Popülist hareketlerin ortak paydalarından biri, bulundukları ülkedeki seçimlerin güvenilirliğini sorgulamak. Uzmanlara göre bu partiler, benimsedikleri bu tavırla yerleşik demokratik düzene güveni sarsma amacı güdüyor
Almanya‘da son yıllarda yaşanan bazı olaylar, demokratik seçimlerin güvenilirliğine gölge düşürdü. 2021 yılında yapılan genel seçimlerde Berlin’deki bazı sandıklarda yaşanan aksaklıklar nedeniyle bu bölgelerde seçimin tekrarlanması, geçen yıl Eylül ayında Saksonya eyaletinde yapılan seçimler sonrasında parlamentodaki koltukların partilere dağıtımında yaşanan bazı yazılım hataları ve sahte oy pusulalarına dair basına yansıyan haberler, kamuoyunun seçimlere güvenini zedeledi.
Bunun yanı sıra Almanya da dahil olmak üzere bazı Batı ülkelerinde yükselişte olan popülist hareketlerin ortak paydalarından biri, bulundukları ülkedeki seçimlerin güvenilirliğini sorgulamak. Uzmanlara göre bu partiler, benimsedikleri bu tavırla yerleşik demokratik düzene güveni sarsma amacı güdüyor.
Almanya’da bu tavrı benimseyen siyasi aktörlerin başında, anketlere göre Almanya’nın en güçlü ikinci partisi hâline gelen aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif (AfD) geliyor. AfD, Saksonya seçimlerinde “hile” yapıldığını öne sürmüş, AfD’ye yakın bazı sosyal medya hesapları Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde “seçimlerde manipülasyon” iddialarını gündeme getirmişti.
Çalışmalarını Berlin Hür Üniversitesi’ne bağlı Otto Suhr Enstitüsü’nde sürdüren siyaset bilimci Aiko Wagner’e göre, Almanya’da seçimlerin güvenilirliğini sorgulamak için bir neden yok. Wagner, “Diğer birçok ülkeyle karşılaştırıldığında, Almanya’da seçimler son derece güvenilir. Dünya çapında seçimlerin güvenilirliğine dair uluslararası araştırma projelerine baktığımızda, Almanya’nın hep listenin en üst kısmında yer aldığını görüyoruz” diyor. Wagner, Almanya’da seçim usulsüzlüklerine ender rastlandığına dikkat çekiyor.
ABD merkezli sivil toplum kuruluşu Freedom House’un yayınladığı Seçim Kırılganlık Endeksi’nde Almanya, son Federal Meclis seçimlerinde, toplam 100 puanın 89’unu almayı başardı. Bu puan seviyesiyle Almanya, Fransa’da 2022 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini ve ABD’de 5 Kasım 2023’te yapılan seçimleri geride bırakmış oldu.
Kanada Kraliyet Askeri Akademisi ve İngiltere’de bulunan East Anglia Üniversitesi’nin bir projesi olan Seçim Güvenilirliği Projesi’ne göre de Almanya, toplam 84 puanla uluslararası sıralamanın en üst sıralarında. 2024 yılında yayımlanan raporda yer alan listede, dünya çapında İsveç 89 puanla ilk sırada yer alırken, Türkiye ise 37 puan alabildi. Rapora göre en az puanı alan ülke ise Mısır oldu.
Almanya’da seçmenlerin sahip olduğu haklar ve seçim güvenliği için alınan önlemler, aslında kağıt üzerinde diğer birçok ülkedeki uygulama ve yasalarla benzeşiyor. Almanya’yı diğer ülkelerden farklı kılan faktörse, örneğin Türkiye ve Fransa’da olduğu gibi üniter değil federal bir siyasi sistemin var olması. Dolayısıyla ülkede demokratik kurumlar genel itibarıyla ademi merkeziyetçi bir anlayışla inşa edilmiş durumda.
Siyaset bilimci Wagner, Almanya’da seçimlerde büyük çaplı bir hile yapılmasının imkansıza yakın olmasını, seçim sürecinin merkezi olmayan bir biçimde yürütülmesi ile açıklıyor.
Wagner, “Teknik olarak bir seçim bölgesinde hissedilebilir bir etki yaratmak için, hileyi bir seçim salonunda değil, çok sayıda salonda yapmanız gerekir. Öte yandan Almanya’da toplam 299 seçim bölgesi bulunduğunu da unutmamak gerekiyor” diyor. Dolayısıyla bir veya birden çok sandık görevlisi bulundukları salondaki oy pusulalarında hile yapmaya yeltendikleri durumda bunun seçim sonucuna etkisi minimal oluyor.
Tübingen Üniversitesi’nden siyaset bilimci Gabriele Abels de benzer görüşte. Abels, Almanya’da yerleşik belirli mekanizmalar çerçevesinde, çok katmanlı bir denetleme sisteminin varlığına dikkat çekiyor. Bu çerçevede Almanya’da büyük çaplı bir seçim manipülasyonu yapılması olasılığının son derece düşük olduğunu belirten Abels, her bir oy sayılırken odada birden çok kişinin mevcut olması zorunluluğu, kontrol sayımları ve sandık sorumlularının seçim belgeleme yükümlülüklerine işaret ediyor.
Sandık görevlilerinin hiç kimse fark etmeksizin hile yapmaya yeltenmesi olasılığının da pratikte son derece düşük olduğuna dikkat çeken Abels, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Yasalar çerçevesinde, seçim görevlilerinin, oy verme veya sayma sürecinde sandıklar veya oy pusulalarıyla asla yalnız kalmamaları gerekiyor.”
Almanya’da oylar, yalnızca birden çok kişinin mevcudiyetinde değil, seçim manipülasyonu riskini engellemek amacıyla kamuya açık sayılıyor. Bu çerçevede, her yurttaş seçim günü boyunca bir seçim salonuna giderek orada bulunma ve süreci gözlemleme hakkına sahip. Bunu yapmak için herhangi bir kayıt veya ön başvuru da gerekmiyor. Ancak sandık başkanı bir kişinin seçimlerin yapılma sürecini engellediğine kanaat getirirse kendisini salondan çıkarma yetkisine sahip oluyor.
Bunun yanı sıra seçimlerde herhangi bir hile yapanları son derece yüksek cezalar bekliyor.
Alman Ceza Kanunu’nun 107’nci maddesinde, “Hakkı olmadan oy veren veya bir seçimin doğru olmayan bir sonucuna yol açan veya seçim sonucunda hile yapanlar, beş yıla kadar hapis cezası veya para cezasıyla cezalandırılır” ifadesi yer alıyor. Bu madde, örneğin bakıma muhtaç kişilerin velileri, baktıkları kişilerin isteğinden farklı bir oy kullandıkları durumda da geçerli oluyor. Seçim sonucunun yanlış biçimde açıklanması ve seçimde hileye teşebbüs durumlarına da Alman Ceza Kanunu’nda yer veriliyor.
Kişilerin en olağanüstü durumda dahi en fazla 100 oyu manipüle edebileceğine dikkat çeken Wagner, “Bunlar çok yüksek cezalar. Cezaevine girme riskine girme karşılığında elde edilen fayda oldukça düşük” değerlendirmesini yapıyor.
Ayrıca Almanya’da oy hakkı olan her yurttaş, federal meclis seçim sonuçlarına itiraz etme hakkına sahip. Bu itirazların haklı olup olmadığına federal meclis karar veriyor. İtirazda bulunan yurttaşın verilen karardan memnun olmadığı durumda ise Anayasa Mahkemesi’nde temyize gitme hakkı bulunuyor.
Almanya’da yurttaşların, sandığa gitmeksizin mektupla oy kullanma hakkı da bulunuyor. Anayasa’nın düzenlediği özgür, adil ve gizli seçim prensiplerinin garanti altına alınması çerçevesinde uzmanların en eleştirel yaklaştığı konunun, mektupla oy verme işlemi olması dikkat çekiyor.
Oy pusulasının bu durumda evde doldurulduğu ve teorik olarak diğer insanların da oy kararı üzerinde etkisi olabileceğine dikkat çeken Wagner, “Mektupla oy verme işleminde gizli seçim ilkesi zaten ihlal edilmiş oluyor. Oy kararını başka biri etkilediği durumda da özgür seçim ilkesi de ihlal edilmiş oluyor” diyor.
Bu konuda meslektaşı ile hemfikir olan Abels, mektupla oy kullanıldığı durumlarda oy pusulasını kimin doldurduğunun denetlenemediğine dikkat çekiyor. Abels’a göre, teorik olarak, belirli partilerin kalelerinden olan bölgelerde postacıların belirli oyları yok etme olasılıkları da mevcut.
Tüm bunlara rağmen Wagner, mektupla oy işleminde seçim manipülasyonu olasılığının çok düşük olduğu görüşünde:
“Bu durumda bir kişinin mektupları açması gerekir. Kaldı ki biri bunu yaptığında oy zaten geçersiz oluyor. Daha sonra bu kişinin, oyların belirli bir parti için olup olmadığına bakıp belirli pusulaları dilediğince çöpe atması gerekir. Eğer oy, manipülasyon yapmak isteyen kişinin arzu ettiği partiye verilmişse de zarfı öyle bir kapatması gerekir ki, kimsenin dikkatini çekmesin. Tüm bu çaba ve böylesine bir kriminal enerjinin boyutu, düşük faydaya göre çok yüksek.”
Federal Seçim Kurulu Başkanı Ruth Brand, geçmişte verdiği bir demeçte, mektupla oy verme işleminin de sandığa gitmek kadar meşru bir demokratik davranış olduğunu savunmuştu. Federal Anayasa Mahkemesi de bugüne kadar verdiği birçok kararda, mektupla oy verme işleminin Anayasa’ya uygun olduğuna hükmetmişti. Mektuplarla verilen oyların sayılma sürecinde de seçim günü sandık başında olduğu gibi, her yurttaşın bizzat yer alma hakkı bulunuyor.
Peki seçimlerde hile veya manipülasyon yapılabileceği yönündeki kaygılar ne kadar gerçekçi?
Wagner, seçim sonuçları sayılırken hata payının her zaman mevcut olduğuna ancak bunun hile olarak görülemeyeceğine dikkat çekiyor:
“Elbette hile yapılması ihtimalinin yüzde sıfır olduğunu söyleyemeyiz. Bu bir kanıt meselesi. Hile yapıldığına dair elimizde kanıt olmadığı sürece, böyle bir şeyin olmadığından yola çıkmak zorundayız.”
Öte yandan Alman yurttaşların seçimin güvenilirliği konusunda son derece dikkatli olduğunu da sözlerine ekleyen siyaset bilimci, sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Birçok kişinin gözü açık ve bir seçim sürecinin doğru mu yanlış mı gittiğini anlayabilecek durumdalar.”