Kuzey Avrupa’da mutlaka görülmesi gereken 8 kent

HABER MERKEZİ – İskandinavya ve Baltık bölgesi, Avrupa’nın en kendisine özgü coğrafyalarından biri.

Kuzey ışıklarını görebileceğiniz, büyük oranda düzlüklerden oluşan ve genellikle müreffeh toplumlara sahip olan Kuzey Avrupa, kentleriyle de dikkat çekiyor.

İşte bu soğuk ama bir o kadar da güzel coğrafyada görüşmesi gereken 8 kent.

Stockholm, İsveç

İsveç’in başkenti, aynı zamanda da İskandinavya’nın en büyük kentlerinden biri olan Stockholm, mimarisi ve doğal güzellikleriyle dikkat çekiyor. Baltık Denizi’nde gerçekleşen gemi turlarının da uğrak limanı olan Stockholm, İskandinav yarımadasının en eski kentlerinden biri. Kentte tüm İsveç nüfusunun %21’i yaşamakta. Vikinglerin bir liman olarak inşa ettiği Stockholm günümüzde anakara, on ada ve bir göl ile denizin birleştiği alana yayılmış durumda.İskandinavya’nın kültürel başkenti olan Stockholm’de çok sayıda müze, kitapçı, kafe ve galeri bulunmakta. Gamla Stan mahallesi, eski Stockholm’ün en iyi korunmuş bölgesi. Turistlerin mutlaka ziyaret ettiği bu bölge kentin tarihsel gelişimini de yansıtan bir yer. Kentin bir diğer ilgi çekici yanı da metro ağı. Oldukça kullanışlı bir metro ağına sahip olan kentin, istasyonları sanat galerisini andırıyor. 100 metro istasyonunun 90’ı bir sanat galerisi gibi tasarlanmış durumda.

Helsinki, Finlandiya

Rotamızı İskandinavya yarımadasının doğu tarafına Finlandiya’ya çeviriyoruz. Ülkenin başkenti olan Helsinki aynı zamanda Finlandiya’nın en büyük şehri konumunda. Siyasi olduğu kadar kültürel ve ekonomik başkent özelliği taşıyan kent, bir liman şehri.Etrafı devasa ormanlarla çevrili olan Helsinki 200 kilometre boyunca yürüyüş ve doğa sporları gerçekleştirilebilecek bir doğal yaşam alanına sahip. Kış aylarında donan Baltık Denizi üzerinde insanlar sıklıkla yürüyüş gerçekleştirip paten kaymakta.

Malmö, İsveç

İsveç’in güneybatısında Danimarka ile komşu olan Malmö, gelişmiş şehircliliğiyle dikkat çekiyor. Danimarka’nın başkenti Kopenhag’a uzanan ve deniz üzerine kurulu Öresund köprüsü yaklaşık 8 kilometre uzunluğundadır.Malmö’de 19. yüzyıl mimarisine ait yapıların yanı sıra İsveç’in en yüksek gökdeleni de Malmö’de bulunuyor.İsveç’i Avrupa’ya bağlayan köprü olan Oresund, Malmö’den Danimarka’nın başkenti Kopenhag yakınlarına doğru uzanır. 1 Temmuz 2000’de açılan 7.815 metre uzunluğundaki köprü, dünyada sürücüler için en keyifli rotalardan biri olarak da kabul ediliyor.

Kopenhag, Danimarka

Danimarka’nın başkenti olan Kopenhag, dünyanın en pahalı kentlerinden biri olma özelliği taşıyor. Bir liman kenti olan Kopenhag’da, deniz taşımacılığı önemli bir yer taşımakta. Kanallar boyunca sıralanan tekneler, Kopenhag’ın en karakteristik görüntülerinden birini oluşturuyor.Amsterdam’dan esintiler taşıyan ve Hollanda etkisinin yoğun biçimde hissedildiği kent mimarisinde kuzeyli havada kendisini gösteriyor.Başta Tivoli olmak üzere çok sayıda meydana ve görkemli yapıya ev sahipliği yapan Kopenhag, aynı zamanda dünyanın en yeşil kentlerinden de biri olma özelliği taşır.

Oslo, Norveç

Danimarka’nın başkenti Kopenhag ile pahalılık konusunda yarışacak kentlerden biri olan Oslo, Norveç’in hem siyasi ve ekonomik hem de kültürel başkenti. Soğuk Norveç iklimine nazaran oldukça canlı bir kültürel hayata sahip olan Oslo, şehircilik açısından da örnek kentlerden biridir. Sıcak sevenlerin uzak durması gereken yerlerden biri olan Oslo, soğuk havada yürüyüş yapıp fotoğraf çekmeyi sevenlerin zevkine hitap eden bir şehir.

Tallinn, Estonya

İskiandianvya’dan Baltık ülkelerine uzanıyoruz. Kuzey Avrupa’nın bir diğer önemli destinasyonu olan Estonya, bölgenin en kuzeydeki ve en küçük ülkesi.  Estonya’nın başkenti Tallinn ise masalsı bir güzelliğe sahip. Mimarisi ve yılın büyük bölümünde kente hakim olan kar yağışıyla ünlü Tallinn, soğuk havada gezmeyi sevenlere göre bir yer. Finlandiya’nın başkenti Helsinki’nin 80 kilometre güneyinde yer alan Tallinn, Ortaçağ’dan kalma yapıların fazlalığıyla da dikkat çeker.

St. Petersburg, Rusya

17. yüzyılda Çar Petro’nun emriyle kurulan ve Rus İmparatorluğu’nun başkenti olan St. Petersburg, aynı zamanda bu ülkenin batıya açılan penceresiydi. Rusya’nın en batılı kenti olma özelliği taşıyan St. Petersburg, bu özelliğini günümüzde de sürdürmektedir. Dünyanın en büyük sanat koleksiyonlarından birinin sergilendiği tarihi Ermitaj Sarayı’nın da bulunduğu kent Dostoyevski gibi önemli tarihsel isimlerin doğup yaşadığı şehir olma özelliği de taşıyor. 1917’deki Ekim Devrimi’nin ardından adı Leningrad olarak değiştirilen ve başkentin Moskova’ya taşınmasının ardından önemi bir nebze azalan St. Petersburg, komünist rejimin yıkılmasının ardından eski adını kullanmaya başladı. Geniş caddeleri, görkemli binaları ve yazın neredeyse güneşin hiç batmamasıyla ünlü bu kent Rusya’nın en turistik yerlerinden biri olmayı sürdürüyor.