Çin ve ABD arasındaki ticaret savaşı, 585 milyar dolarlık hacimle küresel piyasaları tehdit ediyor. Uzmanlar, sürecin çıkmaza girdiğini belirtiyor.
ABD, Çin’den 440 milyar dolar değerinde mal ithal ederken; Çin, ABD’den 145 milyar dolar değerinde mal satın aldı.
Uluslararası Para Fonu’na (IMF) göre, ABD ve Çin birlikte küresel ekonominin yaklaşık yüzde 43’ünü oluşturuyor.
Bu iki ülke arasında çıkacak kapsamlı bir ticaret savaşı, büyümenin yavaşlamasına ya da resesyona girilmesine neden olursa, bu durum diğer ülkeleri de etkileyebilir.
Küresel yatırım ortamı, böyle bir senaryodan doğrudan etkilenecek önemli alanlardan biri olarak öne çıkıyor.
Çin, dünyanın en büyük üreticisi konumunda bulunuyor. Ülke, nüfusunun iç pazarda tükettiğinden çok daha fazla üretim yapıyor.
Çin ekonomisi, yaklaşık 1 trilyon dolarlık üretim fazlası veriyor. Bu da, Çin’in ithal ettiğinden çok daha fazla mal ihraç ettiği anlamına geliyor.
Ülkede sübvansiyonlar ve devlet destekli firmalara verilen ucuz krediler, üretim maliyetlerinin gerçekte olması gerekenin altında kalmasını sağlıyor.
Eğer bu ürünler ABD pazarına giremezse, başka ülkelere yönlendirilmeleri ve bu pazarlarda “atılmaları” ihtimali bulunuyor.
Bu durum bazı tüketiciler için fırsat anlamına gelse de, ilgili ülkelerdeki ücret ve istihdam yapısı orantısız rekabetten etkilenebilir.
Birçok ekonomist, Çin ve ABD arasında topyekûn bir ticaret savaşının küresel çapta olumsuz sonuçlar doğuracağı konusunda hemfikir.
The Conference Board’un Çin Merkezi’nden Alfredo Montufar-Helu, Çin’in geri adım atmayacağını belirtti.
Montufar-Helu’ya göre, Çin’in geri adım atması, sadece ülkeyi zayıf göstermekle kalmaz, aynı zamanda ABD’ye daha fazla talepte bulunması için bir avantaj sağlar.
Uzman, mevcut sürecin artık uzun vadeli ekonomik hasara yol açacak bir çıkmaza dönüşmüş olduğunu ifade etti.