Kutuplaşma hakkında konuşarak, Türk ve Alman toplumuna çağrıda bulundular

Türkiye kökenli milletvekili, gazeteci, yazar, kanat önderi ve sivil toplum örgütleri (STK) temsilcileri, Türkiye’deki siyasi kutuplaşmanın Almanya’ya yansımalarını değerlendirdiler. Son yıllarda Türkiye’deki değişim ve gelişmeler bütün dünyadaki ülkeler tarafında dikkatlice izleniyor. Ülkedeki siyasi çekişmeler ve kutuplaşmalar, Türklerin yaşadığı Avrupa ülkelerine de yansıdı. Özellikle oy sandıklarının yurt dışına taşınmasıyla birlikte kutuplaşma hat safhaya çıktı. Almanya başta

PANORAMA - NEWS 27 Nisan 2017

Türkiye kökenli milletvekili, gazeteci, yazar, kanat önderi ve sivil toplum örgütleri (STK) temsilcileri, Türkiye’deki siyasi kutuplaşmanın Almanya’ya yansımalarını değerlendirdiler.

Son yıllarda Türkiye’deki değişim ve gelişmeler bütün dünyadaki ülkeler tarafında dikkatlice izleniyor. Ülkedeki siyasi çekişmeler ve kutuplaşmalar, Türklerin yaşadığı Avrupa ülkelerine de yansıdı.

Özellikle oy sandıklarının yurt dışına taşınmasıyla birlikte kutuplaşma hat safhaya çıktı. Almanya başta olmak üzere, Avrupa ülkeleri bu kutuplaşmadan nasibini aldı. Şimdiye kadar genelde Alman kamuoyunda referandum sonuçları ve buraya yansımaları tartışıldı. Peki bu konunun tarafları neler düşünüyor? Toplumun değişik kesiminden ulaşabildiklerimizden siz okuyucularımız için düşüncelerini aldık.

Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, referandum sonrası Türkiye’deki gerginliklerin Alman toplumuna taşınmasını istemediklerini söylemişti. Yazı dizisinde Türkiyeli toplumun değişik kesimlerinin referandum ve Türkiye siyasetine dair görüşleri ile buraya yansıyan ayrıştırıcılığına dair düşüncelerini okuyacaksınız.

Dünya ve Türkiye’de milliyetçi söylemlerin yükselişe geçmesiyle beraber arkasına taraftar toplamak isteyen siyasetçiler bu dili çok kullanmaya başladı. Kısa açıklamalarını bulacağınız Panorama-news’e ÖZEL yazı dizisini Cumartesi gününden itibaren okuyabilirsiniz.

‘Aslında bugün bu hale nasıl gelindi sorusu, geçmişe dayanıyor’ diyen Kuzey RenVestfalya (NRW) Uyum Meclisleri Birliği (LAGA) Başkanı TAYFUN KELTEK, “1990 yılların da bu ülkeye birçok insan göç etti. Politikacılar, basında sürekli bu gelen insanları konuştu.Özellikle bazı siyasetçilerin popülist söylemleri ırkçı partilerin ekmeğine yağ sürdü. Böyle olunca Türk toplumu hiç bir zaman kendini buralı hissedemedi. Bugün Erdoğan Türk toplumun nabzın iyi tutarak kendi tarafına çekmeyi başardı.” şeklinde değerlendirmede bulunuyor.

‘1980’den sonra Türkiye’den kaçarak Almanya`ya gelenlerin sol cenahtan olmaları hasebiyle hemen buradaki siyasetle ilgilenmeye başladılar’ diyen Berlin Türk Toplumu Başkanı BEKİR YILMAZ,  “Muhafazakar kesim daha çok Türkiye ile ilgilendikleri için burada bir nevi paralel toplumda yaşadılar, bu nedenle Türkiye’den hiç kopamadılar.” diyor.

Avukat LEİLA-MEMET SERBEST, “Fakat kendi milliyetçiliğini, diğer milletlerden üstün tutup koruma mekanizması oluşturarak, diğer milletlerin değerlerini kabul etmeme ve çatışma alanı oluşturmaya başladığında bu milliyetçilik tehlikeli olmaya başlar.Buda fanatizmi doğurur.” diye özetliyor.

Bu yansımanın olumsuz sonuçlar doğuracağını belirten Yeşiller Partisi’nden GÖNÜL EĞLENCE, “Burada referandum sonrası Türkiye kökenliler arasındaki kutuplaşmalar değil de, Türkiye kökenliler ve Alman kökenliler arasında gelişen gittikçe de artan bir ayrışmaya şahit oluyoruz. Yani aslına bakılırsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi seçmenlerini iki taraflı da izole etmeyi başarmış görünüyor.” dedi.

‘Almanya’da dışlanmış hisseden muhafazakar bir kesim olduğunu da göz ardı etmemek gerekir’ diyen CDU Gladbeck Meclis Üyesi MÜZEYYEN DREESSEN, ‘Bu muhafazakar kesim, Erdoğan’da kendilerinden birini görüyor. Onun İslami söyleminden, rest çeken, meydan okuyan, özgüven aşılayan üslubundan etkileniyorlar. Çünkü kendilerine ‘sözde’ yıllardır Almanya’nın veremediği bir kimlik sunuyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Almanya’nın Türkiye ile bağları sadece göçmenler üzerinden kurulan bir bağ olmadığını dile getiren CDU Federal Milletvekili CEMİLE GİOUSOUF, “İlişkilerimiz yüzyıllara dayanıyor. Bu süreçte her iki taraf da birbirini yakından tanıyor diyebiliriz, ama bu yeterli mi? Bence değil, daha çok konuşmak Almanya’da yaşayan artık buranın bir parçası olan, Almanya’yı ikinci vatanları belleyen insanlarla diyalogu sıklaştırmamız gerekir.” şeklinde görüş bildirdi.

Politik olarak bakıldığında iki sonuç gördüğünü belirten Yazar ve Çevirmen MEVLÜT ASAR, “Almanya’nın Türkiyeli göçmenlerin politik, kültürel ve dini ihtiyaçlarına gözlerini kapatmıştı.Yıllarca bu alanı ihmal etmiş olmaları ve bu alanda oluşan boşluğu yani ihtiyacı özellikle 1980’den itibaren Türkiye’deki iktidarlar siyasi partiler ve örgütler tarafından bilinçli bir çaba ile doldurulmaya başlanmadı.” dedi.

Kutuplaşmanın önüne geçmek için önerilerde bulunan Duisburg Alevi Toplumu Eş Başkanı FATMA YAŞAR, “Buradaki topluma öncelikle empati kurmalarını öneriyorum dili, dini ve ırkı ne olursa olsun yaratılanları yaratandan ötürü sevmeliyiz. Ancak o zaman kutuplaşmanın önüne geçebiliriz. Birbirimize tahammül ve saygı duymalıyız. Siyasi düşüncemiz ne olursa olsun.” şeklinde konuştu.