Donald Trump'ın ilk 100 günü: Ekonomiyi krizin eşiğine getiren politikalar
“CNN analisti Stephen Collinson‘ın aktardığına göre, Trump’ın ekonomi politikaları ilk 100 günde piyasalarda şok etkisi yarattı.”
Trump’ın ilk 100 günde uyguladığı gümrük vergileri ve korumacı politikaların ekonomiyi nasıl istikrarsızlaştırdığını ifade eden Collinson:
Donald Trump, Beyaz Saray’a döndüğü ilk 100 gününde, dünyanın gıpta ettiği bir ekonomiyi krizin eşiğine sürükledi. Amerika’nın finansal güvenli liman imajını riske atarken, liderliğine güvenini kaybeden seçmenler arasında korku yarattı.
Kasım 2024’te Amerikalılar, yüksek market fiyatlarından kurtulma umuduyla Trump’ın “Amerika’yı yeniden uygun fiyatlı yapma” vaadine inandı. Kısmen, onun ilk dönemindeki pandemi öncesi ekonomiye duyulan nostaljinin de etkisi vardı.
Ancak Trump, tek başına ve bilinçli olarak, fiyatları daha da artırması neredeyse kesin olan politikaları hayata geçirdi. Bu politikalar, kıtlığa yol açabilir; CEO’ları ve küçük işletmeleri kaos ve olası bir resesyonla baş başa bırakıyor.
Trump, nesiller boyunca görülmemiş bir şekilde ABD ve küresel ekonomiyi yeniden şekillendirmeye çalışıyor. 19. yüzyılın sonundaki “altın çağ”ı, “güzel” gümrük vergileriyle ABD’nin ekonomik gücünü kullanarak ticaret rakiplerini ezmek suretiyle yeniden yaratacağına inanıyor.
Ancak çalışanların 401(k) emeklilik hesapları erirken golf oynayan bir başkan, iş dünyasının devlerinden sıradan tüketicilere kadar Amerikalıların artan endişelerine karşı kayıtsız görünüyor.
Borsalarda trilyonlarca dolar buharlaştı.
Havayolu şirketleri uçuşları kesti, büyük firmalar yıllık tahminlerini çöpe attı.
Bazı perakendeciler, gümrük vergileri nedeniyle Çin malı satmayı bıraktı.
IMF, ABD büyüme tahminlerini düşürdü; Fed bazı şirketlerin işe alımı durdurduğunu açıkladı.
Walmart’ın CEO’su, Trump’a politikalarının yaz aylarında tedarik zincirini felç edeceğini söyledi.
Tüketici güveni, 1952’den bu yana en düşük dördüncü seviyede. CNN’in “Korku ve Açgözlülük Endeksi” son bir aydır “korku” veya “aşırı korku” sinyali veriyor.
Trump, ulusal acil durum ilan ederek tek taraflı gümrük savaşı başlattı. Bu hamle, hem yasal hem de anayasal açıdan tartışmalı.
Onun temel inancı, ABD’nin dünyanın en zengin ülkesi olmasına rağmen diğer ülkeler tarafından sürekli kandırıldığı yönünde. Hedefi, yabancı pazarları ABD ürünlerine tamamen açmak ve üretimi yeniden Amerikan topraklarına çekmek.
Ancak bu yaklaşım, “Amerika önce” politikasıyla müttefikleri uzaklaştırıyor. Trump için hayat bir “ya kazanırsın ya kaybedersin” meselesi; bu yüzden küçük ülkeleri ABD lehine politikalar benimsemeye zorluyor.
Trump’ın Fed Başkanı Jerome Powell’a yönelik saldırıları, ABD’nin küresel ekonomideki istikrar imajını zedeledi. Faiz indirimi talepleri, enflasyonu körükleyebilir. Piyasalar bu müdahaleyi sevmedi; belki de bu yüzden Trump, Fed başkanını görevden alma tehdidini (en azından şimdilik) yumuşattı.
Trump, ABD’nin 21. yüzyıldaki süper güç rakibi Çin ile ekonomik savaşı tırmandırıyor. Bu mücadelenin jeopolitik sonuçları, ticaretin çok ötesine uzanıyor.
Trump, “Amerikan ekonomik bağımsızlık bildirgesi” olarak nitelendirdiği gümrük politikalarını duyururken coşkuluydu. Ancak karşılıklı vergiler yürürlüğe girdikten saatler sonra, tahvil piyasalarındaki alarm verici hareketler nedeniyle 90 günlük bir erteleme kararı aldı.
CNN/SSRS anketine göre, Trump’ın onay oranı %41’e düştü; bu, son 70 yılda ilk 100 günde en düşük seviye. Ekonomiye yaklaşımına destek %39’la rekor düşükte.
Trump, Time’a verdiği röportajda, gelecek yıl ithal ürünlere yüzde 20-50 gümrük vergisi gelmesini “tam zafer” olarak göreceğini söyledi. Bu, Amerikalı tüketiciler için büyük bir vergi artışı anlamına geliyor.
Ayrıca, “bir mağazayız ve fiyatları biz belirleriz” diyerek, ekonomiyi kişisel kontrolü altına alma arzusunu gösterdi. Ancak bu tür keyfi uygulamalar, ABD’nin kurallara dayalı ekonomik sistemini zayıflatabilir.
Eğer Trump’ın gümrük stratejisi başarılı olursa, onlarca yıllık ekonomik politika anlayışını alt üst etmiş olacak. Ancak ABD’yi ve dünyayı resesyona sürüklerse, siyasi olarak bunun bedelini ağır ödeyecek.
Şimdi gözler, Japonya, Güney Kore ve AB gibi ülkelerle yapılacak ticaret anlaşmalarında. Ancak bu anlaşmaların Trump’ın küresel ticaret devrimi iddialarını karşılaması pek olası görünmüyor.
“ABD bir ulustan fazlasıydı, bir markaydı,” diyor milyarder yatırımcı Ken Griffin. “Dünyanın çoğu için bir özlemdi. Ve şimdi bu markayı aşındırıyoruz.”
Trump’ın ilk 100 günü, ekonomik belirsizlik ve küresel gerilimle dolu. Önümüzdeki dönem, bu politikaların Amerikan halkına neye mal olacağını gösterecek.