Türkiye’de ‘devran’ ne zaman döner?

HABER MERKEZİ – İbrahim Kalın ‘Türkiye’de devranın dönmeyeceğinden’ o kadar emin ki bu yakışıksız soruları kendisine yönelten Tim Sebastian’a ‘ağzının payını’ bakın nasıl vermiş: ‘Beş on yıl içinde Naziler iktidara gelip sizi yargılar mı? İşte dediğiniz böyle (olmayacak) bir şey’. Kısacası Nazilerin Almanya’da iktidara gelmesi ne kadar ütopik bir durumsa; Türkiye’deki mevcut siyasal iktidarın değişmesi

PANORAMA - NEWS 29 Kasım 2019 BRÜKSEL ROTASI

HABER MERKEZİ – İbrahim Kalın ‘Türkiye’de devranın dönmeyeceğinden’ o kadar emin ki bu yakışıksız soruları kendisine yönelten Tim Sebastian’a ‘ağzının payını’ bakın nasıl vermiş:

‘Beş on yıl içinde Naziler iktidara gelip sizi yargılar mı? İşte dediğiniz böyle (olmayacak) bir şey’. Kısacası Nazilerin Almanya’da iktidara gelmesi ne kadar ütopik bir durumsa; Türkiye’deki mevcut siyasal iktidarın değişmesi de o kadar farzımuhal. Dahası Kalın’a göre Türkiye’deki iktidar sahipleri ile günün birinde onları hukuken hesaba çekecek olası diğer güçler arasındaki fark tıpkı Naziler ile Alman demokratlar arasındaki uçurum kadar derin.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın bu sözlerini yadırgayanlar için söylüyorum: Şaşılacak bir durum yok.  Zirvedeki siyasilerin yanında, yakınında bulunan kişilerin ‘hâleti ruhiyesi’ hep böyledir. Konumlarının sapasağlam, ikbal kapısının da sonuna kadar açık olduğunu sanırlar. İktidar koltuğuna öylesine alışmışlardır ki günün birinde herhangi bir şekilde iktidarın el değiştirebileceğini tahayyül bile edemezler. Kendilerine bu makam ve mevkileri bahşedenlerin düşmez kalkmaz olduğu varsayımından hareketle onlara göre dünya döner, lakin devran dönmez.

Ancak tarihin ibretlik olayları bize hep aksini hatırlatır. Hesap vermek, hataların bedelini ödemek, yanlış çıkmak; hasılı kadının önüne oturmak için illaki Nazilerin iktidara gelmesi, teröristlerin yönetimi ele geçirmesi gerekmez.

Fransız siyasetçi ve yazar François Pierre Guizot ‘Siyaset mahkeme salonuna girerse, adalet oradan çıkar’ demiş ya, gün gelir siyaset dışarı çıktığında adalet geri döner. Ve o terazi hassas şekilde tartmaya başladığında, demokrasinin kısılan sesi yeniden gürleştiğinde herkes dokunulmaz olmadığını anlar.

Kaldı ki güçlü siyasi liderlerin gölgesinde, sistemin derya gibi nimetlerinden istifade edenlerin o tatlı hayatı bir gün ansızın biter. Hem de onlara bizzat bu ikbal kapılarını açanların eliyle. Hiç ummadıkları biz zamanda kendi saflarından birileri ayaklarını kaydırdığında, sadakatlerini ispatlamak için boşuna çırpınırlar.

Türkiye’nin son yıllarına dikkatlice bir bakın! Kraldan çok kralcı olanların; tahtın sağında solunda, önünde arkasında duranların; ‘reis’ adına racon kesenlerin, kendini ‘sistemin freni, pedalı’ sananların kaçı yerinde kaldı? Vazgeçilmez olanların, makam arabalarına kurulanların, danışılanların hangisi gözden düşmedi?