İşte neonazilerin yıldırma taktikleri

HABER MERKEZİ – Benzer olaylar Almanya’da birçok şehirde yaşansa da, ağırlıklı olarak neo-Nazilerin ve aşırı sağcı AfD partisinin güçlü olduğu şehirlerde görülüyor. Bu insanlar artık ırk ya da benzer konularda ayrımcılık tabanında ‘korku salmakla’ yetinmiyor. (1990’dan bu yana aşırı sağcı siyasi görüşlerle ya da ırkçı düşüncelerle 208 kişinin öldürüldüğü hesap ediliyor.) Şimdilerde Angermann gibi aşırı

SADIK DURAN 09 Mart 2020 GÜNDEM

HABER MERKEZİ – Benzer olaylar Almanya’da birçok şehirde yaşansa da, ağırlıklı olarak neo-Nazilerin ve aşırı sağcı AfD partisinin güçlü olduğu şehirlerde görülüyor.

Bu insanlar artık ırk ya da benzer konularda ayrımcılık tabanında ‘korku salmakla’ yetinmiyor. (1990’dan bu yana aşırı sağcı siyasi görüşlerle ya da ırkçı düşüncelerle 208 kişinin öldürüldüğü hesap ediliyor.)

Şimdilerde Angermann gibi aşırı sağcılara karşı sesini yükselten siyasetçileri hedefe koyuyorlar.

Geçen yıl bin 240 devlet memurunun siyasi gerekçelerle saldırıya uğradığı tespit edildi. Bazı kasabalarda belediye başkanları istifa etmek zorunda kaldı.

Kimi kasabada ise aday bulmak giderek güç hale geliyor. Bu küçük kasabalarda etki sahibi olan aşırılıkçılar, fikir ve görüşlerini ulusal ölçekte ifade etme şansı kazanıyorlar. Bazıları için ise Arnsdorf’ta yaşananlar ‘olabileceğinin en kötüsü.’

Angermann’ın dertleri Facebook’ta açılan ‘Arnsdorf 01477 Halk Forumu’ sayfasıyla başladı. Sayfa Angermann’a yönelik asılsız suçlamalar yöneltiyor, arada bir de saldırgan köpek resimleri koyuyordu.

Sayfanın yöneticisi Arvid Samtleben bir girişimciydi ve resmi AfD üyesiydi. Arvid’in eşi süpermarkete gittiğinde 21 yaşında Iraklı bir mülteci olan Şabaz El Aziz’in elindeki telefon kartıyla ilgili insanlardan yardım istediğini görmüştü. Bunun üzerine Sambtleben halk forumu sayfasında, “Devriye ekipleri kurup kendimizi savunacağız” yazdı.

El Aziz o gün telefon kartı almıştı fakat kart çalışmıyordu. Geri gelip kasiyerden yardım istediğinde Almanca, İngilizce, Kürtçe hepsini denediyse bir türlü anlaşamadılar.

Alman gazete Taz’a göre, El Aziz, sonrasında ailesine kasiyerin ‘Felemenkçe’ konuştuğunu söylemişti. Belki de kadının Sakson aksanını anlamakta zorlanmış, kafası karışmış ve öfkelenmişti. Fakat şiddet gösterdiğine dair herhangi bir bilgi yoktu.

‘Devriye ekipleri’ konusu ise tam bir aşırı sağcı propagandasıydı. Asıl amaç ‘yabancı bir tehlikenin’ sokakları güvensiz hale getirdiği, Alman devletinin ‘kontrolü yitirdiği’ algısını oluşturmak ve şiddet yanlısı aşırılıkçıların yalnızca ‘meşru müdafaada’ bulundukları bahanesini (ya da bu durumda kasiyer kadını ‘savundukları’) kullanma şansı vermekti.

El Aziz tekrar yardım istemek için markete döndüğünde, ismi bilinmeyen bir kadın yaşananları görüntülemişti. El Aziz’in elinde bir şarap şişesi tutuyor, şişeyi rafa geri koymasını söyleyen kadına yanıt vermiyor. Tam o esnada Oelsner yanında üç kişiyle markete giriyor ve El Aziz’i yumrukluyor. Sonrasında El Aziz’i bir ağaca bağlayıp polisi arıyorlar.

2017 yılında sonuçlanan davada Halk Forumu üyeleri saldırı suçlamalarından beraat etti. Adamlardan ikisi, iki saat sonra belediye binasına giderek Angermann’ın özür dilemesini, sonra da istifa etmesini talep ettiler. Angermann saldırıyı kamuoyu önünde kınayan nadir insanlardandı.

Şimdilerde Oelsner tekrar belediye başkanı adayı. Angermann geçen sene artık dayanamayarak istifa etti. Doktoru ona tükenmişlik teşhisi koydu.

Gelecek seçimlerde Angermann’ın merkez görüşlerini temsil eden siyasi parti adayı ise yine çevre kasabalardan bir aday olacak. Bu yeni aday ‘geçmişe çizgi çekeceğini ve geleceğe bakacağını’ söylüyor. Kasabalılardan biri ise yeni adayın ‘çelik gibi sinirlere’ sahip olması gerektiğini söylüyor.

Sambleben’in kurduğu Facebook sayfasındaki son gönderilerden bazıları Angermann’ın partisini Star Wars filmindeki ‘sith’ karakterlerine benzetiyor ve muhafazakar seçmenleri AfD’ye oy vermedikleri takdirde ‘kasabayı bölmüş olacakları’ yönünde uyarıyor.

Kent konseyi üyelerinden biri “Bu sayfayı dikkatle okuyorum” diyor ama ekliyor: “Fakat bizim işimiz halka yakın olmak. İnsanları neyin rahatsız ettiğini onlarla yüz yüze konuşunca anlayabiliyorsunuz.”

Saksonya’da aşırı sağcı ve ırkçı gruplarla mücadele amacıyla kurulmuş 120 yerel kuruluş var. Bu kurumlardan çoğu, Kültür Bakanlığı’ndan destek alıyor. Geçtiğimiz sene Halle’de bir sinagogun saldırıya uğramasıyla birlikte Aile Bakanı Franziska Giffey bu gibi kurum ve projelere daha fazla finansman aktarılması için çabalıyor.

Kültür Bakanlığı’nın Dresden ofisine sık sık benzer telefonlar geliyor. Sıradan bir mahalle komitesi gibi etkinlikler düzenleyen aşırı sağcı grup, insanları etkinliğe çekmek için kabadayılık yöntemlerine başvuruyor ve bundan hoşnut olmayan kişiler bakanlığı arıyor. Bu gibi durumlarda bakanlık önce bu kişileri ziyaret ederek çevrelerinde dayanışma inşa etmeleri için destek oluyor. Fakat bu her zaman başarılı olmuyor.

Aşırı sağcıların taktiklerinden biri de sivil toplumu zayıflatmak. AfD’li siyasetçilerden biri ‘iktidara geldiklerinde rakiplerinin işini bitireceklerini’ söylüyor ve rakiplerinden ‘aşırı solcu’ diye söz ediyor. Bu şekilde seçmeni kutuplaştırmayı ve seçimin ‘sağ-sol’ tercihinden ibaret olduğu algısını oluşturmayı amaçlıyorlar. Halbuki asıl amaçları demokratik kurumların altını oymak.

Ore Dağları’nda bir kasabanın meydanında senede yalnızca üç etkinlik yapılıyor ve bunlardan biri aşırı sağcıların etkinliği. Kültür Bakanlığı’ndan Michael Nattke, “Neo-Nazilerin sayısını azaltamıyoruz. Fakat demokratların kendi çalışma alanlarında daha aktif rol oynamalarına destek oluyoruz” diyor.

2015-16 yıllarında aşırı sağcılara karşıt oluşumlardan önemli bir bölümü ‘hoş geldiniz’ dayanışmalarıydı. Bu oluşumlar yerel otoritelere daha fazla sığınmacı kabul etmeleri için baskı yapmayı amaçlıyor. Bazı kasabalarda kendi projelerini geliştiriyor, kamusal binaları yenileyip yerel nüfusa bir araya gelip fikir alışverişi yapabilecekleri alanlar sunuyorlar. Fakat akıntıya karşı kürek çektiklerini söylemek mümkün.

‘Kent forumu’ temsilcileri 2017’de kent meclisi toplantısını basıp Angermann’ı tehdit ettiklerinde kendilerine gülen iki kent meclisi üyesini ‘sizin kim olduğunuzu biliyoruz’ diye tehdit etmişlerdi. Meclis üyeleri o gün bu şahıslara gülüp geçtiyse de bir sene sonra Arnsdorf’u terk etmek zorunda kaldılar. Üyelerden biri BILD gazetesine “Memur maaşı için şehit olmak gibi bir niyetim yok” demişti.

Nattke’nin söylediğine göre “problemi seslendiren kişi, problem haline geliyor.” Angermann’ın yardımcısı geçen sene bir basın açıklaması yayınlayarak Arnsdof’ta sağcı örgütlenmeler olduğunu inkar etti, ancak bununla birlikte “Belediye Başkanı Martina Angermann’ın maruz kaldığı psikolojik stresten ötürü üzüntü duyuyoruz” diye ekledi.

Aşırı sağcılıkla mücadele için teklif edilen yöntemler arasında yerel siyasetçilerin korunması da var. Nefret suçlarına maruz kalanlara destek sağlayan RAA Saksonya grubundan Andrea Hübler, 2015 yılında yürürlüğe giren ‘ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve ayrımcılık temelli suçlara’ yönelik yasanın halen mahkemelerce ‘doğru düzgün’ uygulanmadığını söylüyor.

Angermann ise halen Arnsdorf halkından telefonlar alıyor. Sosyal etkinliklere gitmeye korktuklarını, kendilerini rahat hissetmediklerini anlatıyorlar.

Şabaz El Aziz, Arnsdorf’ta saldırıya uğradığı gün kasabaya psikiyatristini görmeye gelmişti. Almanya’ya Irak’tan gelmişti. Ağır epilepsi hastasıydı ve durumu son zamanlarda kötülemişti. İlaç talepleri sosyal hizmetler tarafından sık sık geri çevriliyordu.

Sağcılar ‘devriye’ videosunu sosyal medyada paylaşırken El Aziz başka bir sığınma evine nakledildi. İlaçlarını almakta hala zorlanıyordu. Anlatılanlara göre yalnızlık çekiyordu. 2017 yılı başında kayboldu, Bavarya’da yaşayan arkadaşlarını ziyaret etmeye gittiği varsayılıyordu. Bedeni yakınlarda bir ormanda bulundu, donarak öldüğü tespit edildi. BİRGÜN