Alice Weidel’in başkanlığındaki AfD, seçimdeki başarısıyla dikkat çekerek Almanya'daki siyasi denklemi değiştirdi.
Almanya’da dün gerçekleştirilen kritik seçimlerde aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif (AfD) Partisi, bir önceki seçime kıyasla neredeyse iki katı oranında oy alarak ikinci sıraya yerleşti.
AfD, geçici olarak açıklanan resmi verilere göre Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ve Bavyera eyaletinde teşkilatlanmış kardeş parti Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) ile oluşturduğu CDU/CSU koalisyonunu geride bırakarak büyük bir çıkış yaptı. CDU/CSU, oyların yüzde 28,6’sını alarak birinci sırada yer aldı.
AFD’NİN OY ORANI YÜKSELDİ
AfD, seçimlerde beklentileri karşılayamadı ve anketlerde öngörülen oy oranını yakalayamadı. Ancak, bir önceki seçimlere kıyasla 10,4 puanlık bir artışla yüzde 20,8 oy oranına ulaşarak ikinci sıraya yerleşti.
Almanya’daki aşırı sağcı yükselişin ve AfD’nin seçim başarısının en önemli faktörlerinden biri olarak, partinin eş başkanı Alice Weidel öne çıkıyor.
ALICE WEIDEL’İN SİYASETE GİRİŞİ
AfD’nin bu seçimde başbakan adayı olan Alice Weidel, aşırı sağcı, erkek egemen ve göçmen karşıtı bir partinin alışılmadık bir temsilcisi olarak dikkat çekiyor.
Sri Lanka doğumlu bir film yapımcısından iki çocuk annesi olan Weidel, aynı zamanda Çin’de ekonomi doktorası yaparak Mandarin dilini akıcı bir şekilde konuşuyor.
İŞ DÜNYASINDA BAŞARILI BİR GEÇMİŞ
Siyasete girmeden önce, Goldman Sachs ve Allianz Global Investors gibi büyük firmalar için çalışan Weidel, serbest iş danışmanı olarak da çalıştı. İş dünyasında kazandığı deneyim, AfD’nin eş lideri olarak partisinin destek bulmasına katkı sağladı.
AFD’NİN DESTEK ARTIŞI
Weidel, son yıllarda AfD’ye olan desteğin artmasında önemli bir rol üstlendi. Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un 23 Şubat’ta erken seçime gitmesine neden olan parçalı koalisyonunun yaratmış olduğu hayal kırıklığı, Weidel ve AfD için fırsata dönüştü.
WEIDEL’İN AİLESİNİN TARİHİ
Alice Weidel, ailesinin herhangi bir siyasi partiye üyeliği olmadığını belirtse de yetiştirilme tarzını “son derece siyasi” olarak tanımlıyor. Die Welt gazetesine göre, Weidel’in büyükbabası, Nazi dönemiyle ilişkili önemli bir yargıçtı ve ailesi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Silezya’dan sürüldü.
EĞİTİMİ VE DENEYİMİ
Weidel, işletme ve ekonomi alanlarında aynı anda iki üniversite eğitimi aldıktan sonra, Goldman Sachs’a katıldı. Ancak iş hayatında sıkılan Weidel, işletme danışmanı olarak çalışırken Çin’e taşındı ve Çin emeklilik sistemi üzerine ekonomi doktorası yaptı.
THATCHER’IN POLİTİKALARINA YAKIN
Weidel, 2013 yılında Euro Bölgesi krizi sırasında kurtarma paketlerine karşı çıktığı için AfD’ye katıldığını belirtiyor.
Ayrıca, eski İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher’ı politik bir rol model olarak alıyor ve Almanya’nın Avrupa Birliği’nde reform yapamadığı takdirde, AB üyeliği konusunda Brexit tarzı bir referanduma gidilmesi gerektiğini savunuyor.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE ŞÜPHEYLE YAKLAŞIYOR
Weidel, iklim değişikliği konusunda şüpheci bir tutum sergiliyor. Vergi indirimi, asgari ücretin kaldırılması, devletin küçültülmesi ve karbon nötr bir ekonomiye geçişin maliyetlerinin düşürülmesi gerektiğini savunuyor.
AİLE YAŞAMINDA ÇELİŞKİLER
Weidel, 2018 yılında yaptığı bir parlamenter konuşmasında, beyaz milliyetçiler arasında popüler olan “Büyük Yer Değiştirme” komplo teorisini gündeme getirmişti.
Ancak lezbiyen olmasına rağmen, kendisine eşcinsel denmesini reddeden Weidel, eşcinsel evliliğe ve eşcinsel çiftlerin evlat edinmesine karşı bir tavır sergiliyor. Bu tavrı, kendisini AfD’de bulmasının bir nedeniydi.