Almanya'da yapılan bir araştırma göçmen kökenlilerin konut piyasasında daha düşük şansları bulunduğunu ve ırkçılık nedeniyle daha olumsuz koşullarda yaşamak zorunda kaldığını ortaya koydu.
Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre, ülkede ırkçılık göçmen kökenlilerin hayatını özellikle ev ararken olumsuz etkiliyor. Alman Uyum ve Göç Araştırmaları Merkezi’nin (DeZIM) “Alışılmış eşitsizlik: Irkçılık ve yaşam koşulları” başlıklı araştırmasına göre ırkçılığa maruz kalanlar özellikle konut piyasasında daha düşük şansa sahip oluyor ve güvencesiz barınma koşulları altında yaşıyor.
Araştırma Ağustos 2024-Ocak 2025 tarihleri arasında yaklaşık 9 bin kişiyle görüşülerek ve resmi veriler analiz edilerek gerçekleştirildi.
Aynı zamanda araştırma için bir deney de yapıldı. Araştırmacılar gerçek konut ilanlarına farklı isimlerle başvurular gönderdiler. Gelir gibi diğer faktörler ise değiştirilmedi.
Araştırmayı yürüten Tae Jun Kim, benzer koşullara sahip insanların yalnızca ırkçı bir etiketleme nedeniyle farklı muamele gördüğüne dikkat çekerken özellikle Ortadoğu veya Afrika kökenli isimlere sahip olanların konut başvurularına daha seyrek yanıt aldığı ve daha az sıklıkla ev bakmaya davet edildiği görüldü.
Yaşam koşulları daha kötü
“Konut bağlamının tamamında ırkçı ayrımcılığa dair işaretler bulunduğunu” belirten Kim, araştırmaya göre ırkçı biçimde kategorize edilen kişilerin daha az ev sahibi olduğunu, ortalama olarak daha küçük dairelerde yaşadığını ve hava kalitesinin kötü ve yeşil alanın az olduğu bölgelerde ikamet ettiğini kaydetti.
Çalışmaya göre ayrıca kökenleri ya da diğer özellikleri nedeniyle ayrımcılıktan etkilenme ihtimali bulunanlara kişi başına ortalama 47 metrekare ve 1,3 oda düşüyor. Buna karşılık ayrımcılık yaşamayan kişiler kişi başına ortalama 69 metrekare ve 1,9 odada yaşıyor.
Ayrımcılığa uğrama ihtimali bulunanların aynı zamanda barınma giderleri nedeniyle de daha fazla baskı hissettiklerini ifade ettikleri belirtildi. Sözleşmelerinde daha sık artış öngören endeksli ya da kademeli kira gibi uygulamaların yer aldığı, kira kontratlarının süresinin sınırlı olduğu ya da “alt kiracı” veya geçici kiracı olarak ikamet ettikleri kaydedildi.
Araştırma ekibi, sonuçlardan hareketle kapsamlı bir dizi politika önerisi ortaya koydu. Bunlar arasında sosyal ve kamu yararına yönelik konutların sistematik biçimde artırılması yer alıyor. Ayrıca kira hukukunda daha sıkı bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu, örneğin sıklıkla artış öngören endeksli ve kademeli kiraların kullanımına yasal sınırlama getirilmesi gerektiği belirtildi.
Araştırmacılar, konut bağlamında ayrımcılığın “hukuken etkili biçimde takip edilebilmesi” için Genel Eşit Muamele Yasası’nda (AGG) reform öneisinde de bulundu.
Federal Hükümetin Ayrımcılıkla Mücadele Sorumlusu Ferda Ataman da bu talebe destek verdi.
Ayrımcılığın konut piyasasında “yaygın biçimde” görüldüğünün Ulusal Ayrımcılık ve Irkçılık İzleme Merkezi’nin (NaDiRa) çalışmasıyla ortaya konduğunu belirten Ataman, bunun Federal Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi’ne yapılan danışma başvurularıyla da görüldüğünü belirtti. Ayrımcılığa uğrayanların söz konusu birimden destek alabileceğini vurgulayan Ataman, aynı zamanda ayrımcılık hukukunun “insanlara gerçekten yardım edecek şekilde” değiştirilmesi gerektiğini ifade etti.
