BM İnsan Hakları Konseyi’nin 60. Oturumu kapsamında bugün gerçekleşen toplantıda katılımcı delegeler, Türk heyetine eleştirilerini yöneltti.
Cenevre’deki İnsan Hakları Konseyi yıllık değerlendirme toplantısında Türk hükümeti adına Büyükelçi Burak Akçapar açılış konuşmasını yaptı. Akçapar, “Görüşmeler sırasında Türkiye, 334 tavsiye aldı. Bunlardan 6’sı, Evrensel Periyodik İnceleme (EPİ)’nin yüzleşmeye dayalı olmayan ruhuna aykırı düştüğü için reddedilmiştir. Bu durumu Çalışma Grubu Raporu’nda açıkça belirttik.” diye konuştu.
Akçapar konuşmasına şöyle devam etti:
“Diğer 328 tavsiye, ulusal insan hakları kurumlarımız da dahil olmak üzere tüm ilgili makamlar tarafından dikkatle incelenmiştir. Türkiye’nin bu tavsiyelerden 252’sini desteklediğini, yani yüzde 76,8 gibi yüksek bir orana ulaştığını bildirmekten büyük memnuniyet ve onur duyuyorum. Bunların çoğu halihazırda uygulama aşamasındadır. Kalan 76 tavsiye ise çeşitli nedenlerle not edilmiştir. Bazıları birkaç konuyu birleştiriyordu ve bir bütün olarak kabul edilemedi. Diğerleri mevcut reform gündemimizin dışında kaldı. Ve bazıları ise yasa ve uygulamalarımız hakkında yanlış bilgi veya varsayımlar içeriyordu.”
Türk hükümetinin, insan merkezli yönetim anlayışı doğrultusunda reformlarını sürdürdüğünü iddia eden Akçapar, “Çalışmalarımızın ayrıntılı bir açıklaması, 15 Ağustos 2025 tarihli Çalışma Grubu Raporu ekinde sunulmuştur. Bu, hem EPİ sürecine olan bağlılığımızı hem de insan haklarının tün boyutlarında ilerleme kararlılığımızı yansıtmaktadır. Bu taahhüt, son yıllarda karşılaştığımız olağanüstü zorluklar göz önüne alındığında daha da anlamlıdır. Çevremizdeki savaşlar ve çatışmalar, benzeri görülmemiş göç dalgaları, terör belası ve yüzyılın en yıkıcı doğal afeti, dayanıklılığımızı sınamıştır. Ancak tüm bu baskılara rağmen, Türkiye, insan merkezli yönetim anlayışı doğrultusunda reformları sürdürmüştür.” ifadesini kullandı.
Akçapar, özellikle, Üçüncü Yargı Reformu Stratejisi ve İnsan Hakları Eylem Planı’nı başarıyla tamamladıklarını belirterek şunları kaydetti:
“Bunların üzerine inşa ederek, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu yıl 23 Ocak’ta Dördüncü Yargı Reformu Stratejisi’ni (2025-2028) açıkladı. Stratejinin amacı iki yönlüdür: geçmiş reformları pekiştirmek ve hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygıya sıkı sıkıya bağlı bir adalet sistemi sağlamak için yeni ihtiyaçlara yanıt vermek. Yargı reformunun ötesinde, Türkiye, kadının güçlendirilmesi, çocuk hakları, engelli bireyler ve yaşlıların haklarına ilişkin eylem planlarını benimsemiş ve uygulamaya koymuştur. Bu girişimlerin ortak bir amacı vardır: eşitliği güçlendirmek, yaşamın her alanına etkin katılımı sağlamak, istihdama, eğitime ve kamu hizmetlerine erişimi genişletmek ve aynı zamanda kırılgan durumdaki bireyler için koruyucu ve önleyici tedbirleri güçlendirmek. İnsan haklarının geliştirilmesi ve korunması ile Türk demokrasisini daha ileri bir seviyeye taşıma hedefi ulusal gündemimizdeki üst sıralardaki yerini korumaktadır.”
Değerlendirmeler bölümünde ise Belçika heyeti Türk heyetine bazı raporları hatırlattı.
Belçika delegesi Türkiye’nin Evrensel Periyodik İnceleme sürecindeki olumlu katılımını memnuniyetle karşıladıklarını belirterek, “Delegasyonumuz, toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti önlemek ve bununla mücadele etmek, aile içi şiddeti ve kadın cinayetlerini suç saymak ile etkin soruşturma, kovuşturma ve mağdur korumasını sağlamaya yönelik tavsiyemizin kabul edilmiş olmasından memnuniyet duymaktadır.” dedi.
Belçika delegesi şöyle devam etti:
Türkiye, verdiği yanıtta bu tavsiyenin halihazırda uygulandığını belirtmektedir. Belçika, bu tavsiyeleri uygulamak için şimdiye kadar hangi önlemlerin alındığı ve başka hangi önlemlerin öngörüldüğüne dair bilgi edinmekten memnuniyet duyacaktır. Bununla birlikte, Türkiye Hükümeti’nin, toplanma özgürlüğüne ve özellikle LGBTIQ+ bireylerin ve derneklerin barışçıl toplantılarına getirilen kısıtlamalara ilişkin tavsiyemizi ve ayrıca terörle mücadele ve ilgili mevzuatı uluslararası insan hakları standartlarına uyum sağlamak üzere değiştirme tavsiyemizi not etmemiş olmasını üzüntüyle karşılıyoruz.
“Sözde kız çocukları davası”
Kamuoyunda kız çocukları davası olarak bilinen ve Türkiye’deki yargı sistemine büyük zarar veren davaya da değinen Belçika delegesi şunları kaydetti.
“İstanbul Valiliği tarafından Eylül 2025’te toplantı ve gösterilere getirilen üç günlük genel yasak veya sözde ‘kızlar davası’ da dahil olmak üzere çeşitli terör davaları, bunun gerçekten endişe verici bir mesele olduğunu göstermektedir. Türkiye makamlarını saygıyla pozisyonlarını yeniden gözden geçirmeye davet ediyoruz.”
“STK temsilcisinin konuşmasına müdahale edildi.”
Oturumda söz alan bir STK temsilcisi, Erdoğan’ın BM genel Kurulunda yaptığı konuşmayı hatırlatarak, şöyle konuştu:
“Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan BM’de yaptığı konuşmada Batı’da insan haklarının aşındığını ve bunun sorumlusunun İsrail olduğunu söyledi. Şimdi, psikolojinin değerli temsilcileri, kişinin kendi kötü davranışlarını başkalarına yüklemesine projeksiyon denir. İfade özgürlüğünü ele alalım. Basın özgürlüğü. Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde insan hakları aktivistleri ve gazeteciler zulüm gördü ve hapse atıldı. Burada Türk gazeteci Nurcan Baysal’ı ağırladık ve ifade verdi, alıntı yapıyorum, Kürt kasabası Cizre’de Türk ordusunun işlediği savaş suçlarını anlatan bir makalem nedeniyle on ay hapis cezasına çarptırıldım. Bombardıman sırasında sığındıkları bodrumlarda yaklaşık 150 kişi yakılmıştı. Çocuk hakları. ABD, çocuk asker kullanımında adı geçen ülkeler listesine Türkiye’yi de ekledi. Vekili olan Suriye Milli Ordusu ise çocukları silah altına alıyor. Toplanma ve gösteri özgürlüğü. Mart ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan protestolara karşı şiddetli bir müdahale başlattı. Yetkililer, toplantılara yönelik genel yasaklarla kapsamlı kısıtlamalar getirdi”
STK temsilcisinin konuşması sırasında Türk heyeti Oturum Başkanınına uyardı. Türk heyeti İnsan Hakları Konseyi’nin ilgili kararları doğrultusunda tarafsız bir şekilde yürütülmesi gerektiğini hatırlatarak, “Çalışma Grubunun yetki alanı dışında kalan ikili siyasi veya bölgesel konuların ele alınacağı bir forum değildir. Bu kavramı şu anda Sekreteryadan ve odadan talep ediyoruz. Başkan Yardımcısı, tüm heyetlerin süreç boyunca bu ilkelere tam olarak uymasını sağlamakla görevlidir.” dedi.
Oturum Başkanının, “Evrensel Periyodik Evrensel’in altıncı gündem maddesini tartışıyoruz. Ve bu konuda heyete hatırlatmak isterim ki, buna dikkat etsinler. Biz siyasi bir tartışmanın içinde değiliz.” uyarısı üzerine STK temsilcisi konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Şimdi Türkiye’de durumun nasıl olduğunu, bana burada ne yapmaya çalıştıklarını çok iyi biliyoruz. Sosyal medya platformlarına kapsamlı yasaklar getiriyor, erişimi kısıtlıyor, bilginin yayılmasını engelliyor, muhalefeti ve seferberlikleri bastırmak için sistematik bir çaba olarak İstanbul’da ana toplu taşıma araçlarını kapatıyorlar. Erdoğan’ın demokrasisi. Türkiye’de demokrasi bu yıl Mart ayında İstanbul Belediye Başkanı’nın yeniden seçilmesiyle en tehlikeli dönemine girdi. Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmek üzereyken, asılsız ve siyasi amaçlı suçlamalarla hapse atıldı. Türkiye genelinde altı aydır cezaevinde yatan muhalif belediye başkanlarından bir düzineden fazlası şu anda hapiste. Dünyanın en büyük şehirlerinden birinde milyonlarca seçmeni susturmak. Sayın Başkan, insan haklarının asıl erozyonu Batı’da değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi evindedir. Artık ikiyüzlülüğe son vermenin zamanı geldi.
