Burada yaşayan insanların sorunları ortak (6)

SPD Hamm-Heessen Belediye Meclisi Üyesi ve SPD Hamm Göç ve Çok Çeşitlilik çalışma Grubu Başkan Yardımcısı Mehmet Tanlı: Burada yaşayan insanların sorunları ortak Türkiye’de yapılan anayasa referandumu sebebiyle, insanlar arasında kutuplaşma oldu. Aynı kutuplaşma Almanya’daki Türk kökenli vatandaşlara da yansıdı. Bu konuda, burada yaşayan Türk toplumuna tavsiyeniz ne olur? Bu ayrışma ve tansiyon nasıl düşürülebilir?

PANORAMA - NEWS 04 Mayıs 2017

SPD Hamm-Heessen Belediye Meclisi Üyesi ve SPD Hamm Göç ve Çok Çeşitlilik çalışma Grubu Başkan Yardımcısı Mehmet Tanlı: Burada yaşayan insanların sorunları ortak

Türkiye’de yapılan anayasa referandumu sebebiyle, insanlar arasında kutuplaşma oldu. Aynı kutuplaşma Almanya’daki Türk kökenli vatandaşlara da yansıdı. Bu konuda, burada yaşayan Türk toplumuna tavsiyeniz ne olur? Bu ayrışma ve tansiyon nasıl düşürülebilir?

Evet, bu kutuplaşmada Türkiye’den gelen söylemler, hakaretler, TV programları önemli rol oynamaktadır. Çünkü bazen bazı politikacılar kutuplaşmayı körükleyerek puanlarını artırıyor, seçimler kazanıyorlar. Ama bu çok tehlikeli bir gelişme ve toplumsal dayanışmayı dinamitleyen bir siyasi tavır, çalışmadır.

Oysaki burada yaşayan her siyasi görüş, her mezhepten, etnik gruptan Türkiyeli insanların sorunları ortak. Bunlar nelerdir? İşsizlik, ayrımcılık, ırkçılık, dışlanma, hor görülme, Almanya’ da yerel seçimlerde seçme seçilme hakkı… Siz bu insanları ayrıştırırsanız ortak tavır geliştirme ve dayanışma azmini kırarsanız, insanları küstürürseniz bunları yan yana getirmek biz duygusu yaratmak oldukça zorlaşır.

Ayrıca Almanya`daki Türkler buradaki seçimlerde farklı şeyleri görüyor, yaşıyorlar. Yerel, eyalet ya da federal düzeydeki seçimlerde böyle bir dil kullanılmaz. Seçim bitince, neticeler açıklanınca CDU`lu, SPD`liyi ya da tam tersi birbirlerini kutluyor birlikte çay, kahve ya da bira içmeye gidiyorlar.

Bu ayrışma başka bir dil kullanılırsa, tahriklere kapılmazsak aşılır. Kendi aklımızı kullanmalıyız. Yaşadığımız ülke ve Avrupa bu konuda çok bedeller ödemiş. Toplumdaki konumumuz bu ülkenin seçim kampanyalarına daha hoşgörülü olan politik kültürüne bakarsak  birbirimize, farklı yaşam, düşünce tarzına saygı duyarsak sorunlar aşılır.

Huzur ve barış için demokrat olmak lazım, o yeterli bence. Farklılığı kabullenmeliyiz. Varsa önyargıları da yıkmak lazım. İnsanların birbiriyle medenice konuşmaları gerekiyor. Tartışma kültürü sahibi olarak birbirimizi kırıp dökmeden siyasi konuları konuşabilmeliyiz.

Aynı coğrafyadan geliyoruz, farklı düşünebiliriz, yaşayabiliriz, ama ortak yanımız çok daha fazla. Karşı görüşten insanları aşağılama, itibarsızlaştırma en çok yapana zarar verir. Gerilim politikalarının sonu hüsrandır. Akılcı, uzlaştırıcı olmalıyız.

Mehmet Tanlı

Burada yaşayan Türk kökenli vatandaşlar, evi, işi ve ailesi Almanya da olduğu halde neden bu kadar Türkiye`deki siyasetle uğraşıyorlar.  Sadece, izinden izne Türkiye’ ye gidiyorlar. Senenin neredeyse tamamını Almanya’da geçirdikleri halde, neden buranın siyasetiyle ilgilenmiyorlar?

Bence bunun birçok nedeni var. Bunda Türkiye ile olan sıkı bağlar, uydu üzerinden izlenen TV yayınları, sosyal medya önemli rol oynuyor. Burada Almanya’daki siyasete ilgi duymama ya da bir Alman siyasi partisinde orada kendilerine bir şans verilmeyeceğini düşünme olabilir. Bence buraya konsantre olmak lazım.

Özellikle eğitimli, siyasete meyilli gençlerimiz mutlaka Alman siyasi partilere girsinler. Burada siyasette yükselme şansları Türkiye`den daha fazla. Türkiye’de bu işler, milletvekili seçilmek için milyonlarca lira harcanıyor.  Hepimiz öyle ya da böyle Türkiye`nin siyasetine ilgi duyuyoruz, çalışmalar yapıyoruz ama gerçekçi olmak lazım.

Bizim buradan Türkiye`deki siyaseti değiştirme şansımız minimal. Özel politik gelişmelerde, durumlarda sokağa çıkmak protesto etmek, kamuoyuna gitmek Türkiye`deki fikir daşlarımızla, kendimize yakın bulduğumuz, gördüğümüz insanlarla dayanışma içerisinde olmakta son derecede doğrudur.

Türkiye’ de yapılan seçimler için buraya oy sandıklarının konulması sizce doğru mu?

Bence hukuki bir durumdan kaynaklanıyor bu ve her T.C vatandaşının seçme seçilme hakkı da bulunuyor. Bunu İtalya, Yunanistan, Mağrip Ülkeleri de yapıyor ama onların seçim, oylama sürecinde hiç ya da fazla patırtı olmadığı için insanlar duymuyor bile. Kutuplaşma olmasa, centilmence ve medenice bir yarış olsa bunda bir sorun yok.

Özellikle burada yetişen gençlerde Türkiye ve Türk kültüründen uzak yetişmelerine rağmen koyu bir Türkiye fanatikliği var. Bunu sebebi sizce ne olabilir?

Bunun sebebi ezilmişlik, aileden alınan eğitim ve buradaki toplumsal yaşamdan uzak olma olabilir. İnsanın sağlıklı biçimde getirdiği kültürü, eskimemiş bazı gelenekleri koruması yanlış bir şey değil. Kültür insanın kimliğinin bir parçasıdır.

Ama bu saydıklarımı radikal biçimde yaşamak normal sosyal bir davranış olamaz. İnsan farkında olmasa da yaşadığı toplumdan, onun kültüründen otomatikman etkileniyor ve onların bazılarını da üstleniyor.

Bence ideali, her iki toplumun, kültürün ” iyi, güzel” yanlarını harmanlayıp bir sentez yaratmaktır. Radikal her tutum zararla sonuçlanır. Aşırılık hiç iyi bir şey değil. İnsan daha da dışlanır, sevilmez.

Alman siyasetçilerin, Türk toplumunu yeterince tanıdığına inanıyor musunuz?

Bazı Alman siyasetçilerin iyi tanıdığını düşünüyorum. Çünkü Alman siyasetçiler halka çok yakınlar. Devamlı tabanlarıyla iletişim içindeler. Ayrıca çok okuyorlar, Türk derneklerine ziyaretler yapıyorlar, sosyal ağları geniş ve bazılarının çok iyi danışmanları var.

Ama Türk toplumu üzerine yüzeysel bilgileri olan politikacı da az değildir sanırım. Benim tanıdığım siyaset yaptığım, Hamm-Heessen Meclis üyesi olarak siyaset yaptığım Alman Sosyal Demokrat Partisi’nde ( SPD) Vekil, Meclis üyesi yada il yöneticisi arkadaşlarım Türk toplumunu ve sorunlarını iyi tanıyorlar.

Üniversite Öğrencisi Fazile Rauf : İkinci ve üçüncü nesil kutuplaşmadan en çok etkilenenler arasında

Türkiye de yapılan anayasa referandumu sebebiyle, insanlar arasında kutuplaşma oldu. Aynı kutuplaşma Almanya’daki Türk kökenli vatandaşlara da yansıdı. Bu konuda, burada yaşayan Türk toplumuna tavsiyeniz ne olur? Bu ayrışma ve tansiyon nasıl düşürülebilinir?

Hayatının çoğunu veya tamamını burada geçirmiş, Almanya´da doğup büyüyen, ikinci ve üçüncü nesil kutuplaşmadan en çok etkilenenler arasında. Onları Almanya’daki kararlar, buradaki yasalar ve buradaki siyasi sistem ilgilendiriyor.   Türk vatandaşı oldukları halde Türkiye´deki, ne bir siyasi karar, ne de oradaki sistemden faydalanabiliyorlar.

Bazı Türkiye kökenli vatandaşlar için geldiği ülkeyi unutmama ve kültürünü devam ettirme adına, sosyokültürel bağlarını korumak isteyenler için Türkiye siyaseti sağlıklı olabilir.

Ama kesinlikle yaşamadığı ülke için, orada yaşayan birey gibi karar vermesi doğru değil. Almanya`da yaşadıkları halde, burada huzuru bozacak girişimlerde bulunmamalılar. Bu toplumunda yaşayıp da, Türkiye siyasetini buraya taşımak, huzur ve barışı bozar.

Öncelikle buradaki Türk toplumu kendisini tanımlaması gerekiyor. Kişilik kavramında bu insanların kendilerini nereli ve ne olarak tanımladıklarına bakmasın da yarar var. Eğer kendini Almanya ile hiçbir bağlamda kimlik olarak tanımlayamıyorsa, cevabı çoğu zaman “başarısız entegrasyon” olarak görülür.

Ama bunu sebep olarak kabul edemeyiz, çünkü entegrasyonun kavram olarak ne ifade ettiğine bakmalıyız. Ekonomik entegrasyon bağlamında konuyu ele alırsak, buradaki Türkler artık sosyal statü olarak çoktan yükselişe geçmiş durumdalar.

Türkiye kökenli gençler daha iyi okullara gidiyorlar. Gençlerden büyük çoğunluğu akademik eğitim alıyor ve güzel iş sahibi oluyorlar.

Burada yaşayan Türk kökenli vatandaşlar, neden bu kadar Türkiye`de ki siyasetle uğraşıyorlar. Evi, işi ve ailesi Almanya’da olduğu halde. Sadece, izinden izne Türkiye ye gidiyorlar. Senenin neredeyse tamamını Almanyada geçirdikleri halde, neden buranın siyasetiyle ilgilenmiyorlar?

Alman siyasetine ilgi oldukça düşük. Bu ilgisizlik ve bilgisizlik, kendisinin temsil edilmeme hissisinden kaynaklanıyor olabilir. Siyasette aktif olan milletvekili veya direk yabancıların sesini duyuran siyasetçi sayısı da çok az. Siyasi partiler bunun farkına varmış olmalılar ki, son dönemler de yabancı kökenli siyasetçileri aday gösteriyorlar.

Çoğu Türk vatandaşları kendilerini tam Almanyalı göremiyorlar, burada büyüdükleri halde,  Türk kimliğini taşıyorlar. Aslında Türk ve Alman olmaktan ziyade daha çok onlar üçüncü bir grup olan „iki kültürün“ içinde olan üçüncü bir alana giriyorlar.

Türkiye kökenliler iki ülkede yaşayabiliyor ve artık kültürlerini „trans kültürel“ tanımlayabileceğimiz, ülkeler arası bir alanda hareket ediyorlar. Bazen bunun farkında değiller, bazen  üzerinde bir tarafa karar verme baskısını hissedebiliyorlar.

Sosyologların değimiyle iki sandalyeden birine karar vermeleri gerekmiyor, her ikisine de oturabilirler. Tabiî ki çoğu Alman toplumu tarafından kırıcı veya itici davranışlara maruz kalmış olabiliyor, kabullenmeme hissini duyuyor. Bunda her iki tarafın da rolü büyük. Hem Alman toplumunun, hem de Türk toplumunun.

 

Üniversite Öğrencisi Fazile Rauf

Özellikle burada yetişen gençler Türkiye ve Türk kültüründen uzak yetişmesine rağmen koyu bir türkiye fanatikliği var. Bunu sebebi sizce ne olabilir?

Fanatiklik kısmen daha çok suni geliştirilmiş bir şey gibi. Buradaki gençler özellikle anne babalarının geldiği ülkeden uzak büyüyor. „Orda bir köy var uzakta o köy bizim köyümüzdür“ misali hep bir „orası asıl vatan oraya hasretiz“ düşünceleriyle büyüyorlar.

Doğal olarak Türkiye „tehlikede, dış güçler bize düşman, kötülüğümüzü istiyorlar“ gibi söylemler ortaya atılınca, hemen savunmaya geçebiliyor. „Vatan gidiyor“ diye aşırı bir fanatiklik, hatta şiddete dayalı olan bir agresifliğe girebiliyorlar. Şuan dünyanın büyük ülkelerine ve dünya güçlerine bakarsak, zaten milliyetçilik öne çıkmış durumda. Örnek olarak ABD, Fransa ve Almanya´da „önce kendi halkımız“ düşüncesi revaçta. Bu düşünce ırkçılığa kadar gidiyor.

 Alman siyasetçilerin, Türk toplumunu yeterince tanıdığına inanıyor musunuz? Bu konuda ki düşünceleriniz?

Burada birlikte huzur içinde yaşayabilmek için orta yolu bulmamız ve her iki ülkenin de siyasetini sorgulamamız gerektiğine inanıyorum. Almanya´da olup biten siyasete ilgi göstermemiz gerekiyor. Bizler orada olmazsak, bize sorulmadan kararlar verilir. Diğer yandan da Türkiye´deki siyasetçilerin konuşmalarına göre hareket etmememiz gerekiyor. Burada birlikte yaşamanın kriterlerini ön plana çıkarmalıyız.

BAMF büro çalışanı Ümit Öztürk: Yaşadığımız toplumla kaynaşmayı beceremedik

Türkiye de yapılan anayasa referandumu sebebiyle insanlar arasında kutuplaşma oldu. Aynı kutuplaşma Almanya’daki Türk kökenli vatandaşlara da yansıdı. Bu konuda, burada yaşayan Türk toplumuna tavsiyeniz ne olur? Bu ayrışma ve tansiyon nasıl düşürülebilinir?

Türkiye’deki şartlar, Almanya’da olsa aynı menfi olaylar burada da yaşanırdı. Alman Emniyeti baştan çok sıkı tedbirler almasaydı, burada da üzücü provokasyonlar olabilirdi. Neyse ki bu konuda korkulan olmadı.

Toplumdaki bu gerginliği, merkezi bir hareket radikalliğin sonunun ne olacağını anlatarak yapmalı. Türkiye’de böyle bir merkezi harekete, muhtemelen şu an fırsat verilmez! Ama Avrupa Türkleri bunu yapabilir. Türkiye’ye örnek olabilirler.

Tüm toplum katmanlarından aşırılığı reddeden yeni bir oluşum, toplum tüm unsurlarını tekrar birbirine bağlayabilir. Aksi takdirde şuan Radikalizmin karşısında kimse yok. Bunu yapanları yani sağduyuya davet edenleri de suçlu muamelesi yaptıklarımdan çabalar boşta kalıyor.

Burada yaşayan Türk kökenli vatandaşlar, neden bu kadar Türkiye`de ki siyasetle uğraşıyorlar. Evi, işi ve ailesi Almanya da olduğu halde. Sadece, izinden izne Türkiye ye gidiyorlar. Senenin neredeyse tamamını Almanya’da geçirdikleri halde, neden buranın siyasetiyle ilgilenmiyorlar?

Biz Almanya Türkleri olarak, yaşadığımız toplumla kaynaşmayı beceremedik. Bunun nedeni sadece bizden değil. Kısmen Alman toplumundan da kaynaklanıyor. Fakat biz, bize bakalım. Almanlar da kendi hatalarına baksın.

Türk-Alman sosyal dokusunu yönlendirme zamanla aşırıcı Fundamentalist tiplerin eline geçti. Toplum içinde radikaller, lider ve aynı zaman da değer verilen insanlar olmuş.

Bir Almanya’da Türk, ne kadar aşırı olursa o kadar vatansever ve milli olarak algılanıyor. Bu durum bizde kesinlikle çok ama çok daha kötü! Çünkü Alman toplumunun geçmişten kalma bir felaket travması var. Buna kimlerin, hangi zihniyetin sebep olduğunu çoğu iyi biliyorlar. Bu nedenle bu tür aşırı gruplar, bence Alman anayasa koruma teşkilatının gündemidir. Biz millet olarak böyle acı bir tecrübe henüz yaşamadık.

Bu nedenle gerek Almanya’da gerek diğer Avrupa ülkelerin de yaşayan azınlıklar olarak demokrasinin bize sunduğu alanları radikal tiplere teslim etmemeliydik.

Öyle dernekler ve cemiyetler var ki, alenen Almanya’da yaşayıp Alman demokrasisi ile kurumsallaşıp, Alman toplumuna düşmanlığı, ideoloji olarak yayıyor.

Dolayısıyla kasıtlı bir şekilde buradaki Türkleri, Almanlardan kopartmaya ve soğutmaya çalışan bir zihniyet var. Benim kanaatim Türk toplumu arasında her gün nefret dilini kullanan çok ciddi bir kitle var. Bunlar son derece başarılı. Neden mi? Çünkü zaaf noktalarımızı iyi bulmuşlar ve kullanıyorlar.

Kanaatim o dur ki, Türkiye kökenli vatandaşlar olarak bu toplumdan kopuk yaşamanın sebebi, nefret ideolojilerini bilerek yayan cemiyet, dernek, medya ve aşırıcı bazı gruplardır.

Türkiye de yapılan seçimler için buraya oy sandıklarının konulması sizce doğrumu?

Bence doğru. Medya haricinde, propagandaya izin verilmemeli. Çünkü Türk toplumu propaganda yaparken kavga edecekleri apaçık ortada. Türkiye’deki kavgaları fiili olarak da buraya taşımış olurlar.

BAMF büro çalışanı Ümit Öztürk

Özellikle burada yetişen gençler Türkiye ve kültüründen uzak yetişmesine rağmen koyu bir Türkiye fanatikliği var. Bunu sebebi sizce ne olabilir?

Temel problemimizdir biriside budur. Sanıldığının aksine Suriye`deki radikal örgütlere bazı dini cemaatlerden katılım olduğu gibi, İslam dininde uzak yaşayan, sokaktaki gençlerden daha çok katılım oldu. Bu da bize kimlik meselesinin ne kadar insanları uç noktalara itebileceğini gösterdi.

Almanya’da yaşayan birçok gencimizde kimlik sorunu var. Sebebi de Türk-Alman kültür/mantalitesi arasında uyumlu bir yolu bulamamaları. Bu ne aile de, ne okulda, ne de cami vb. kurumlarda öğretilmiyor. Gençlerimiz alışmış oldukları hayat düzeni içinde kendilerine öğretilen Sert/ Toleranssız öğretiyi uyguladıkça dışlanıyor. Dışlandıkça radikalleşiyor. (BİTTİ)

ÖNE ÇIKANLAR