Brandenburg seçim sonuçları ne ifade ediyor?

Brandenburg seçim sonuçları ne ifade ediyor?

SPD'nin Brandenburg seçim zaferi ne anlama geliyor? Scholz'u bekleyen tehlikeler neler? Sosyal Demokratlar neden kaygılı?

PANORAMA - NEWS 24 Eylül 2024 GÜNDEM

Almanya’da kritik önemdeki Brandenburg eyalet seçimlerini Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) kazanması, Başbakan Olaf Scholz’u kısa bir süreliğine de olsa rahatlattı.

Ancak aşırı sağcı Almanya için Alternatif’in (AfD) oyunu rekor oranda arttırarak ikinci parti olması, yeni kurulan sol popülist Sarah Wagenknecht İttifakı’nın (BSW) üçüncü sırayı alması, Almanya’da yerleşik merkez partiler ile sistem karşıtı radikal-popülist partiler arasındaki rekabetin daha da kızıştığına, Eylül 2025’te yapılacak genel seçimler öncesinde kutuplaşmanın daha da tırmanabileceğine işaret ediyor.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için New York’ta bulunan Scholz, partisi SPD’nin seçim galibiyetini “Hem SPD, hem hepimiz için harika bir sonuç” sözleriyle değerlendirdi.

DW’den Değer Akal’ın haberine göre, Thüringen ve Saksonya eyaletlerindeki seçim hezimeti nedeniyle sarsılan SPD, Brandenburg’da birinciliği AfD’ye kaptırmış olsaydı, erken genel seçime gidilmesi için Başbakan Scholz üzerindeki baskılar daha da artacaktı. Hatta böyle bir seçim yenilgisi, SPD içinde tartışmaları daha da alevlendirecek, gelecek yıl yapılacak genel seçimlerde bir kez daha SPD’nin başbakan adayı olarak yarışacağını açıklayan Scholz’un bu planı da suya düşebilecekti.

SPD’nin Brandenburg’da seçimi kıl payı da olsa kazanması, aşırı sağcı Almanya için Alternatif’in birinci parti olmasını engellemesi, Scholz’un üzerindeki baskıyı bir süreliğine de olsa hafifletmiş oldu.

Ancak seçim sonuçları ile ortaya çıkan siyasi tabloya yakından bakıldığında, Scholz için durumun pek de iç açıcı olmadığı görülüyor.

“SPD Scholz’a rağmen kazandı” eleştirisi

Anketlerde beğenilme oranı diplere vuran, buna rağmen gelecek yıl yapılacak genel seçimlerde SPD’nin başbakan adayı olarak yarışmak isteyen Scholz, ağır eleştirilerin odağında.

66 yaşındaki Scholz, partisinin kalelerinden sayılan Brandenburg’u anketlerde önde görünen aşırı sağcı AfD’ye kaptırmamış olmasını büyük ölçüde bu eyaleti 11 yıldır yöneten SPD’li eyalet başbakanı Dietmar Woidke’ye borçlu.

Hatta seçmenlerin önemli bir kısmının antipati duyduğu Scholz’dan Brandenburg’daki seçim kampanyasından uzak durması istenmişti. Öyle de oldu, Scholz Brandenburg seçim kampanyası boyunca pek fazla boy göstermedi.

Seçim gecesi yapılan anketlere göre SPD’nin Brandenburg’daki seçim başarısının asıl mimarı Woidke. Seçmenlerin yüzde 65’i, Woidke’nin başırılı bir eyalet başbakanı olduğunu söyledi.

Siyasi gözlemciler de Woidke’nin SPD’nin “Scholz’a rağmen” seçimlerden birinci parti çıkmasını sağladığı görüşünde.

Seçim sonuçlarında etkili olduğu düşünülen bir diğer faktör de aşırı sağın yükselişinden duyulan endişe. Anketler, AfD’nin birinci olabileceğini gören diğer partilerin seçmenlerinin de aşırı sağın birinci parti çıkmasından korktukları için SPD’ye oy verdiklerine işaret ediyor.

SPD’de sular durulacak gibi durmuyor

Alman ve uluslararası basınında, Brandenburg seçim sonuçları, “SPD’nin çöküşünü popüler siyasetçi Woidke engelledi”, “Seçimlerin asıl kahramanı Woidke”, “Scholz, partisinin AfD’yi geride bırakması sayesinde hayatta kalabiliyor” başlıklı yorumlar yer alıyor.

Bazı siyasi gözlemciler seçim sonuçlarının aslında Scholz açısından “acı bir gerçeği” gözler önüne serdiğini, SPD’nin genel seçimleri ancak Scholz dışında bir başbakan adayıyla kazanabileceği yorumlarını yapıyor.

SPD’nin Eş Genel Başkanı Lars Klingbeil, Brandenburg seçimleri sonrasında yaptığı açıklamada partisinin Scholz’un başbakan adaylığı ile seçimlere gideceğini yineleyerek tartışmalara nokta koymaya çalıştı.

Ancak SPD içindeki huzursuzluklar kamuoyuna yansıtılmamaya çalışılsa da parti kulislerinde hararetli tartışmaların sürdüğü biliniyor. Hatta Scholz yerine, anketlerde en beğenilen siyasetçilerden olan Savunma Bakanı Boris Pistorius’un aday olması önerisi dile getiriliyor.

Federal hükümet sallantıda mı?

Bu arada Brandenburg seçim sonuçları, Scholz’un federal hükümetteki ortakları Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’de (FDP) de şok dalgasına yol açtı. Her iki parti yüzde 5’lik seçim barajının altında kaldı, Berlin’de koalisyon hükümetinin daha ne kadar ayakta kalabileceği yönündeki tartışmalar daha da alevlendi.

Hatta koalisyon hükümetini oluşturan partilerden de eleştiriler yükseliyor.

FDP’li Wolfgang Kubicki, Alman basınına “Ben bu koalisyon hükümetinin Noel’i çıkartabileceğini düşünmüyorum” açıklamasını yaptı, “Ya federal hükümet, bu seçimlerden çıkartması gereken gerekli sonuçları çıkartacak ya da var olmaya son verecek” dedi.

Yeşiller’in Eş Başkanı Omid Nouripour’dan da bir açıklama geldi. Sürekli olarak SPD, Yeşiller ve FDP’nin aralarındaki anlaşmazlıklara son vermeleri gerektiğini söylediğine işaret eden Nouripour, artık bunun olabileceğine inanmadığını ifade etti, “Koalisyon hükümetinden artık fazla bir şey beklemiyorum” dedi.

Ancak siyasi gözlemciler erken seçim senaryosunu gerçekçi bulmuyor. Zira son anketlere göre federal hükümeti oluşturan her üç partinin toplam oy oranı ancak yüzde 30’u buluyor. Bu oran da ana muhalefetteki Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin oy oranının gerisinde kalıyor. Uzmanlar, koalisyonu oluşturan partilerin hiçbirinin çıkarına olmayacağı için, erken seçimi de olası görmüyor.

Alman siyaseti alarm veriyor: Siyasi kutuplaşma tırmanıyor

Ancak eyalet seçimleriyle ortaya çıkan siyasi tablo, Almanya siyaset sahnesinin önümüzdeki aylarda daha da çetin bir mücadeleye sahne olacağına işaret ediyor.

Çünkü tıpkı Thüringen ve Saksonya’da olduğu gibi Brandenburg eyalet seçimi de bir kez daha Almanya’da sistem karşıtı popülist ve radikal partilerin güçlendiğini, yerleşik merkez sol ve sağ partilerin artan baskıya direnç sergilemekte zorlandığını gözler önüne seriyor.

Thüringen’de birinci, Saksonya’da ikinci parti olan aşırı sağcı AfD, Brandenburg’da yüzde 29,2’lik oy oranıyla yine en güçlü ikinci parti oldu.

Yeni kurulan sol popülist BSW de tıpkı Thüringen ve Saksonya’da olduğu gibi Brandenburg’da da üçüncü parti olmayı başardı. Hatta yüzde 13,5’lik oy oranıyla Brandenburg’da Hristiyan Demokrat Birlik’i (CDU) geride bıraktı.

Eyalet seçimlerdeki yüksek oy oranları AfD ve BSW’de büyük sevince yol açarken, merkez sağ ve sol partilerde soğuk duş etkisi yaratıyor.

Yeşiller ve Sol Parti’nin kaybettiği genç seçmenlerin, aşırı sağcı AfD’ye ve sol popülist BSW’ye yönelen desteği dikkati çekiyor.

AfD’nin “Almanya’nın geleceğinin partisi” olma iddiası

Gençlerin en çok oy verdiği parti AfD oldu. 16-24 yaş aralığındaki seçmenlerin yüzde 31’i AfD’ye, yüzde 13’ü BSW’ye oy verirken, 25-34 yaş aralığındaki seçmenlerin yüzde 33’ü AfD’ye ve yüzde 14’ü de BSW’ye oy verdi. AfD’nin birinciliği 35-44 yaş aralığındaki seçmende de sürdü. Yüzde 34’ü AfD’ye oy verdi.

Hatta sadece 60 yaş üstü seçmen grubunda SPD, AfD’ye göre daha fazla oy alabildi.

AfD’nin Eş Başkanı Alice Weidel’a göre gençlerin desteği, “AfD’nin geleceğin partisi olduğunu” ortaya koyuyor. Sadece Brandenburg’da değil, diğer eyalet seçimleri ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de genç seçmenlerden büyük destek aldıklarını hatırlatan Weidel, “Yeni nesiller, ülkenin geleceğine ilişkin doğru yanıtlar verenin AfD olduğunu anladı” dedi.

Partinin eyaletteki liste başı adayı Hans-Christoph Berndt de seçim sonuçlarını değerlendirirken AfD’nin logosunun rengine atıf yaparak, “Almanya’nın geleceği mavidir” dedi.

Almanya’nın iç istihbarat teşkilatı BfV’nin aşırı sağcı olarak sınıflandırdığı Berndt, AfD’nin Almanya genelinde iktidarı devralmasının “an meselesi” olduğunu da iddia etti.

Avrupa’da endişe büyüyor

Avrupa Birliği’nin (AB) lider ülkelerinden Almanya’da radikal popülist partilere artan destek, pek çok Avrupa ülkesindeki liberal demokratları endişelendiriyor. Avrupa basınında da bu endişeler geniş yankı buluyor.

İspanyol El Mundo gazetesinde yer alan yorumda, aşırı sağcı AfD’nin oylarını arttırdığı Brandenburg seçimlerinin geride kutuplaşmanın daha da arttığı bir Almanya bıraktığı vurgulanıyor.

Financial Times’taki yorumda ise Almanya’daki siyasi gelişmelerin ABD’de Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri kadar önemli olduğuna dikkat çekiliyor.

Almanya’da göç karşıtı, NATO’ya hasım ve Ukrayna’ya yardımların kesilmesinden yana olan aşırı sağcı AfD ve sol popülist BSW’ye artan seçmen desteğine işaret edilen yorumda, “Almanya Federal Cumhuriyeti’ndeki siyasi parçalanma hem Batı’nın birliğini hem de Kiev’e desteği tehdit ediyor” deniliyor.