Şeytan Üçgeni: Terör, ırkçılık ve fanatizm

Her sabah serin Nisan havasını içimize çekip, birbiri ardına hayata uyanan ağaçları seyrederek güne başlamak istiyoruz. Ama nerde? Dünyanın dört bir yanından acı, gözyaşı ve canhıraş feryatlarla dolu haberleri alarak güne başlıyoruz. Bittiğini, yenildiğini zannettiğimiz bir terör örgütü daha da vahşileşmiş ve gözü dönmüş olarak ansızın karşımıza çıkıp üç yüzden fazla masum canı hayattan kopartıp

PANORAMA - NEWS 24 Nisan 2019 BRÜKSEL ROTASI

Her sabah serin Nisan havasını içimize çekip, birbiri ardına hayata uyanan ağaçları seyrederek güne başlamak istiyoruz. Ama nerde?

Dünyanın dört bir yanından acı, gözyaşı ve canhıraş feryatlarla dolu haberleri alarak güne başlıyoruz. Bittiğini, yenildiğini zannettiğimiz bir terör örgütü daha da vahşileşmiş ve gözü dönmüş olarak ansızın karşımıza çıkıp üç yüzden fazla masum canı hayattan kopartıp alıyor.

Sanki canilikte rekor denemesi yapıyormuşçasına, yaptıklarının yaklaşık bir ay önce elli günahsız insanı en savunmasız oldukları bir anda katleden başka bir caniye nispet olduğunu söylemeyi de ihmal etmiyorlar.

‘Silahlara veda ettik, artık bundan sonra mücadelemize siyaset içinde demokratik yollardan devam edeceğiz’ diyen bir terör örgütünün yeni versiyonu, hiçbir suçu olmayan bir kadını öldürüyor.

Ardından da özrü kabahatinden büyük bir edayla ‘bir yanlışlık oldu, polislerin hayatını karartacaktık ama..’ diye bir de pervasızca işlediği cinayetin PR’ını yapıyor.

Demokrasinin kendilerine tanıdığı siyasal özgürlüğü düpedüz ırkçılık propagandası için kullanan aktörlerden biri mültecilere, göçmenlere ‘fare/sıçan’ deme cüretini gösteriyor. Rezilliğin mimarı olan bu adam güya erdemli davranıp bir de ‘partileri zarar görmesin’ diye istifa ettiğini duyuruyor.

İnsanların yaşam, değer ve tercihlerini hiçe sayan bu acımasız, ırkçı ve insanlık dışı fiilî/sözlü saldılar kadar, sonrasında beyan edilen ideolojik argümanlar da kan donduran cinsten.

Cemil Meriç ideolojilerin “idrakimize giydirilen deli gömlekleri” olduğunu söylemişti bir keresinde. Ne kadar da haklıymış. Birbiri ardına yaşanan katliamlar, radikal bir ideolojiye adanmışlığın insanın kendine yapacağı en büyük ihanet olduğunu gösteriyor.

Başkaları tarafından belirlenmiş hedeflere ulaşmak için yine onlar tarafından meşrulaştırılmış yöntemleri kutsal gören maşalar; idraklerine bir kilit vurup vicdanlarını kolayca susturuyor. Hayatları, ancak tüketip yok ettikleri masum hayatların sayısı arttıkça anlam kazanıyor. Akıttıkları kan susuzluklarını gideriyor adeta.

İşin en acı tarafı bu canilere karşı tümden savunmasız oluşumuz. Çoğu kez seçme şansımızın olmadığı, doğuştan kazandığımız nitelikler için bizi mahkûm eden bu talihsizler; en makul ve doğal tercihlerimiz için bizi düşman bir hedef haline getirmekte bir mahzur görmüyor.

Görünmeyen bir kitle tarafından, hiç yapmadığımız eylemler için, haberimiz olmadan düşman ilan ediliyoruz. Akabinde öylesine sinsi ve mertlikten uzak bir şekilde saldırıya uğruyoruz ki, savunmasız bir şekilde ölüme teslim olmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden.