ABD'de kamuoyunu yıllardır meşgul eden Jeffrey Epstein davası, yeni siyasi ve hukuki gelişmelerle yeniden alevlendi.
Özellikle Başkan Donald Trump’ın Ghislaine Maxwell için af ya da ceza indirimi ihtimalini açık kapı bırakması, tartışmaları derinleştirdi.
Trump, geçtiğimiz hafta Newsmax’a verdiği röportajda, Maxwell’e yönelik herhangi bir affın gündeme gelip gelmediği sorusuna şu yanıtı verdi: “Bunu yapma hakkım var, ama benden bunu isteyen olmadı. Konuyla ilgili hiçbir şey bilmiyorum. Ama böyle bir yetkim olduğunu biliyorum.”
Trump’ın bu sözleri, geçmişte Epstein ile olan ilişkisi nedeniyle zaten mercek altındayken, Maxwell’in cezaevinde Trump’ın eski avukatı ve şu an Adalet Bakan Yardımcısı olan Todd Blanche ile görüşmesiyle daha da tartışmalı bir hale geldi. Görüşmenin içeriği açıklanmazken, siyasi gözlemciler bunun Trump’ın olası çıkarları için bir zemin hazırlığı olup olmadığını sorguluyor.
Maxwell’in avukatları, Adalet Bakanlığı’nın büyük jüri ifadelerini kamuoyuna açıklama talebine karşı çıkıyor. Sebep ise açık: Eğer Yüksek Mahkeme, Maxwell’in itirazını kabul ederse, kamuya açıklanmış belgeler savunmasını zor duruma düşürebilir.
Yine de Bakanlık, MAGA tabanının tepkisini yatıştırmak amacıyla bu belgelerin yayımlanmasını istiyor gibi görünüyor. Ancak uzmanlar bunun yalnızca siyasi bir manevra olduğunu, gerçek bir şeffaflık hedeflenmediğini öne sürüyor.
Temsilciler Meclisi Gözetim Komitesi, Adalet Bakanlığı’na Epstein davasına ilişkin tüm belgelerin Kongre’ye iletilmesi yönünde resmi çağrıda bulundu. Talep edilen belgeler arasında kurban isimleri redakte edilmiş ifadeler ve önceki yönetimlerle yapılan yazışmalar da bulunuyor.
Ayrıca Komite, aralarında eski Adalet Bakanları Merrick Garland, William Barr, Jeff Sessions, Loretta Lynch, eski FBI Direktörü James Comey, özel yetkili savcı Robert Mueller, eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve eski Başkan Bill Clinton gibi isimlerin yer aldığı 10 kişiye kapalı kapılar ardında ifade vermeleri için celp gönderdi.
Ancak listedeki en büyük eksiklik, birçok kez Epstein belgelerinde adı geçen Donald Trump. Aynı şekilde, Epstein’a 2008’de “yumuşak” bir ceza anlaşması sunan eski Çalışma Bakanı Alex Acosta da listede yer almıyor.
Bu eksiklik, New York Üniversitesi Hukuk Profesörü Ryan Goodman’a göre, komitenin gerçekten şeffaflık mı yoksa siyasi hedef mi güttüğüne dair ciddi soru işaretleri doğuruyor: “Eğer gerçekten bilgi toplamak istiyorsanız, Trump listenin en üst sıralarında yer almalı.”
Kamuoyunda yayımlanabilecek transkript ve ses kayıtları, geçmişteki skandalları hatırlatıyor. Watergate, Comey-Trump görüşmeleri ve diğer “tape” krizlerinde olduğu gibi, bu kayıtların yayınlanması ya da gizlenmesi, “derin devlet” komplolarını körükleyebilir. Özellikle daha önce Adalet Bakanı Pam Bondi tarafından açıklanan belgelerin beklentileri karşılamaması, “örtbas ediliyor” iddialarını güçlendirmişti.
Demokrat vekil Ro Khanna, Kongre’de Eylül ayında tüm belgelerin yayımlanmasını zorunlu kılacak iki partili bir yasa tasarısını oylamaya sunmayı planlıyor. Khanna, kurbanların artık kendi adlarına konuşacaklarını ve gerçeklerin ortaya çıkması için kamuoyu baskısının artacağını belirtti.
Ortaya çıkan belgeler, görüşmeler, affa dair söylentiler ve Kongre’nin baskısı, Epstein davasının yalnızca geçmişe dair bir skandal olmadığını; hala süren bir siyasi kriz olduğunu ortaya koyuyor. Ghislaine Maxwell’in 20 yıl hapis cezası almış olması, dosyayı tamamen kapatmaya yetmiyor.
Trump cephesinin konuyla arasına mesafe koymaya çalışmasına rağmen, Blanche-Maxwell görüşmesi, konunun Beyaz Saray’a kadar uzanabileceğini düşündürüyor. Ve bu drama, yeni açıklamalar, kayıtlar ve ifadelerle uzun bir süre daha gündemde kalacağa benziyor.
