Alman iltica sisteminin en büyük problemi

BERLİN- Hamburg’daki kanlı market saldırısı, eylemin neden ve nasıl gerçekleşmiş olabilir sorularını akla getirdi. Bu saldırı kafalarda birçok soru işareti bıraktı. Dini, ırkı ve Siyasi fikirleri yüzünden zulme uğrayan insanlara sığınma hakkı veren yasa 1949‘da yürürlüğe girdi. Bu iltica yasası, mültecileri koruma kanunu olarak hala yürürlükte. Alman anayasanın birinci maddesi insanın onur ve haysiyetinin korunması.

PANORAMA - NEWS 03 Ağustos 2017

BERLİN- Hamburg’daki kanlı market saldırısı, eylemin neden ve nasıl gerçekleşmiş olabilir sorularını akla getirdi. Bu saldırı kafalarda birçok soru işareti bıraktı.

Dini, ırkı ve Siyasi fikirleri yüzünden zulme uğrayan insanlara sığınma hakkı veren yasa 1949‘da yürürlüğe girdi. Bu iltica yasası, mültecileri koruma kanunu olarak hala yürürlükte. Alman anayasanın birinci maddesi insanın onur ve haysiyetinin korunması.

İlk dönemlerde sığınmacı sayısı yıllık 1900 kişiyken bu rakam bir kaç yıl içinde 4 bin 500’e ulaştı. Uzmanlar bu sayının 60 milyon Alman halkı için problem olmayacağını belirtiyorlar. İlk olarak 1969‘da iltica başvuruları 10 bin sınırını aşarken, bu rakam daha sonraki yıllarda dört haneli sayılara düştü.

1992‘deki Balkan ülkelerindeki savaşlar sonrasında Avrupa ülkelerine mülteci akını gerçekleşti. O yıllarda 440 bin başvuru oldu. Barışın sağlandığı daha sonraki yıllarda bu rakam 30 bine kadar geriledi. 2015‘de mülteci sayısı bir milyona doğru ilerledikçe, yıllık iltica için başvuranların sayısı 450 bin rakamına ulaştı. 2016‘da eski başvurularla birlikte 750 bin‘e çıktı.

Beklenmedik bir mülteci akımı sistemi kısa sürelide olsa çökertti. Uzmanlar, gelen mültecilerin düşünme süresinin altı ay olduğunu belirtiyor. Ülkede yeni oldukları için onları Almanya’ya bağlayacak bir etken bulunmuyor. Başvuruları kabul edilmezse ülkeyi kolay terk edebiliyorlar. Bu süre uzadıkça, ülkeye alışıyorlar, terk etmeleri de zorlaşıyor.
Sığınma ve mülteci koruma yasaları olaylara ve kişilere genel olarak bakmıyor, her mültecinin durumunu ayrı değerlendiriyor.

SINIR PROBLEMİ

Schengen Bölgesine ait ülkelerde bulunan sınırların denetlenmesinde problem oluşmadığını belirten uzmanlar, Avrupa Birliğine (AB) ait sınırların kontrol altına alınması gerektiğini belirtiyorlar. Bunun yanı sıra mültecilerin dengeli bir şekilde AB ülkelerine dağıtılması gerektiğini ve çalışmaların hızla yapılmasının önemine vurgu yapıyorlar.

Avrupa ülkeleri arasın da Schengen ve Dublin anlaşmaları var, ama ortak bir Avrupa Birliği iltica yasası yok. Bazı ülkeler mültecileri kabul etmeyebiliyor, bu durumda sıkıntıya Almanya giriyor.

Belgesi olmayan mültecilerin ülkeye girişi konusunda dikkatli olunması gerekiyor.  Böyle bir durumda ilk geldikleri Avrupa Birliği ülkesine geri göndermek isteniyorsa bazı kurallara dikkat etmek gerekiyor. AB ülkelerinde sınırlar açık, çok sıkı bir kontrol yok. Günde milyonlarca insan Almanya sınırını kontrolsüz geçiyor. Bunların için de belgesi olmayan kaçak insanlarda var.

YETKİ PROBLEMİ

Yetki problemi yaşanıyor. Mesela; iltica başvurularının işlemini eyaletler yapıyor, mülteciler arasında güvenlik sıkıntısına federal meclis bakıyor, mültecilerin yurt dışı yapılmasıyla bakanlık ilgileniyor, mültecilerin yerleştirilmesi ve konaklamasıyla belediye ilgileniyor.

Tam bir kaos durumu, çünkü süreci takip edip anında karar verecek ortak bir birim oluşturulamadı. Çalışmalar değişik kamu kurumlarında yapıldığı için süreç uzuyor. Birde her kurum mültecileri kendi çalışma alanına göre değerlendiriyor. Kaynak: www.rp-online.de