Gençlerin kimlikleri her iki ülkeyi benimseyecek şekilde geliştirilmeli (1)

Berlin Türk Toplumu Başkanı BEKİR YILMAZ: ‘Muhafazakâr kesim daha çok Türkiye ile ilgilendiği için bir nevi paralel toplumda yaşadı’ Türkiye’de yapılan anayasa referandumu sebebiyle insanlar arasında kutuplaşma oldu. Aynı kutuplaşma Avrupa’daki Türk kökenli vatandaşlara da yansıdı. Türk toplumuna tavsiyeniz ne olur? Bu ayrışma ve tansiyon nasıl düşürülebilir? Maalesef Türkiye´de yaşanan her olayın yurt dışındaki Türklerin

PANORAMA - NEWS 29 Nisan 2017

Berlin Türk Toplumu Başkanı BEKİR YILMAZ: ‘Muhafazakâr kesim daha çok Türkiye ile ilgilendiği için bir nevi paralel toplumda yaşadı’

Türkiye’de yapılan anayasa referandumu sebebiyle insanlar arasında kutuplaşma oldu. Aynı kutuplaşma Avrupa’daki Türk kökenli vatandaşlara da yansıdı. Türk toplumuna tavsiyeniz ne olur? Bu ayrışma ve tansiyon nasıl düşürülebilir?

Maalesef Türkiye´de yaşanan her olayın yurt dışındaki Türklerin üzerinde de etkisi kaçınılmaz oluyor.

Burada yapılması gereken, olayları daha sağlıklı ve objektif değerlendirmeler olabilir. Global dünyanın hastalığı olan popülizm Türkleri de etkilemekte, düşman oluşturarak kendi pozisyonlarını belirliyorlar. Hâlbuki değerler üzeri yürütülecek tartışmaların daha verimli olduğunu düşünüyorum.

Burada yaşayan Türk kökenli vatandaşlar evi, işi ve ailesi Almanya da olduğu halde neden bu kadar Türkiye`deki siyasetle uğraşıyorlar. Sadece, izinden izne Türkiye’ ye gidiyorlar. Senenin neredeyse tamamını Almanya’da geçirdikleri halde, neden buranın siyasetiyle ilgilenmiyorlar?

Bekir Yılmaz

Türklerin yaşadıkları ülkeyle değil de daha çok Türkiye ile ilgileniyor olmalarını sosyal bir sorun olarak görüyorum. Göçün 56. yılın da halen eşit vatandaş olarak kabul görememiş Türk toplumu bu kompleksi gidermek için kendi kültürel kimliğine ve dini referanslarına sarılıyor. Türkiye´deki 2011 yılına kadar ortaya konan ekonomik performans ise buradaki vatandaşlarımıza özgüven kazandırmış ve akabinde, Türkiye ile daha çok ilgilenir olmuşlar.

Türkiye de yapılan seçimler için buraya oy sandıklarının konulması sizce doğru mu?

İşin özüne bakıldığında doğru bir karar olduğunu söyleyebilirim. Ancak son olaylara bakıldığında, buradaki insanlar, olaylara alet edildiği için faydalı bir karar olduğu söylenemez. Özellikle burada yetişen gençler Türkiye ve Türk kültüründen uzak yetişmesine rağmen koyu bir Türkiye fanatikliği var.

Alman siyasetçilerin, Türk toplumunu yeterince tanıdığına inanıyor musunuz? Bu konudaki düşünceleriniz?

1980’ den sonra Türkiye`den kaçarak Almanya`ya gelenler sol cenahtan olmaları hasebiyle hemen buradaki siyasetle ilgilenmeye başladılar. Muhafazakâr kesim daha çok Türkiye ile ilgilendiği için burada bir nevi paralel toplumda yaşadı. Bundan dolayı da Alman siyasiler, bu insanların dertleri ve sorunlarıyla pek fazla ilgilenmediler.

Buradaki dini eğitim ve Türkçe dersleri hep tartışmalı konular olduğu için, Türkler de kendilerini buraya ait hissedemediler.

Yeşiller Partisi’nden GÖNÜL EĞLENCE: ‘Gençlerin kimlikleri her iki ülkeyi de benimseyecek şekilde oluşturulmalı’

Türkiye’de yapılan anayasa referandumu sebebiyle, insanlar arasında kutuplaşma oldu. Aynı kutuplaşma Almanya`daki Türk kökenli vatandaşlara da yansıdı. Bu konuda, burada yaşayan Türk toplumuna tavsiyeniz ne olur? Bu ayrışma ve tansiyon nasıl düşürülebilir?

Türkiye’deki kutuplaşmanın Almanya’ya da yansımış olduğu doğru. Ancak burada referandum sonrası Türkiye kökenliler arasındaki kutuplaşmalar değil de, Türkiye kökenliler ve Alman kökenliler arasında gelişen gittikçe de artan bir ayrışmaya şahit oluyoruz. Yani aslına bakılırsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi seçmenlerini iki taraflı da izole etmeyi başarmış görünüyor. Oysa Almanya’daki Türkiye kökenlilerin hayatları buradaki siyasi ve sosyal hayatları belirlemekte.

Alman siyasetine bir güç gösterme adına verildiğini tahmin ettiğim evet oyunu kullanan kişilere şunu sormak gerekir, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Almanya’daki güncel  hayatınıza dair ne yapabilir? Bunları göz önünde bulundurduğumuzda, kutuplaşmaların sonlanması için ancak Almanya ya da yaşanılan ülkeyle bağlılığın artırılması gerektiği ortaya çıkar.

Burada yaşayan Türk kökenli vatandaşlar, evi, işi ve ailesi Almanya da olduğu halde neden bu kadar Türkiye`deki siyasetle uğraşıyorlar.  Sadece, izinden izne Türkiye’ ye gidiyorlar. Senenin neredeyse tamamını Almanya’da geçirdikleri halde, neden buranın siyasetiyle ilgilenmiyorlar?

Gönül Eğlence

Almanya’da yaşamak Türkiye ile ilgi alakayı kesmek zorunda olmak anlamına gelmez. Elbette transkültürel kimliklere sahip olan insanlar olarak Türkiye siyasetiyle de yakından ilgilenmek doğaldır. Önemli olan, sorunlarınızı bulunduğunuz ülkede çözmeye çalışmanızdır. Başka ülke başkanına güvenip ona devretmek değildir.

Türkiye’ de yapılan seçimler için buraya oy sandıklarının konulması sizce doğru mu?

Oy sandıklarının dış ülkelere kurulması ya da kurulmaması kararı Türkiye hükümeti tarafından verilir. Alman siyaseti buna karışamaz. Ancak şunu söyleyebiliriz; hükümet, yurtdışı aktivitelerinin merkezi olarak Almanya’yı seçtiğine göre, Alman toplumunun da bu konu hakkında fikir sahibi olacağını ve icabında hoşnut olmayacağını da göz önünde bulundurmalıdır. Dolayısıyla, sorun sandıktan ziyade seçim kampanyaları. Özellikle bu referandumda her zamankinden daha fazla göze batan, hükümet dışında muhalefetin kampanya yapamamasıdır.

Özellikle burada yetişen gençlerde Türkiye ve Türk kültüründen uzak yetişmesine rağmen koyu bir Türkiye fanatikliği var. Bunu sebebi sizce ne olabilir?

Burada yaşayan gençlerin bir nevi radikalleşmesi özellikle ülke dışında yaşıyor olmalarından kaynaklanıyor. Göçmen sosyolojisinden bildiğimiz üzere anne ve babaların hatta büyük anne ve babaların ‘özlem’ içinde sundukları ‘Anavatan’ tablosu buna yol açmakta. Yaşamadığınız bir ülkeyi idealleştirmek daha kolaydır.

Ancak, bu bir özür olarak kabul edilemez. Göçmen kökenli gençlerin kendilerine ait birer kimlik oluşturması gerekir.
Burada, yine Türkiye bazlı çalışan örgütler ve özellikle de camilere sorumluluk düşüyor. Gençlerin kimlikleri her iki ülkeyi de benimseyecek şekilde oluşturulmalı. Tek yönlü eğitim çok riskli, çünkü böylece gençler bulundukları ülkeyi benimseyemeyip en kötü ihtimaliyle de başarısız olabiliyorlar.

Alman siyasetçilerin, Türk toplumunu yeterince tanıdığına inanıyor musunuz?

Alman toplumunda da hatalar yapılmıyor değil. Her siyaset alanında da olduğu gibi göçmen politikasında da eksiklikler var. Örneğin Almanya’da yaşayan göçmen kökenlilerin transkültürel kimliklerini yeterince tanımamak gibi. Ancak bu bir özür olarak kabul edilemez. Aynı şekilde AfD partisini oluşturan pegida seçmen kitlesinde olduğu gibi, var olan siyasete karşı tepki radikalleşmeyse bu kabul edilemez.

Aslında bu seçim sonucunu bir göçmen politikası sorunu olarak görmek yanlış olur. Bu referandum sonucu şunu gösteriyor; AKP’nin çarpık demokrasi anlayışını olduğu gibi adapte etmiş bir kitleyle karşı karşıyayız. Almanya’da yaşayıp bu demokrasi anlayışının çarpıklığını görememek neyse,  aynı şey pegida için de geçerli. Demokrasi eğitiminde yapılan muhtemel hataları ortaya çıkardı. Dolayısıyla yapılması gereken şey bir demokrasi açılımıdır.

Duisburg Alevi Toplumu Eş Başkanı FATMA YAŞAR: ‘Ülkeyi yönetenleri oradaki halk seçmeli, ama gerçekten halk seçmeli’

Türkiye de yapılan anayasa referandumu sebebiyle insanlar arasında kutuplaşma oldu. Aynı kutuplaşma Almanya’daki Türk kökenli vatandaşlara da yansıdı. Bu konuda, burada yaşayan Türk toplumuna tavsiyeniz ne olur?

Evet, yerinde bir tespit ama eksik. Bu kutuplaşma bu referandumla değil uzun zamandan beri vardı. Siyasal İslam kendinden olmayan herkesi dışladı maalesef. Benim tavsiyem Türkiye´deki politikadan çok, yaşadığımız ülkenin politikası bizi ilgilendirmelidir.

Ayrıca Almanya´da sol partiler bizim haklarımızı savunur diye oy verirken,Türkiye seçimlerinde siyasal İslam ya da sağ partilere oy verenler hangi akla hizmet ediyorlar? Referandumda ise, demokratik bir ülkede yaşamayı tercih edip, kendi akrabalarını, dostlarını ve demokrasi isteyen tüm insanları tek adamın iki dudağının arasına terk etmek için oy kullandılar. Bu bir çelişki değil midir?

Bu ayrışma ve tansiyon nasıl düşürülebilir?

Buradaki topluma öncelikle empati kurmalarını öneriyorum, dili, dini, ırkı ne olursa olsun yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevmeliyiz, ancak o zaman kutuplaşmanın önüne geçebiliriz. Birbirimize tahammül ve saygı duymalıyız. Siyasi düşüncemiz ne olursa olsun.

Burada yaşayan Türk kökenli vatandaşlar, evi, işi ve ailesi Almanya da olduğu halde neden bu kadar Türkiye`deki siyasetle uğraşıyorlar.  Sadece, izinden izne Türkiye’ ye gidiyorlar. Senenin neredeyse tamamını Almanya’da geçirdikleri halde, neden buranın siyasetiyle ilgilenmiyorlar?

Evet yukarıda da belirttiğim gibi ben de çok merak ediyorum. Neden buraya entegre olmayı denemiyorlar. Biz alevi toplumu olarak entegre olduğumuzu düşünüyorum. Elbette bizim de eksikliğimiz var muhakkak. Ama bu demek değildir ki Türkiye bizi ilgilendirmiyor.

Orada yaşayan halk bunun belirleyicisi olmalı, ülkeyi yönetenleri oradaki halk seçmeli, ama gerçekten halk seçmeli. referandum ve geçmişteki seçimlere de baktığımızda bunun böyle olmadığını da görmekteyiz. Referandumda halk sandıklara sahip çıktı, ama bu defa da YSK üzerinden halkın iradesini hiçe saydılar.

Fatma Yaşar

Türkiye’de yapılan seçimler için buraya oy sandıklarının konulması sizce doğru mu?

Bence doğru değil. Yukarıda da belirttiğim gibi, burada yaşayıp Türkiye halkının yaşam hakkına müdahale etmek demektir.

Özellikle burada yetişen gençlerde Türkiye ve Türk kültüründen uzak yetişmelerine rağmen koyu bir Türkiye fanatikliği var. Bunu sebebi sizce ne olabilir?  

Türkiye kökenli ailelerin, yaşadığı vatana entegre olamayışına ve yönünü gelmiş olduğu ülkeye dönük yaşamasına bağlıyorum. Dolayısıyla çocuklarına da bunu aşılıyor. İnanın o gençlere sorsanız, hiçbiri bu koşullarda Türkiye´de yaşamak istemezler. Zaten yaşayamazlarda.

Alman devletinin, Türk toplumunu yeterince tanıdığına inanıyor musunuz?

Bence tanımıyor. Ama en kısa zamanda daha iyi tanıyacaklar ve esas sorunlar o zaman başlayacak. Aslında referandumla birlikte tanımaya başladılar bile. Referandum sonuçlarının açıklanması ile birlikte (resmi sonuçlar olmamasına rağmen, YSK´nın sahtekârlığına rağmen) zafer sarhoşluğu ile Remscheid cem evimizin önünde toplanan 300´ün üzerinde bir grup çok çirkin sloganlarda bulundular. Bu vesile ile Remscheid cem evimize yapılan bu durumu şiddetle kınıyoruz.

Duisburg Alevi Toplumu olarak eşitlik, özgürlük, hak ve hakkaniyetten yana olduk. Yaşadığımız topraklara saygı duyduk, dili, dini, ırkı ne olursa olsun bizden bildik. Ama doğup büyüdüğümüz toprakları da unutmadık elbette. Unutamayız da, çünkü eç, dost ve akrabalarımız orada yaşamakta.

Türkiye devletinden, yönetenlerinden biz Alevilerin tek isteği var, tüm inançlara ve ırklara eşit hakları vermesi: “Adalet ve eşitliği gözetme, siyasetlerin en iyisidir.” (Hz. Ali)