Birlik, AB tarihinin en büyük kriziyle karşı karşıya

HABER MERKEZİ- Aralarında derece farkı olmakla birlikte Avrupa Birliği üye ülkelerinin tamamı bu krizle uğraşmak zorunda diyen Merkel, ”Biraz teknik bir tabirle buna simetrik şok denir. Yani hepimiz duruma eşit derecede maruz kalıyoruz. Bu nedenden ötürü de hepimizin menfaati Avrupanın bu sınavdan güçlü bir şekilde geçmeli” dedi. Başbakan Merkel, ”Robert-Koch-Enstitüsü gelecekte artık tek tek risk

PANORAMA - NEWS 07 Nisan 2020 GÜNDEM

HABER MERKEZİ- Aralarında derece farkı olmakla birlikte Avrupa Birliği üye ülkelerinin tamamı bu krizle uğraşmak zorunda diyen Merkel, ”Biraz teknik bir tabirle buna simetrik şok denir. Yani hepimiz duruma eşit derecede maruz kalıyoruz. Bu nedenden ötürü de hepimizin menfaati Avrupanın bu sınavdan güçlü bir şekilde geçmeli” dedi.

Başbakan Merkel, ”Robert-Koch-Enstitüsü gelecekte artık tek tek risk bölgeleri belirlemeyeceği için de bunu bu şekilde ele almak zorundayız. Çünkü Enstitü, Koronavirüs’ün 180 ila 190 kadar ülkede görüldüğü için artık dünyanın kendisinin bir risk bölgesi haline geldiği görüşünü savunuyor.”

Başbakan Merkel’in konuşması

”Bugün yine Korona konulu kabine toplantımız olduğunu biliyorsunuz. Zaten ilgili Bakanlar sizleri bilgilendirdiler. Önemli kararlar aldığımızı düşünüyorum. Bunlardan biri, kişisel koruyucu donanım konusunda ulusal ve Avrupa genelinde uyumlu bir yolda ilerlemek istediğimizdir. Burada özellikle sözkonusu olan maske üretimidir. Özellikle de bu pazarın şu an için Asya’da yerleşik olduğu bilgisini dikkate alarak; bu pandemi tecrübemiz sonucunda, bu alanda da belli bir egemenliğimizin ya da en azından kendi üretim ayağımızın olmasının gerektiğini öğrenmemiz de önem taşımaktadır. Bu Almanya’da olabilir. Fakat Avrupa genelinde ortak bir karar alınmasına da çaba göstereceğiz. Her halükarda bu alanda imkanlarımızın olmasına ihtiyacımız var.

Diğer bir husus Almanya’ya giriş konusuydu. Zaten geçen hafta Robert-Koch-Enstitüsü ile Almanya’da mevsimlik işçilerin ikamet konusunu görüşerek düzenlemeler getirmiş olduğumuzu takip ettiniz elbette. Şimdi üzerinde durduğumuz diğer konu, iş icabı sürekli sınırdan geçmek zorunda olanlarla iş seyahatinde bulunanların serbest ulaşım imkanını güvence altına alırken diğer bir çok kişinin sağlığı açısından ki, bunlar arasında belki de Almanya’ya geri dönenler vardır, azami korumayı da sağlamak oldu. Bu konu eyaletlerin yetki alanına girdiği için bu hafta içerisinde eyaletlerle biraraya gelerek gereken kararları alacağız.

Robert-Koch-Enstitüsü gelecekte artık tek tek risk bölgeleri belirlemeyeceği için de bunu bu şekilde ele almak zorundayız. Çünkü Enstitü, Koronavirüs’ün 180 ila 190 kadar ülkede görüldüğü için artık dünyanın kendisinin bir risk bölgesi haline geldiği görüşünü savunuyor. Bu nedenden ötürü Almanya’ya gelenlerin ülkeye giriş yaptıktan sonra evde karantina şartı, iş icabı sürekli sınırdan geçmek zorunda olanlar dışında – ki bunu Almanya, Fransa ve diğer ülkelerle de yapıyoruz – nereden gelirse gelsin, herkes için geçerli olacaktır.

Sağlık Bakanlığı’nda kurulan tedarik kurulunun şimdi nasıl çalıştığını ve sözkonusu çevrelerin maske edinmesini nasıl sağladığını da ele aldık. Bu alanda her ne kadar ilerleme sağlamış olsak da henüz arzu ettiğimiz noktada değiliz. Bu da hastanelerin, doktorların, bakım kurumlarının, engelliler için mevcut kurumların ve bu yerlerde görevli personelin sadece günü kurtaracak şekilde değil, gerçekten yeterli miktarda koruyucu malzeme ile donatılmaları için sıkı bir çalışma sergilemek zorunda olduğumuz anlamına geliyor.

Dördüncü nokta, zaten mevcut olan KfW, yani Kalkınma Bankası Programı kapsamındaki kredi imkanları ile ilgili getirdiğimiz bir değişiklik oldu. Bu değişiklik, ilk başlattığımız programın işletmelere sadece yüzde 90 oranında bir teminat sağladığı için gerekli olmuştu. Çünkü bankaların şirketin geleceği hakkında öngörüde bulunması gereksiniminin, prosedürü şirketler açısından zora koştuğu anlaşıldı. Bu nedenden ötürü; ki Avrupa Komisyonu da prensip olarak bunu bu şekilde onayladı, üç aylık ciro tutarında 800 bin avroya kadar olan, çalışan sayısı 50 ve altında olan işletmelerde ise 500 bin avro olmak üzere, sağlanan kredilerde sorumluluktan yüzde yüz muafiyetin olabileceğini kararlaştırdık. Bakan Scholz ve Bakan Altmaier de sizlere bu konuda bilgi verdiler. Elbette işletmenin 1 Ocak 2019’dan beri piyasada faaliyet gösteriyor ve kazanç sağlamış olması gibi güvenceler şart koşuluyor. Faizler ilk KfW kredi programında öngörülenin biraz üzerinde olacaktır.

Bütün bunlar önemli tedbirlerdir.

Perşembe günü Korona kabine kurulunda kişisel koruma donanımını kendimizin üretmesi konusunu tekrar daha yoğun ve kapsamlı bir şekilde görüşeceğiz. Federal Ekonomi Bakanlığı’nın, yani Peter Altmaier’in bu konudan sorumlu olması gerekir dedik. Bunun için de; sözkonusu donanımlara sağlam bir şekilde erişim sahibi olmamız için, sadece ulusal ya da Avrupa genelinde üretim konusunu ele alacak bir kurul oluşturulacak.

Yarın Avro Grubu’nun toplanacağını, daha doğrusu bir video konferansı yolu ile bir araya geleceğini biliyorsunuz. Avrupa Birliği Konseyi geçen hafta Avro Grubu’na krize karşı nasıl bir tutum sergileyebileceğimize ilişkin öneriler sunma görevini verdi. Burada yeri gelmişken şunu söylemek isterim ki, Avrupa Birliği kanaatimce kuruluşundan bu yana kendini kanıtlaması açısından hiç şüphesiz en büyük sınama ile karşı karşıyadır. Önümüzde nüfusumuzun sağlığı açısından büyük bir zorlu görev var. Aralarında derece farkı olmakla birlikte Avrupa Birliği üye ülkelerinin tamamı buna maruzdur. Biraz teknik bir tabirle buna simetrik şok denir. Yani hepimiz duruma eşit derecede maruz kalıyoruz. Bu nedenden ötürü de hepimizin menfaati – Almanya’nın menfaati – Avrupanın bu sınamadan güçlü bir şekilde geçmesi olmak zorundadır.

Bu bağlamda anlaşılması gereken, Almanya’nın da durumunun iyi olmasının -ki bunu önceki krizlerde de hep söyledim ve bu sözüm bu sefer bir o kadar daha geçerlidir – uzun vadede ancak Avrupa’nın da durumunun iyi olmasına bağlı olduğudur. Ekonomilerimizin birbiri ile ne kadar bağlantılı olduğuna ve malların serbest dolaşımının mümkün olmadığı zaman ne olacağına bir bakmamız bile bunu kavramamız için yeterlidir. Bu nedenden ötürü cevabımız ancak şu olabilir: Daha çok Avrupa, daha güçlü bir Avrupa ve iyi işleyen bir Avrupa. Her bakımdan. Yani, onun üyesi olan her bir ülke için.

Elbette ortak para birimi ile daha da güçlü bağları olan ülkeler bir o kadar daha etkilenmektedir. Bunun dünya genelinde güçlü bir para birimi olması isteniyor. Bu nedenden ötürü de maliye bakanlarının önerilerde bulunmalarını rica ettik. Federal Maliye Bakanı sizlere, şu anda hangi üç öğenin tartışıldığını önceden açıkladı:

Birinci öğe, Avrupa İstikrar Mekanizması ESM’dir. Bu bağlamda daha düşük şartlara da sahip olan ve herkese güvence sağlamayı mümkün kılan ihtiyati kredi limitleri mevcuttur.

Avrupa Birliği Antlaşmaları’na göre doğal afetler kapsamında – AB-Antlaşmalarının 122. maddesinde bu şekilde yer almıştır – özel tedbirler alınması imkanı tanınmıştır. Sanırım Korona pandemisinin bir doğal afete tekabül ettiğinden bahsedebiliriz. Bu bakımdan Avrupa Komisyonu üye ülkelere kredi sağlayabilir.

Ursula von der Leyen’in özellikle istihdamı güvence altına alma doğrultusunda, yani kısa çalışma ödeneği gibi işgücü piyasası araçları alanında Avrupa Birliği’nin hamlede bulunması önerisini memnuniyetle karşılıyorum. Almanya Federal Cumhuriyeti olarak kısa çalışma ödeneği ile çok iyi deneyimler edindik. Şu anda bunu herkes aynı ölçüde uygulayamaz. Bu nedenden ötürü ekonomik alanda gerçekleşen bu şoktan ötürü daha çok istihdam yerinin kaybolmaması için toplam 100 Milyar avro tutarına kadar olmak üzere – Almanya’nın bu durumda verdiği garantilerin 7 Milyar tutarında olması gerekir- bu tür bir aracın sunulması teklifi var.

Sözkonusu olan, Avrupamızı savunmaya ve güçlendirmeye hazır olduğumuzu göstermek olacaktır. Bu ağır ekonomik darbeden sonra elbette bir yeniden canlandırma, bir kalkınma programına ihtiyacımız olacaktır. Sadece tek tek ulusal devletlerde değil, Avrupa genelinde de olmak üzere. Almanya buna da katkıda bulunmaya hazırdır.

Avrupa’da hangi stratejik kabiliyetlerimizin olması gerektiği ve olmasını istediğimiz konusunu tartışmamız ve bunları, hedefe odaklanarak kurmamız gerekecektir. Aynı zamanda dijitalleşmeyi ilerletmemiz ve elbette gündemden kaybolmayan iklim değişikliği konusunda da doğru olanı yapmamız gerekiyor.

Bu krizin sağlık alanındaki en zor kısımlarının üstesinden geldikten sonra alacağımız kararlar bunlar olacaktır.

Avro Grubu Maliye Bakanları’nın yarınki toplantıları bağlamında önemsediğim konular bunlardır. Bunları bir sonraki Avrupa Birliği Konseyi’nde de mutlaka görüşeceğiz. Bunun için henüz bir tarih belirlenmedi. Maliye bakanlarının istişarelerine de bağlı olarak belirlenecektir.”