Hitler’in sesi radyosu!

“Heil Hitler! Bugün; 19 Ekim Pazar. Alman radyosu yayınına başlıyor…” 1938 Ekiminde Almanya’da sabahın ilk ışıklarıyla radyolarını açanların, dört köşe, ahşap kara kutudan duyduğu ilk ses buydu. 1923’ten bu yana Almanya’da düzenli olarak başlayan radyo yayıncılığı, yeni bir dönemin habercisi gibiydi aslında. İlk elektronik kitle iletişim aracı olarak, büyüleyici bir etkisi vardı. 1938’den 5 yıl

PANORAMA - NEWS 12 Kasım 2019 GÜNDEM

“Heil Hitler! Bugün; 19 Ekim Pazar. Alman radyosu yayınına başlıyor…” 1938 Ekiminde Almanya’da sabahın ilk ışıklarıyla radyolarını açanların, dört köşe, ahşap kara kutudan duyduğu ilk ses buydu.

1923’ten bu yana Almanya’da düzenli olarak başlayan radyo yayıncılığı, yeni bir dönemin habercisi gibiydi aslında. İlk elektronik kitle iletişim aracı olarak, büyüleyici bir etkisi vardı. 1938’den 5 yıl önce; daha 1933’de radyonun bu gücünü anlamıştı Naziler. O yıl, büyük satın alma çılgınlığı yaşıyordu Almanlar. Evlerin en güzel köşelerini süsleyecek, küçük, siyah, ancak sesli bir eğlenceleri vardı artık:

Volksempfänger VE301

Sunumları, Berlin Radyo Fuarı’nda yapılacak ve ilk iki gün içinde 100 bin adet satılacaktı. 1933-1939 yılları arasında 7 milyondan fazla Volksempfänger radyosu üretildi Nazi Almanya’sında. İlk Volksempfänger marka radyo Dreiventil-Ve301 model numarasıyla piyasaya sürüldü. 301’in çok önemli bir anlamı vardı: Hitler iktidar koltuğuna 30 Ocak 1933’te oturmuştu.
Hitler’in Propaganda Bakanı Joseph Gobbels, bu radyo çılgınlığını zamanında ve doğru okumayı başarmıştı:
“Radyo yayınları bize aittir, kimsenin olamaz. Radyo yayınlarını fikirlerimizin hizmetine sunacağız. Başka hiçbir fikir zikredilemez. Radyo yayıncılığını en modern ve var olan en önemli kamuoyu etkileme enstrümanı olarak görüyorum.”

Aslında bütün diktatörlerin en önemli argümanıydı “havuz medyası” oluşturmak. Ancak Hitler ve Nazi rejimi, bu konuda bir adım daha öne geçmeyi başarmışlar ve bu ilk elektronik kitle iletişim aracını, propaganda maksatlı kullanmayı planlamış ve büyük kazanımlar elde etmişlerdi.
Oysa halkın bu yoğun ilgisinde başka faktörler de vardı: Volksempfänger 76 Reichsmark’a satılırken, diğer radyoların fiyatı neredeyse iki misli daha fazlaydı. Naziler, “kitle hareketleri”nin, “iyi kitle iletişim araçlarına” ihtiyaç duyduğunu biliyorlardı. Ancak radyonun dönemin Almanya’sında oldukça yüksek bir fiyata satılması, Nazi rejimini yeni bir strateji geliştirmeye zorladı.

Dönemin lider üreticileri Siemens ve Telefunken’e üretim için görev veren Naziler, radyonun daha ucuz halka sunulabilmesi için üzerlerine düşeni fazlasıyla yaptılar ve devlet imkanlarından her türlü yardımı aktardılar. Radyo üretimine neredeyse yarıya yarıya bir sübvanse uygulayarak, herkesin radyo sahibi olmasını sağladılar. Halkın rahatlıkla satın alabileceği radyo, böylelikle hemen hemen bütün orta halli evlere girmişti. Daha sonra da değişik model ve isimler altında radyolar üretilecek ve fiyatlar her defasında biraz daha uygun olacaktı.

Rejimin radyosu; Volksempfänger için strateji çok netti. Nazi propagandistlerinden Artur Freudenberg bunu şu cümlelerle açıklıyordu:
“Halkın tamamının bir radyo almasından ziyade, devletin politik ilgisi bütün halkın her an yayınları almasını sağlamayı başarmak, olmalıdır.”
Volksempfänger‘in reklam afişlerinde iri iri harflerle yazılan sloganlar manidardı. Sanki Volksempfänger’in bu iş için üretildiğini itiraf eder gibiydi:
“Ganz Deutschland hört den Führer! / Bütün Almanya Führer’i dinliyor”…
Reichsrundfunkgesellschaft’ın (Dönemin radyo yayınları kurumu) yönetiminde söz sahibi olan Naziler, boş durmadılar. İçişleri Bakanı Erich Scholz 1932’de önce devlet radyolarında reklamları yasakladı. Bunda Yahudi firmalarının önünü kesme düşüncesi de vardı kuşkusuz.

Scholz, bu yasağı şu sözlerle savunacaktı:

“Alman radyosu, Alman halkına hizmet eder.”

Naziler, Goebbels’in başkanlığında radyoyu ve medya araçlarını birer silah gibi kullandılar. Nasyonal Sosyalistler radyoda çok sıkı bir sansür uygulayarak, moda tabirle algı operasyonlarını başarıyla yürüttüler. Artık her eve girmeyi başarmış olan Volksempfänger’in beyin yıkama programlarına gelmişti sıra.
Sadece Nazi propagandaları, Gobbels ve ekibi tarafından belirlenen haberler, Alman halk müziği ve klassik müzik. Asla bir Yahudi müzisyenin veya söz yazarının eseri çalınmayacaktı. Tabi dönemin popüler müziği Jazz da ambargo yiyecekti Nazi yönetiminden.

Medyadaki nefret dili ve dar ağacında biten bir medya patronunun sonu

Radyoyu ve radyo yayıncılığını ele geçiren Naziler, yazılı medya da da boş durmadılar. Hakim oldukları medyada sürekli bir nefret dili ve ötekileştirme ile Yahudileri, her kötülüğün, yaşanılan bütün sıkıntıların sebebi göstermeye çalıştılar.

İlk sayfasında “Yahudiler en büyük şanssızlığımız” diyordu, Nazilerin en keskin, en sert ifadelerle Yahudi düşmanlığı yapan gazetesi Der Stürmer. Her sayfanın tek gündemi vardı; Yahudilerdi ve her haberde ağır bir aşağılama, hakaret söz konusuydu. Özellikle gazetenin, çöküş sonrası hapis de yatan karikatürstü Phillp Rupprecht’in çizimleri, pornografik öğeler de içeriyor ve her sayıda Yahudileri küçük düşürücü mesajlar veriliyordu.

“Yahudiler savaşın suçlusudur.”
“Yahudiler Alman askerinin şerefini kirletiyorlar.”
“Yahudi doktor ve avukatlardan uzak dur.”
Bir başka düşman; Ruslar da unutulmuyor, “Sovyet Rusya cehennemi” başlığı altında Rusya idaresindeki halkın çektiği açlık anlatılıyordu.
Stürmer, tarihin en önemli gazetelerinden biriydi, bu açıdan. 22 yıl boyunca her sayısında Yahudiler hakkında en basit, en adice ifadelerle bahsediliyor, hakaretler sıralanıyordu. Gazetenin sahibi Julius Streicher 1930’ların sonunda oldukça fazla sayıdaki bir ekibe sahip oldu. Streicher, “Streicher ve Stürmer, birler ve aynılar” diyerek ekibinden ve gazetesinin kendi fikirlerini yansıtmasından gururla bahsedecekti.

Birinci Dünya Savaşı’ndan ödüllü bir askerdi Streicher. “Kaderin çağrısı”nın peşinden gittiğini düşünen Streicher tam bir Hitler hayranıydı:
“Hiç Hitler’in konuşurken dinlediniz mi? Bunu birkaç kez tekrar tekrar sordum kendime. Ve her seferinde olduğu gibi, kaderin beni çağırdığını kabul ettim. Hitler konuşma yapmak için podyuma geldiğinde parlayan yüzüne baktığımda Adolf Hitler’in özel biri olması gerektiğini hissettim. Harikulade ve özlemini duyduğumuz, beklediğimiz bu sitilin etkisinde kaldım.“

Streicher tavizsiz bir Yahudi düşmanıydı, öyle ki; 1921’de yazdığı bir yazıda, “Yahudi sorununu” diyordu…
“Yahudi sorununu, yakında ve kesin olarak çözersek, yükselişimizi ve çocuklarımızın mutlu geleceğini güvence altına almış oluruz.”
Der Stürmer gazetesi; sahibi; Julius Streicher’i, hatırı sayılır bir servet sahibi yapmıştı. 20 Nisan 1923’ten 2 Şubat 1945’e kadar sürekli yayınlanan gazete, tarihler 1936/1937’yi gösterdiğinde 486 bin satış rakamına ulaşacaktı. Bazı özel sayıları ise 4 milyon rakamlarını zorlayacaktı. Streicher’e göre “halkın kalbine giden bir yol” bulmayı başaran gazetesi, “aydınlanma savaşında keskin ve herşeyin üzerinde başarılı bir silah görevi görmüştü.”

Merkezi Nürnberg’te olan gazetenin özel sayılarını satmak için Almanlar adeta seferber olacak, “Halkın kendisi, bir çalışan gibi görev yaparak, gerekli istihbaratları gazeteye ulaştıracak ve gazetenin bütün ülkeye yayılması için yardımda bulunacaktı.”

Streicher halkın gazetesine sahip çıkmasını Politik Mirasım adlı yazısında şöyle açıklıyordu:
“Alman sokak başlarında kadınlar ve erkekler, Der Stürmer’i satmaya çalışıyorlardı. Bir çoğuna teröristlerce sataşılıyordu. Hatta engelliler bile vuruldu. Bunlardan ikisi, aldığı yaraların akabinde hayatını kaybetti.”
Gazetenin ilk sayısı çıktığında gazete satıcılarının terör saldırılarından korktukları için bayi tezgahlarına Der Stürmer’i koyamadıklarını savunan Streicher, gazetenin tanıtımına en büyük katkıyı “ağız propagandası” ile Yahudilerin yaptığını iddia ediyordu.

Hitler Almanya’sının bu “başarılı” medya patronu, ayrı bir gururu da yaşıyordu: Stürmer’in, Danimarka, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Güney Afrika, Hindistan ve hatta Japonya’da bile taklitleri yayınlanmaya başlamıştı.
1919’da başladığı Anti-Semitist sevdasını hayatının her döneminde gösterdi Streicher. Irkçı söylemleri olan Alman Sosyalistleri Partisi (DSP)’nde siyasete atılan Streicher’in sonu, darağacında bitecekti.
16 Ekim 1946’da idama cezası uygulanan Streicher’in son sözleri, “Yaşasın Hitler! Bugün Yahudilerin Purim bayramı. Tanrı’ya gidiyorum. Bolşevikler birgün sizi de asacaklar” olacaktı.

İlginçtir; “Purim bayramı” dediği, bir Yahudi karnavalıydı.
Eski Ahid’in Ester bölümünde Babil döneminde (Kur’an’da Haman, Hz. Musa döneminde yaşamış Firavun’un yardımcılarından biri olarak geçiyor. Kasas 28/38) geçtiği belirtilen bir hikayeye dayanıyordu Purim Bayramı..

“Ester, “Eğer kral uygun görüyorsa, Sus’taki Yahudiler bugünkü fermanını yarın da uygulasınlar” dedi, “Haman’ın on oğlunun cesetleri de darağacına asılsın. Kral bu isteklerin yerine getirilmesini buyurdu. Sus’ta ferman çıkarıldı ve Haman’ın on oğlu asıldı.”

16 Ekim 1946’da Streicher ile beraber idam sehpasında can verenlerin sayısı da 10 idi. 11 kişi idama çarptırılmış, ancak içlerinden önde gelen Nazi liderlerinden Hermann Göring intihar ederek hayatına son vermişti.
Yahudi inancına göre Haman’ın on oğlu Şuşan’da öldürülmüştü. Yahudiler, böylelikle Persli savaşçıların katliamından kurtulmuşlardı. Streicher’in ifade ettiği Purim Bayramı; işte bu katliamdan kurtulmanın anısına bayram ilan edilmişti.
Der Stürmer’e Nazilerin bakışı konusunda en tuhaf açıklama Göring’ten gelecekti. İntihar ederek hayatına son veren Hermann Göring, tutuklu bulunduğu esnada Leon Goldensohn’a verdiği röportajda çok ilginç ve hayret uyandıran bir açıklamada bulunacaktı:

“Streicher’in hiçbir işini veya onun aptalca gazetesini hiçbir zaman okumadım. Sadece bir sayfasına öylesine bakardım, bu yeterliydi. Bu gazete benim evimde yasaktı. Bütün Nürnberg idaresi ve Streicher iğrençti ve nihayet son buldu. Streicher normal biri değildi.“

Tarihin en karanlık siyasi partisi ve onun kan meraklısı liderlerinden kimini darağacına, kimini intihara sürükleyen karanlık bir zihniyetin çökmesiyle, Hitler’in havuz medyası, bıçakla keser gibi ortadan kayboldu.
Hitler’in düşmesiyle birlikte hepsi tarihin kanlı sayfalarında icra ettikleri kirli ve iğrenç rolleriyle yer aldılar.


KUTU KUTU
Hitler Medyası’nın diğer önemli aktörleri

Das Schwarze Korps

Nazilerin en önemli propaganda aracı olan bu gazete Franz-Eher Yayınevi tarafından çıkarıldı. Her Çarşamba satışa sunulan gazeteyi her Nazinin okuması ve yayması mecburu idi. Yazı İşleri Müdürlüğünü yapan kişi ise Nazi liderlerinden Gunter d’Alpquen’in yaptığı gazetenin en önemli özelliği kilise düşmanı olması ve masonlar ve Yahudiler aleyhine kışkıtıcı yazılar içermesiydi. İlk sayısı 6 Mart 1935’tee çıkan gazetenin tirajı 70 bin idi. Bu rakam aynı yılın kasımında 200 bine, 1944’te 750 bine çıkacaktı. Son sayısı Nisan 1945’te yayınlanan gazete istihbarat birimleriyle birlikte çalışıyordu.

Völkischer Beobachter

Aralık 1920 ila 30 Nisan 1945 arası yayınlandı. Haftada iki kez yayınlanan gazete Şubat 1923’ten itibaren günlük yayınlanmaya başladı. İlk adı Vorstadtblatt Münchner Beobachter idi. 22 Haziran 1918’de gazeteyi çıkartan yayıncı Franz Eher’in ölmesi üzerine, yayın lisanslarını dul eşi Kaethe Bierbauemer’den 5 bin Rechsmark’a, daha sonra İstanbul’da intihar edecek olan Rudolf von Sebottendorf tarafından satın alınarak partinin yayın organı yapıldı.
Rudolf von Sebettendorf gazetenin adını değiştirerek Völkischer Beobachter yaparak gazeteye parti yayın organı yaptı. Nasyonal Sosyalistler, gazetenin Yayın Yönetmenliği koltuğuna Hugo Machaus’ı atadılar. Gazetenin tirajı ilk başlarda 8 bin seviyesindeyken, 1923 sonbaharında 25 bine çıktı. 1923 Aralığında yayınına ara veren gazete, 26 Şubat 1925’te yeniden yayına başladı. 1 Ocak 1933’teen itibaren Berlin baskısı da çıkan Münih kökenli gazete, önce güney, kuzey ve 1938’de de Viyana baskısını yaptı. 1931 yılında 120 bine ulaşan tiraj, 1944’e gelindiği 1 milyon 700 bine ulaştı.

HABER: Sebahattin Celebi


Kaynaklar:
Baird, Jay W. (1978): Das politische Testament Julius Streichers, in: Vierteljahrshefte für Zeitgeschichte, 4, 1978, S. 660–670.
Bytwerk, Randall L. (2001): Julius Streicher: Nazi editor of the notorious anti-Semitic newspaper Der Stürmer, 1st Cooper Square Press ed, New York 2001.
García-Ziemsen, Ramón (2014): Kalenderblatt – DW.DE, in: DW-World – Rückblicke, 2014.
Goldensohn, Leon (2004): The Nuremberg interviews, 1st ed, New York 2004.
(1935): Der Stürmer, in: Der Stürmer, 1935, S. 1–8.
(1945): Der Stürmer, in: Der Stürmer, 1945, S. 1–8.
(2000): Kurzbiografie: Julius Streicher (1885, in: Spiegel Online, 2000.
Hitler’s Radio – Radio – Transdiffusion.
Historisches Lexikon Bayerns – Der Stürmer. Deutsches Wochenblatt zum Kampf um die Wahrheit.
Purim und der Nürnberger Prozess – Jüfo – Jüdisches Informationszentrum.