Almanya’da ordu ve polis içinde ‘aşırı sağ’ tehlikesi

HABER MERKEZİ – Almanya’da aşırı sağcı tartışmaları bitmek bilmiyor. Bu kez, polis ve ordu içindeki aşırı sağcı oluşum iddiaları gündemde. Kaygı ise, “Alman güvenlik kurumlarında radikalleşme mi yaşanıyor?” sorusu. Sağ popülizmin güçlendiği Almanya’da, kimi polis ve ordu mensubunun aşırı sağcı oluşumlarla bağlantılarını, bunlara sempatilerini gün yüzüne çıkaran skandallar, kamuoyunda endişelere yol açıyor. Alman ordusu içindeki

PANORAMA - NEWS 29 Ocak 2019 GÜNDEM
HABER MERKEZİ – Almanya’da aşırı sağcı tartışmaları bitmek bilmiyor. Bu kez, polis ve ordu içindeki aşırı sağcı oluşum iddiaları gündemde. Kaygı ise, “Alman güvenlik kurumlarında radikalleşme mi yaşanıyor?” sorusu.
Sağ popülizmin güçlendiği Almanya’da, kimi polis ve ordu mensubunun aşırı sağcı oluşumlarla bağlantılarını, bunlara sempatilerini gün yüzüne çıkaran skandallar, kamuoyunda endişelere yol açıyor.

Alman ordusu içindeki bir oluşumun, aralarında Cumhurbaşkanının da bulunduğu bazı siyasetçilere suikast planladığının ortaya çıkmasından aylar sonra bu kez yine ordu içinde “Hanibal’ın Gölge Ordusu” adlı gizli bir grubun, ülkede iç savaş çıkarmayı, darbe yapmayı tasarladığı iddia edilmişti.

DW Türkçe’nin haberine göre, Alman ordusunun aşırı sağ şüphesiyle hakkında soruşturma yaptığı personelin sayısı son yıllarda 400’lerin üzerine çıkarken, Alman polis teşkilatında yaşanan skandalların da ardı arkası kesilmiyor.

Saksonya Eyaleti’nde görevli bazı polis memurlarının, görevde kod adı olarak Neonazi terör hücresi NSU üyelerinin adlarını kullandıklarının ortaya çıkması, büyük tepkilere yol açmıştı.

Frankfurt’ta NSU davası müdahil avukatlarından Seda Başay Yıldız’a “NSU 2.0” imzalı tehdit mesajları gönderilmesi, olayla ilgili soruşturma sürecinde açığa alınan altı polisin bir mesajlaşma uygulamasındaki ırkçı sohbet gruplarının gün ışığına çıkması endişeleri daha da artırdı.

Demokrasi ve Sivil Toplum Enstitüsü’nden (IDZ) sosyolog Dr. Axel Salheiser, ordunun ya da polis teşkilatının, Almanya’daki toplumsal ve siyasi gelişmelerden bağımsız varlık sürdürmediklerine dikkat çekerek, “Güvenlik kurumları toplumu yansıtıyor, onlar toplumun aynadaki sureti” ifadelerini kullandı.

Salheiser, daha gelenekçi, otoriter görüşlere sahip olanların aşırı sağa eğilim gösterebildiğini, bu kişilerin ordu ve poliste görev almaya daha çok ilgi duymaları nedeniyle de, gelinen noktada yapısal bir sorundan söz edilebileceğini kaydetti.

Alman Polis Sendikası (GdP) Başkanı Oliver Malchow ise son dönemde yaşanan skandalları “münferit hadiseler” olarak nitelendirdi ve Alman polis teşkilatında radikalizm ya da aşırı sağ sorunu olmadığını savundu. Meslektaşlarının yüzde 100’e yakınının Anayasa’ya bağlı olan, hukuk devleti zemininde görev yapan personel olduğunu söyleyen Malchow, “Polis mesleğine radikal ve aşırı sağcı düşüncelerini taşımak isteyenlere teşkilatımızda yer yok” dedi.

Malchow, bu yola sapan personele, disiplin hükümleri ile ceza kanununun sunduğu tüm araçların kullanılması gerektiğini vurguladı.

Aşırı sağ ve terörle mücadele uzmanı Winfried Ridder’e göre ise son dönemde güvenlik birimlerinde yaşanan skandalların aydınlatılabilmesi ve benzer olayların önlenmesi için “zihniyet değişimi” kilit önem taşıyor.

Uzun yıllar iç istihbarat teşkilatı BfV’de çalışmış olan Ridder, NSU skandalının ardından Federal Meclis’te oluşturulan araştırma komisyonunun 2013 yılında hazırladığı raporu hatırlattı ve devam etti:

“Hatırlarsanız bu raporda güvenlik güçleri ile ilgili olarak 47 öneriye yer verilmişti, bu önerilerin en önemlisi hem Anayasa Koruma Teşkilatı (BfV) hem de poliste, zihniyetin değişmesi gerektiği tavsiyesiydi. Evet zihniyetin değişmesi gerekiyor. Ancak ne yazık ki bu yıllar hatta on yıllar alabilecek bir süreç.”

ÖNE ÇIKANLAR