Gazetecinin ölümü-2

Arkasına yaslandı, pencereden parkta koşuşan, çığlık atan çocukları izlemeye başladı, bir anda geçmişe dalıp gitti. Gazeteye geleli kırk yıl olmuştu. Dile kolay neredeyse yarım asır. Gazetedeki ilk günlerini düşündüğünde gözlerinden yaşlar masasının üzerine damladı. İşe başladığında delikanlı idi, asansörü kullanmadan bir çırpıda üçüncü kata çıkabiliyordu. Saçlarında bir tel bile beyaz yoktu, oysa şimdi saçları bembeyaz

PANORAMA - NEWS 25 Ocak 2018 GÜNDEM

Arkasına yaslandı, pencereden parkta koşuşan, çığlık atan çocukları izlemeye başladı, bir anda geçmişe dalıp gitti. Gazeteye geleli kırk yıl olmuştu. Dile kolay neredeyse yarım asır. Gazetedeki ilk günlerini düşündüğünde gözlerinden yaşlar masasının üzerine damladı.

İşe başladığında delikanlı idi, asansörü kullanmadan bir çırpıda üçüncü kata çıkabiliyordu. Saçlarında bir tel bile beyaz yoktu, oysa şimdi saçları bembeyaz olmuştu. Hüzünlendi, ama elden ne gelir, her insan gibi yaşadığı sürece yaşlılığa bir adım daha yaklaşacaktı. Yaşlanmam o kadar da önemli değil, keşke kalbimden rahatsız olmasam, diye düşündü. O zaman daha rahat daha huzurlu olurdum, dedi. Ara sıra tekleyen kalbi yaşlığı ona daha sevimli gösterdi, babamda yaşlandı, büyükbabamda, diye düşündü. Kendisini teselli etti.

Kahvesini yudumladıktan sonra diğer gazetelere göz gezdirmeye başladı. Başka bir gazetede çıkan köşe yazısı ondan bahsediyordu, onun makalesini eleştiriyor, tenkitlerinde de somut deliller ileri sürüyordu. Bir anda başından kaynar su dökülür gibi oldu, zaten o köşe yazarını hiç hazzetmiyordu. Bir defasında bir televizyon kanalında kendisini çok fena halde sıkıştırmış, canlı yayına çıktığına çıkacağına pişman olmuştu.

Bu defa da aynı yazar, onu yerden yere vuruyor, üstelik kendisini önceki gün kaleme aldığı makaledeki fikirlerini canlı yayında bütün seyirciler önünde tartışmayı teklif ediyordu. Bir anda yüzü kızardı, kalbinin ritmi değişti, elindeki kalem masanın üzerine düşüverdi. Kısa süreli elektrik kesilmesi gibi gözünün önünden siyah beyaz renkler aktı, oda bir anda kapkaranlık oldu, göz açıp kapayıncaya kadar koltuğa yığılıverdi. Eli masanın üzerindeki fincana çarptı, yere düşüp kırılan fincanın sesine sekreter odaya koştu. Patronunu bu halde gören sekreter bir anda ne yapacağını bilemedi, bir çığlıkla herkesi patronunun odasına topladı. Hemen ambulans çağırdılar. Sekreteri ve arkadaşları endişeyle etrafında geziniyor, arkadaşları yüzüne kolonya sürüyordu. Nihayet ambulans geldi. İlk müdahale ambulansta yapıldıktan sonra aksakal yazarı hastaneye ulaştırdılar.

Mesai arkadaşları ve yakınları ale’l-acele hastaneye geldiler. Yoğun bakıma alınan yaşlı gazeteci bir gül gibi bir anda soluverdi. Etrafa ateş saçan gözleri fersiz bir şekilde kapanmış, yüzü bembeyaz, kireç gibi olmuştu. Eşi ve çocukları onun bu halini gördüklerinde dayanamayıp ağlamaya başladılar. Hâlbuki birkaç saat önce ayakta idi. Herkes gibi konuşuyor, espriler yapıyor etrafına gülücükler saçıyordu.

Şimdi hayatla ölüm arasında o ince çizgide gidip geliyordu. Eşi, aman Allah’ım, hiç aklımıza gelmeyen ölüm bize ne kadar da yakınmış, yıllardır, televizyonlardan gazete manşetlerinden verilen vefat haberleri meğer ne kadar da acıymış, diye düşünmeye başladı. Bir taraftan kendisini teselli etmeye çalışan yakınlarının kendisine söylediklerini dinlemeye çalışırken, diğer taraftan da olayın nasıl gerçekleştiğini anlatan eşinin mesai arkadaşlarına kulak veriyor, aynı zamanda doktorlardan gelecek haberi dört gözle bekliyordu. Hastanede bütün doktorlar seferber olmuştu.

Nihayet doktorun dışarı çıktığını gördüler, kendilerine yaklaşan hekimin yüzünde yorgunluk ve endişe vardı. Bir anda eşinin kalbi küt küt atmaya başladı. Doktorun yüzündeki ifade hiç hoşuna gitmemişti. Heyecanla doktor bey, diyebildi. Cümlesini tamamlayamadı. Kelimeler boğazında düğümlendi. Hanımefendinin hüzünlü durumu doktora da tesir etmişti. Doktor, elimizden geleni, diyebildi. Gazetecinin eşi daha fazla dayanamadı oraya yığılıverdi. Doktorların müdahalesiyle kendisine geldikten sonra artık her şeyi kabullenmiş, yapacak bir şey olmadığına kendisini inandırmıştı.