Türkiye Merkez Bankası üzerindeki siyasi baskı doğru mu?

Gerek demokrasi araştırmaları alanında otorite kabul edilen isimlerin gerekse ülkelerin demokratik gelişmişlik düzeyi konusunda rapor hazırlayan saygın kurumların işleyen bir demokrasi için belirledikleri en temel kriterlerden biri de şudur: Merkez bankalarının kurumsal ve fiilî bağımsızlığı. AB Komisyonu 29 Mayıs 2019 tarihli Türkiye raporunda ‘Merkez Bankası üzerindeki siyasi baskının, kurumun bağımsızlığına ve güvenilirliğine zarar verecek şekilde

PANORAMA - NEWS 07 Temmuz 2019 BRÜKSEL ROTASI

Gerek demokrasi araştırmaları alanında otorite kabul edilen isimlerin gerekse ülkelerin demokratik gelişmişlik düzeyi konusunda rapor hazırlayan saygın kurumların işleyen bir demokrasi için belirledikleri en temel kriterlerden biri de şudur: Merkez bankalarının kurumsal ve fiilî bağımsızlığı.

AB Komisyonu 29 Mayıs 2019 tarihli Türkiye raporunda ‘Merkez Bankası üzerindeki siyasi baskının, kurumun bağımsızlığına ve güvenilirliğine zarar verecek şekilde artmış olduğunu ’vurgulayarak ‘Türkiye’nin Merkez Bankası’nın bağımsızlığına zarar verecek siyasi müdahalelerden kaçınması gerektiğini’ ifade etti.

‘Enflasyon hedefinin, hükûmet ve Merkez Bankası tarafından birlikte belirlendiğinin’ altını çizen AB Komisyonu, Merkez Bankası üzerindeki siyasi baskı nedeniyle ‘kurumun operasyonel ve kurumsal bağımsızlığına zarar geldiğini’ belirtti.

ABD merkezli kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s de 14 Haziran 2019 tarihli raporundaTürkiye’nin kredi notunu Ba3 seviyesinden B1 düzeyine çekerek ülkenin ciddi şekilde finansal kriz ve iflas riski ile karşı karşıya olduğunu ileri sürdü.

Ancak bu uyarıları bilinçli bir şekilde dikkate almayan Türkiye daha da radikal bir adım attı. Uzun bir süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eleştirilerine muhatap olan Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya 6 Temmuz tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan bir kararname ile görevden alındı.

Gerekçesi ve yasal meşruiyeti ne olursa olsun, başta faiz politikası olmak üzere aldığı kararlar nedeniyle Cumhurbaşkanı ve ekonomi yönetimi tarafından hedef tahtasına yerleştirilen bir kurumun başındaki ismin görevden alınması demokratik açıdan sakıncalı bir durum.

Bu bağlamda görevden almanın hukuki boyutunu, görevden alınan kişinin başarı performansını tartışmanın çok da anlamı yok. Çünkü esas sorun şu: İktidarın uygulamalarından rahatsızlık duyduğu, prensipte bağımsız olması gereken bir kuruma yaptığı siyasi müdahale.

Merkez Bankası Başkanlığı görevine yeni atanan Murat Uysal ‘fiyat istikrarını sağlamaya odaklı para politikası araçlarını uygulamaya devam edeceğini’ belirtirken ‘bağımsızlık’ vurgusu yapsa da doğrusu işi hiç de kolay değil. Bir yanda Cumhurbaşkanı ve ekonomi yönetiminin beklentileri diğer yanda kamuoyuna deklare edilen ‘bağımsız ve şeffaf politikalar’ vaadi yeni başkanın işini iyice zorlaştırıyor.