıştırmıştı Madımak Oteline. Galeyana gelerek örgütlenmiş binlerce kişi Madımak Oteli’ni ve insanlığı ateşe verdiler. O gün orada içlerinde 22 yaşındaki halk müziği sanatçısı, halk ozanı ve şairi Hasret Gültekin’in de bulunduğu 60 kişi linç edilmek ile yanmak arasında sıkışıp
Galeyana gelerek örgütlenmiş binlerce kişi Madımak Oteli’ni ve insanlığı ateşe verdiler. O gün orada içlerinde 22 yaşındaki halk müziği sanatçısı, halk ozanı ve şairi Hasret Gültekin’in de bulunduğu 60 kişi linç edilmek ile yanmak arasında sıkışıp kalmıştı. 2 Temmuz 1993 tarihe onarılması güç bir kara leke olarak yazıldı.
22 yaşında bir aydın Hasret Gültekin
6 yaşında bağlama çalmaya başlayan Hasret Gültekin, 1980’lerin ortalarında çeşitli albümlerin yapımlarında yer aldı. 1987 yılında profesyonel olarak ilk albümünü çıkardı. Kürtçe müziğin söylenmesinin yasak olduğu bir dönemde bu yasağı delip Newroz adlı albüm serisini hazırladı. Bu çalışmalarıyla birbirine yakın bir süreçte hazırladığı ikinci solo albümü Gece ile Gündüz Arasında onun ileride “Bağlama Devrimcisi” olarak anılmasına vesile olan bir yeniliği beraberinde getirir. 1991 yılında ise kendi tabiriyle ilerici müzik adını verdiği ‘Rüzgarın Kanatları’ albümünü dinleyicilerine sundu. Albüm, Hasret Gültekin’in ilerici müziğinin yanı sıra “Çeke çeke”, “Derman Sendedir” gibi eserlere yaptığı yeni düzenleme ve introlardan, ezgilerde kullanılmış çok sesliliğe, yıllardır alışılagelmiş deyiş yapısını deyişlerin ana hatlarını, özünü bozmadan batı müziği ritmleriyle bir araya getirmesi, halk müziği adına bir devrim olarak nitelendirilmektedir.
2 Temmuz 1993 tarihinde Pir Sultan Abdal Şenlikleri için gittiği Sivas’ta son konserlerini vermiş ve Sivas Katliamı’nda Madımak Oteli’nde 34 kişi ile birlikte yakılarak öldürülmüştür.
Ahmet Kaya, Hasret Gültekin’i anlatırken şu ifadeleri kullanmaktadır:
Güneşli Günlere Doğru
Günümüzde, geçmişte yaşanılanlardan ders çıkarabilir, aramızdaki farklılıkları bir zenginlik kaynağı sayabiliriz. Karşılıklı konumlara ve fikirlere saygılı davranıp hayatı paylaşabiliriz. Bizlere ters gözüken hususları müsamaha ile karşılayıp ortak paydada buluşmayı hedef haline getirerek asırlarca omuz omuza ilerleyebilir, güneşli günleri birlikte inşa edebiliriz.