Gazetecinin ölümü-1

Yıllardır kullandığı güzergâhı o kadar ezberlemişti ki, artık nerede karşısına çukur çıkacağını dahi biliyordu. Bundan dolayı da direksiyon başında trafik sıkışıklığı da olmasa fazla bir efor kaybetmeden işine gidebilirdi. Yarım saat süren yolculuktan sonra nihayet işyerine gelmişti. Her sabah olduğu gibi gazete çalışanları o gün de yazarı kapıda güler yüzle karşıladılar. Mesai arkadaşlarının şahsına gösterdikleri

PANORAMA - NEWS 24 Ocak 2018 GÜNDEM

Yıllardır kullandığı güzergâhı o kadar ezberlemişti ki, artık nerede karşısına çukur çıkacağını dahi biliyordu. Bundan dolayı da direksiyon başında trafik sıkışıklığı da olmasa fazla bir efor kaybetmeden işine gidebilirdi.

Yarım saat süren yolculuktan sonra nihayet işyerine gelmişti. Her sabah olduğu gibi gazete çalışanları o gün de yazarı kapıda güler yüzle karşıladılar. Mesai arkadaşlarının şahsına gösterdikleri olağanüstü tazim bugün de kendisine doping etkisi yapacaktı.

Zira o yıllardır medya tarafından el üstünde tutulmuş, her programda aranan, fikrine müracaat edilen aksakal olmuştu. Bunun farkında olan arkadaşları ona karşı hürmette kusur etmiyorlardı. Arkadaşlarına güler yüzle selam verip odasına geçti.

Masasının üzerindeki ulusal gazeteler bu sabah da onu bekliyordu. Koltuğuna oturdu. Önce gazetelerin arasından kendi gazetesini seçti, manşete bakmadan hemen orta sayfadaki yazsısını bir hamlede açtı, okumaya başladı. Bir gece önce kaleme aldığı köşe yazısında beyninde su gibi akıyordu.

Fikir kelimelerin, cümlelerin önüne geçmişti. Keşke şu cümleyi şu şekilde yazsaydım, daha vurgulu olurdu, diye düşündü. Ama önemli olan fikirdi, bu defa da, aklınca, rakiplerini çok fena sıkıştıracak, makalesi dilden dile dolaşacaktı. Son yazısı yine popüler bir mevzu ile ilgili idi.

Malum, son zamanlarda, örgüt demek iyi tutmuştu, eli kalem tutan, mürekkep yalayan yalamayan, Tolstoyları imrendirecek devasa yapıtlarını(!) bu mevzuya hasrediyordu.

Bu mesele mevcut konjonktürde her yönden karlı idi. Hazırda getirisi çok gibi görünen, akıbeti malum olmayan bu kervana o da hevesle katıldı. Bir anda televizyon programları, davetler, hayatında görmediği iltifatlar peşi sıra gelmeye başlayıverdi. Gayet tabii o da kendisinden bekleneni yapmış, bu mevzusunda, bir anda ahkâm keser hale gelmişti.

Geçen hafta kaleme aldığı yazısından dolayı birçok ileti almış, televizyon programlarına çağrılmıştı. Bir anda dev sosyologların dahi yapamayacağı! analizleri ve sentezleri süslü cümlelerle anlatmaya başladı. Kendisini ilgiyle dinleyen bir kitleyi de olunca artık onu kim tutabilirdi ki?

Bundan dolayı da yılların gazetecisine ayrı bir cesaret geldi, yine bu konuda yazmaya karar verdi. Bu çalışmasında, cemaatin olağanüstü gücünden toplumun bütün kılcal damarlarına kadar sirayet ettiğinden kendisine göre delillerle dem vuruyordu. Bu yapıtıda! olağanüstü sükse yapacaktı, adı gibi emindi. Zira meşhur olmak isteyen, adım duyulsun, reytingim tavan yapsın diyen herkes örgüt diyordu. Eee herkes tutturmuştu bir yol, bu kervana o da katılsa ne olurdu.

Makalesine gözlüğünün üstünden bir kez daha baktı. Birkaç yerde imla hatası vardı, ama fazla dert edinmedi, ne de olsa, o artık duayendi, ne dese, ne söylese o söylemişti neticede, kelimelerin hatta cümlelerin ara sıra uygun olmaması, imla hataları o kadar da kendisine artık zarar veremezdi. Koltuğuna yaslandı rahat ve kendinden emin bir tavırla, içinden, şu makaledeki insicama bak canım, dedi, köşe yazısına baştan aşağı bir baktı, dudaklarında memnuniyet remzi tebessüm belirdi.

Ahmet Can