Venezuela’nın dramı

Nicolás Maduro ve Juan Guaidó sanki ringde kozlarını paylaşan iki boksör gibi birbirlerini yere sermek için uğraşırken, Rusya ve ABD onlara teknik-taktik direktif veren iki antrenör edasıyla sahnedeki yerlerini koruyor. Dünyanın geri kalanına da bu mücadeleyi tribünden izleyerek tuttuğu tarafın galip gelmesi umuduyla onlara tezahüratta bulunma rolü düşüyor. Peki ya halk? Henüz tümüyle sonuçlanmamış olan

PANORAMA - NEWS 01 Mayıs 2019 BRÜKSEL ROTASI

Nicolás Maduro ve Juan Guaidó sanki ringde kozlarını paylaşan iki boksör gibi birbirlerini yere sermek için uğraşırken, Rusya ve ABD onlara teknik-taktik direktif veren iki antrenör edasıyla sahnedeki yerlerini koruyor.

Dünyanın geri kalanına da bu mücadeleyi tribünden izleyerek tuttuğu tarafın galip gelmesi umuduyla onlara tezahüratta bulunma rolü düşüyor. Peki ya halk?

Henüz tümüyle sonuçlanmamış olan bu mücadelenin bundan sonraki galibi kim olursa olsun, kaybeden yazık ki Venezuela halkı olacak.

Baskıcı bir rejimin elinden çekmediği kalmayan insanlar Guaidó’nun vadettiği mutlu yarınlar için sokakları doldururken, rejimin nimetlerinden istifade eden kesimler de kendilerini koruyan çatının çökmemesi için var gücüyle direniyor. Tabii ki kin, nefret ve kaosun esir aldığı ülkede sokaklar savaş alanına dönüyor.

Venezuela’yı huzurlu, mutlu, demokratik günler mi bekliyor? Bana sorarsanız, hayır. Çünkü sokakları dolduran kalabalıklara rağmen, değişim talebine yön veren gerçek aktör ne Guaidó ne de halkın iradesi.

Daha düne kadar Maduro tarafında rejimin baskıcı uygulamalarının bizzat takipçisi olan bazı askerler, konjonktür gereği Guaidó tarafına geçti diye demokrasi havarisi olmuş değiller.

Ayrıca asker eli ve dış destekle ile ikame edilmiş hangi formel demokrasi bugüne değin istikrar unsuru olmuş ki, Venezuela gibi kırılgan bir zeminde gelecek vadetsin.

Guaidó kanımca başından beri verdiği demokratik mücadeleye gölge düşüren yanlış bir adım attı sonunda. Bazı askerlerle poz vererek mücadelenin son raunduna başlayan muhalefet lideri, “asker benim yanımda” iddiasıyla aslında iktidar aşkına vesayete talip olduğunu dosta da düşmana da ilan etmiş oldu. Kaldı ki askerin Guaidó’ya değil başka mihraklara itaat ettiğini son girişim açıkça ortaya koydu.

Bir politikacı askerlerin yardımı ve dış destek ile siyasal bir mücadeleyi kazansa da iktidar koltuğunda kendi gücü ile kolay kolay oturamaz. Öncelikle, baskıcı bir rejimin uzun süre itici gücü olmuş askeri aktörlerin alternatif iktidar için verdikleri desteği beklentisiz bırakması düşünülemez. İkincisi silahların gölgesinde ve siyasal şiddetle belki bir devrim gerçekleştirilebilir, ancak demokrasi ikame edilemez.

Demokrasi ancak kendini var eden irade adalet mekanizması başta olmak üzere devletin kurumlarında kökleştiği, her türden vesayetin insafına terkedilmediği, halkın iradesinin her daim tecelli ettiği oranda istikrarlı bir yapıya kavuşabilir. Aksi halde demokrasiyi ikame eden güçler, onu etkisiz hale getirecek daha da kötüsü baskıcı yeni bir rejimin kılıfı yapacak hamleleri ardı adına sıralamakta gecikmez.

Halkın iradesi ile değil, Rusya ve Çin’in desteği ile ayakta duran Maduro şimdilik bilek güreşini kazanmış gibi görünüyor. Ancak bugün değilse yarın mutlaka yıkılıp gidecek.  ABD ve AB’nin açık desteğini yanında hisseden Guaidó’nun ardına düşen kalabalıkları demokratik ve huzurlu yarınlara götürme gibi tarihi bir sorumluluğu var.

ÖNE ÇIKANLAR