Almanya Dışişleri Bakanı Wadephul'un Suriyeli mültecilerin kısa zamanda geri dönemeyeceğini söylemesi hükümet içinde krize neden oldu. Alman hükümeti dönüşleri hızlandırmakta ısrarcı. Peki bu mümkün mü?
Almanya’da Mayıs 2025’te göreve gelen Hristiyan Birlik partileri (CDU / CSU) ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) koalisyonu ülkeden sınır dışı edilecek kişi sayısınıbelirgin biçimde artırmayı hedefliyor.
Bu nedenle Dışişleri Bakanı Johann Wadephul’un kısa süre önce gerçekleştirdiği Şam ziyareti sonrası Suriyeli mültecilerin ülkelerine hızlı şekilde dönmelerinin zor olduğunu söylemesi Berlin’de hararetli bir tartışma başlattı. Wadephul, Suriye iç savaşından ağır bir şekilde etkilenen Şam’ın bir banliyösüne yaptığı ziyarette de “Burada neredeyse hiç kimse gerçekten onurlu bir hayat yaşayamaz” ifadelerini kullanmıştı.
Partisi içinde eleştiri oklarının hedefi olan Wadephul’a Almanya Başbakanı Friedrich Merz’ten de mesafeli bir yanıt geldi. Merz, “Suriye’deki iç savaş sona erdi. Artık Almanya’da sığınma için hiçbir sebep yok. Bu nedenle sınır dışı etmelere de başlayabiliriz” dedi.
Merz, Wadephul’un Şam’ın özellikle hasarlı bir bölgesini ziyaret ettiğine işaret edip Bakan’la yaşadığı anlaşmazlığı önemsiz gibi göstermeye çalışsa da bu sözler Berlin’de Wadephul’u hedef olan bir azarlama olarak algılandı.
Hükümet sözcüsü Stefan Kornelius ise çatışmayı daha da önemsiz göstermeye çalışarak “Elbette Şansölye, Dışişleri Bakanı’nın arkasında duruyor” dedi.
Ancak bu açıklama da hükümetin özellikle Hristiyan Birlik cephesinde yaşanan tartışmaları dindirmedi.
CDU (Hristiyan Demokrat Birlik), gelecek yıl Saksonya Anhalt ve Baden Württemberg eyaletlerinde yapılacak seçimler sebebiyle kaygılı. Özellikle bu iki eyaletin CDU’lu başbakanları Suriyelilerin bir an önce gönderilmesi için bastırıyor. CDU, mülteci karşıtlığı ile puan toplayan ve Saksonya-Anhalt’ta bile açık ara önde olan aşırı sağcı AfD’nin baskısı altında.
Merz: Ahmed Şara’yı bunun için davet ettim
Peki Almanya’nın Suriyelileri hızla geri gönderme planı ne kadar gerçekçi?
Merz, Suriyelilerin geri dönüşünü hızlandırmak için Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yı bu konuyu görüşmek üzere Almanya’ya davet ettiğini söyledi.
Merz, Almanya’daki Suriyelilerin çoğunun “ülkelerinin yeniden inşasına gönüllü olarak katkı vermek isteyeceğine inandığını” belirterek “Ülkelerine dönmeyi reddedenleri de elbette sınır dışı edebiliriz” diyor.
Ancak bu açıklamalar, hem muhalefetten hem insan hakları örgütlerinden sert tepkiler aldı. Uzmanlara göre Suriye’deki durumun “istikrarlı” olarak nitelendirilmesi için henüz erken.
Berlin merkezli Mediendienst Integration’n analizine göre de sınır dışı süreçleri ulusal oturma ve usul hukuku, anayasal hükümler, Avrupa Birliği yönergeleri ve uluslararası yükümlülüklerle yakından bağlantılı. Bu nedenle de çok kolay ilerleyebilecek bir süreç değil.
Hükümetin önceliği ise ilk aşamada, geri gönderme merkezlerinin kapasitesini artırmak. Şu anda Almanya genelinde yaklaşık 800 adet bu türde tesis bulunuyor.
Hamburg Üniversitesi’nden hukukçu Hannah Franz, bu kapasitenin uzun süredir yetersiz kaldığını söylüyor. 2024’te yaklaşık 6 bin kişi sınır dışı öncesi gözaltına alındı. Bunların yüzde 90’ından fazlası erkekti. “Kadınlara uygun gözaltı alanı neredeyse yok” diyen Franz, barınma koşullarındaki cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekiyor.
Karlsruhe Valiliğinden Franca Röll de bu merkezlere kimlerin alındığını şöyle açıklıyor:
“Genellikle suç işlemiş kişiler ama sadece onlar değil. Yabancılar dairesinde agresif davranan, barınma yerinde huzuru bozan ya da daha önceki bir sınır dışı sırasında direnç gösteren kişiler de bu kapsamda değerlendiriliyor.”
Sınır dışı işlemlerinin önündeki en büyük engellerden bir diğeri de, kimliği tespit edilemeyen kişiler. Berlin Göç Dairesi Başkanı Engelhard Mazanke, 30 yılı aşkın deneyimine dayanarak şöyle diyor:
“Birçok bölgede ulus-devlet sınırları etnik olarak homojen değil. Örneğin Kürtler Türkiye’den, İran’dan ya da Suriye’den gelmiş olabilir. Bazen gerçekten hangi ülkeden geldiklerini belirlemek mümkün olmuyor.”
Pasaport veya kimlik belgesi bulunmayan kişiler için tanıklıklar, eski belgeler veya askerlik kâğıtları delil olarak kullanılabiliyor. Ancak her durumda, kişinin alınmasını kabul eden bir “anavatan devleti” olması gerekiyor.
Mazanke’nin verilerine göre, Berlin’den ayrılanların çoğu kendi isteğiyle ülkesine dönüyor. 2019’da 6 bin kişi gönüllü olarak, yalnızca 1000 kişi zorla sınır dışı edilerek Almanya’dan ayrıldı. Dolayısıyla Berlin’den gönüllü gidişler ile ülkelerine zorunlu dönüşler arasındaki oran altıda birdi. Mazanke, 2025 yılı sonuna kadar 15 bin gönüllü geri dönüş ve bin 700 sınır dışı bekliyor. Bu, mevcut rakamın neredeyse iki katı olan on birde bire bir artış anlamına geliyor.
