Pamukkale’deki Cehennem Kapısı’nın gizemi çözüldü

HABER MERKEZİ – Denizli denince aklımıza ilk gelen, Pamukkale travertenleri olsa da travertenlerin tepesinde yer alan Hierapolis antik kenti, içinde barındırdığı gizemleri ile Pamukkale ziyaretçilerinin dikkatini çekmeyi başarıyordu. İlginin sebebi ise bu kentin, M.S. 133 yılında antik Roma yönetimi altındayken güzel hareketli bir kaplıca merkezi olmasının yanı sıra, uğursuz bir nedenle de tanınmasıydı. Rivayete göre,

ZEYNEP SENA SAYIN 23 Ağustos 2021 GEZİ

HABER MERKEZİ – Denizli denince aklımıza ilk gelen, Pamukkale travertenleri olsa da travertenlerin tepesinde yer alan Hierapolis antik kenti, içinde barındırdığı gizemleri ile Pamukkale ziyaretçilerinin dikkatini çekmeyi başarıyordu.

İlginin sebebi ise bu kentin, M.S. 133 yılında antik Roma yönetimi altındayken güzel hareketli bir kaplıca merkezi olmasının yanı sıra, uğursuz bir nedenle de tanınmasıydı.

Rivayete göre, “Ölüler Ülkesine Geçiş Kapısı” da burada bulunuyordu. Bu kapıdan geçilerek girilen yeraltında, üç başlı cehennem köpeği Kerberos’un zehirli nefesi fışkırıyor ve tanrı olarak kabul edilen Hades’e böylelikle kurban veriliyordu.

Artık buraya gelenler, tapınaktaki din adamlarına tanrılara kurban vermeleri için para ödemeye başladılar. Bu ayinlerde bir din adamı, kuzu ya da boğa gibi bir hayvanı tapınağın içine götürüyor ve sanki ilahi bir şekilde kurban edilmiş gibi hayvan oracıkta ölüyor, din adamı da canlı olarak dışarı çıkıyordu.

Peki aynı yere giren din adamları sağ kalıyorken, yanlarında götürdükleri hayvanlar neden ölüyordu?
Almanya’nın Duisburg-Essen Üniversitesi’nde jeolojik süreçler sırasında açığa çıkan gazlar üzerinde çalışmalar yapan volkan biyoloğu Hardy Pfanz bu konu ile ilgili yaptığı araştırmalarda yapının etrafındaki havada çok yüksek düzeylerde karbondioksit olduğunu tespit etti.

Normal havada yüzde 0,04 oranında karbondioksit bulunuyorken, bu miktar burada yüzde 80lere ulaşıyordu ve bu gerçekten ölümcül bir seviyeydi. Bu, aşırı karbondioksit seviyelerinin sebebi ise Pamukkale’nin 35 kilometre uzunluğunda bir fay hattı bölgesinde yer almasıydı.
Ancak hala akıllarda bir soru vardı: Madem burası insan hayatını tehdit edecek kadar tehlikeli bir bölge, o zaman tapınağa giren din adamları nasıl sağ çıkabiliyordu? Pfanz, kafasındaki bu sorularla bu kez farklı saatlerde ölçüm yaptı:
“Gün boyunca, hava sıcak ve güneşli olduğunda, karbondioksitin hızla dağıldığını, ancak karbondioksit havadan daha ağır olduğu için geceleri hava daha soğuk olduğunda zeminde biriktiğini fark ettik ve bu zeminde ölümcül bir gaz birikintisi oluşturuyor.”

Pfanz, bu bulgularda yere daha yakın olan hayvanların bu zehirli birikintide çabucak boğuldukları ancak daha uzun boylu olan din adamlarının ise daha düşük karbondioksite maruz kaldıkları için hayatta kaldıkları sonucuna vardı.