Frankfurt, dünyanın ortası

Frankfurt Almanya’nın orta kısmında yer aldığı gibi aslında dünyanın da ortasıdır. Nasreddin Hoca’nın dediği gibi “İnanmayan ölçebilir!“ Neden dünyanın ortasıdır? 750 bin nüfusuyla dünyanın bu en küçük metropolünde yaşayan her üç kişiden biri Alman vatandaşı değildir. 180 ülkeden gelen insanların kendi kültürlerini de buraya taşıyarak barış içinde yaşadığı bu şehirde insanların nereden geldiğine bakılmaz. İlk

NAİLE NEDRET 08 Ekim 2017 GEZİ

Frankfurt Almanya’nın orta kısmında yer aldığı gibi aslında dünyanın da ortasıdır. Nasreddin Hoca’nın dediği gibi “İnanmayan ölçebilir!“ Neden dünyanın ortasıdır?

750 bin nüfusuyla dünyanın bu en küçük metropolünde yaşayan her üç kişiden biri Alman vatandaşı değildir. 180 ülkeden gelen insanların kendi kültürlerini de buraya taşıyarak barış içinde yaşadığı bu şehirde insanların nereden geldiğine bakılmaz.

İlk bakışta soğuk, koyu ve durgun bir havaya sahip gibi görünse de şehrin sokaklarında dolaştıkça dinamikliği,  keşfedilmeye hazır tarihi yapılarıyla, kafeleriyle, farklı kültürlerin uyum içinde oluşturduğu kültürel atmosferiyle renkli, ziyaret, ticaret ya da yaşamak için gelen herkese kapılarını açan misafirperverliğiyle sıcak bir şehirdir Frankfurt. Park ve bahçelerinin bolluğu hemen dikkati çeker. Almanya’nın en yeşil şehirlerinden biridir.

Frankfurt, Hessen Eyaleti’nin en büyük, Berlin, Hamburg, Münih ve Köln’den sonra Almanya’nın beşinci büyük şehridir. Avrupa ve Almanya Merkez Bankası’na, Frankfurt Borsası’na ev sahipliği yapmaktadır.

Kişi başı satın alma ölçümlerine göre Avrupa’nın en zengin ve dünyanın en yaşanabilir şehirlerinden biridir. İkinci Dünya Savaşı’nda büyük yıkım yaşayan şehir hızla gelişerek finans merkezi haline gelmiştir.

Günlük nüfusunun yüzde 48’ini buraya çalışmak için çevre şehirlerden gelenler oluşturur. Şehri yılda beş milyon turist ziyaret etmektedir.

Franklar Geçidi

Almanya’nın en büyük şehir ormanı ile Taunus tepesi (Doğal güzellikleri ile Taunus bölgesi ayrı bir yazı konusudur.) arasına kurulu şehrin ortasında Main nehri bütün görkemiyle akmaktadır.

Şehrin adı da buradan gelir. Günümüzde Frankfurt’un bulunduğu bölge bir zamanlar Main nehrinin en dar olduğu kısımdı ve Fransızların ataları sayılan Franklar iki bin yıl önce göç ederken buradan geçmişlerdi. Bölgenin adı da Franklar Geçidi anlamında Frankfurt olarak kalmıştı.

Aslında şehrin tam adı Frankfurt am Main. Main kenarındaki Frankfurt. Doğu Almanya’daki Frankfurt şehri ile karıştırılmaması için olsa gerek, böyle isimlendirilmiş. Doğudaki şehrin adı da Frankfurt an der Oder. Yani Oder nehri kenarındaki Frankfurt.

Eylül ve Ekim ayları Frankfurt’ta oldukça hareketli geçer. Sebebi Eylül ayında gerçekleşen araba fuarı ve hemen ardından başlayacak olan kitap fuarı. Şehir, Hannover’den sonra dünyanın en büyük fuar merkezine sahiptir. Bockenheim ve Westend semtlerinde bulunan fuar merkezinde yıl içinde pek çok fuar, konser ve farklı etkinlik düzenlenmektedir. Dünyanın her yerinden firmalar ve ziyaretçilerin katılımıyla fuar dönemlerinde şehrin nüfusunda yoğun bir artış gözlenir.

Yüzyıllardır bir ticaret merkezi olan şehir Avrupa kıtasının en büyük finans merkezlerinden biri konumundadır.

Bu durum şehrin siluetine de yansımıştır. Genellikle merkezi tren istasyonu (Hauptbahnhof ) ile Main nehri arasında yoğunlaşmış, çoğu banka merkezi olan yüksek binaları ile, özellikle akşamları, Main nehri üzerindeki köprülerden birinden bakıldığında ışıl ışıl, seyirlik bir manzaraya sahiptir. Silueti sebebiyle Mainhatten olarak adlandırılır.

Adım adım Frankfurt

Şehri gezmek için Frankfurt Card alıp toplu taşıma araçlarını kullanmanızı tavsiye edilir. Şehir içinde park yeri sıkıntısından dolayı arabayla gezmek zordur.

Merkezi konumu, dünyanın pek çok yerine direkt uçuş imkanı bulabileceğiniz havaalanı ve her gün yüz binlerce insanın geçtiği tren istasyonunun sağladığı ulaşım kolaylığı ile Almanya’yı gezmeye Frankfurt’tan, Frankfurt’u gezmeye Römer meydanından başlayabilirsiniz.

Şehrin 600 yıllık belediye binası ve tarihi evler ile çevrili bu küçük eski şehir meydanında bir de adalet heykeli ve çeşme bulunmaktadır. Meydandaki tarihi evler İkinci Dünya Savaşı sırasında yıkılmış, daha sonrasında restore edilmiştir. Bu evlerden köşedeki “Büyük Melek“ adıyla bilineni 17. yüzyılda Frankfurt’ta kurulan ilk banka binasıdır.

Meydanın hemen yanında 14. yüzyıldan kalma Kaiserdom ve 15. yüzyıldan kalma  Paulskirche de görülmesi gereken yerlerden. Paulskirche 1848’de Almanya’nın ilk demokratik anayasasının yapıldığı yerdir. Kaiserdom ise 1867’de yangın geçirmiş.

İkinci dünya Savaşı sırasında da büyük hasar gören yapı restore edilmiş. İçerisindeki merdivenlerden tepesine çıkabilir ve harika Frankfurt manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz. Dom ile meydan arasında bulunan Arkeoloji Bahçesi’nde Romalılardan kalma kalıntılar görülebilir.

Meydandan aşağı doğru hediyelik eşya satan dükkanların ve cafelerin arasından yürüyerek az ilerideki Main kıyısına ulaşırsınız.

Hava güzelse insanlar çimenlerde güneşlenmekte veya yürüyüş yapmaktadır. Şansınız varsa İstanbul adlı tekne de yakınlarda demir atmıştır, Main üzerinde teknede balık ekmek yeme şansını yakalayabilirsiniz.

Eiserner Steg denilen, günde on bin insanın geçtiği köprü üzerinden şehir manzarasını izleyip fotoğraf çekebilirsiniz. Main Nehri’nin bu bölümü pek çok festivalin düzenlendiği yerdir. Burada ayrıca cumartesi günleri büyük bir bitpazarı kurulur.

Nehrin beri yakasında Tarih Müzesi’ni, Museumsufer denilen karşı tarafta Almanya’nın en eski müzesi olan Stadel Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz. Müze 1815’te kurulmuş.

Burada  Van Gogh, Dages, Rembrandt, Botticelli gibi önemli isimlerin eserlerini görebilirsiniz. Museumsufer bölgesinde ayrıca Dünya Kültürleri Müzesi, İletişim Müzesi, Film Müzesi gibi müzeler de görülebilir. Nehrin iki kıyısında da önemli müzeler yer alır.

Main dönüşü Goethe Haus’u mutlaka ziyaret etmelisiniz. Johann Wolfgang Goethe’nin 1749’da doğduğu ev Goethe müzesine dönüştürülmüş. Çıkışta Hauptwache’ye yürüyebilir ve meşhur Zeil caddesinde alışveriş yapabilirsiniz.

Buradaki Galeria Kaufhof’un terasından şehrin manzarası çok güzeldir. Zeil caddesinden yürüyerek Willy Brand Platz’a ulaşılır. Burada Avrupa Merkez Bankası’nın önündeki dev Euro heykelinin önünde fotoğraf çektirmek neredeyse bir Frankfurt geleneği haline gelmiştir.

Buradan yine yürüyerek Main-Tower’a ulaşılır. 200 metre yüksekliğindeki bu gökdelenin tepesinden şehri seyretmek Frankfurt gezisinin olmazsa olmazlarındandır.

Oradan Alte- Oper meydanına geçebilir ve tarihi opera binasını görebilirsiniz. Yürümeye devam eder ve Palmengarten’a ulaşırsınız. Burada yeşilin bin bir tonu, tropik, hiç görmediğiniz bitki çeşitleri, kuş sesleri ve fazlasıyla huzur bulabilirsiniz. Hatta dilerseniz içindeki gölette kano ile kürek çekebilirsiniz.

Bir dünya kenti olsa da o aslında Heidi’nin şehri Frankfurt. Gökdelenleriyle tarihi, kozmopolitliğiyle sadeliği birleştirebilmiş şık bir şehir. Tanıştırması bizden, dilerseniz bir günlük hızlı bir şehir turu ile dilerseniz birkaç güne yayarak gezmek size kalmış.