Ramazan geldi, aşırı sağ cenaha gün doğdu

Öncelikle olaya güzel tarafından bakalım. Müslüman komşularının, dostlarının sevincini paylaşmak isteyen birçok Avrupalı Ramazan dolayısıyla güzel işlere imza atıyor. Müslüman aile ve derneklerin iftar sofrasına konuk olmaktan tutun, işyerindeki oruçlu işçisine ve arkadaşına kolaylık sağlamaya değin hoşgörü ve dostluğun birçok güzel örneğini görüyoruz. Kısacası Ramazan sadece Müslümana değil, tüm topluma geliyor bir bakıma. Gelelim işin

PANORAMA - NEWS 06 Mayıs 2019 BRÜKSEL ROTASI

Öncelikle olaya güzel tarafından bakalım. Müslüman komşularının, dostlarının sevincini paylaşmak isteyen birçok Avrupalı Ramazan dolayısıyla güzel işlere imza atıyor.

Müslüman aile ve derneklerin iftar sofrasına konuk olmaktan tutun, işyerindeki oruçlu işçisine ve arkadaşına kolaylık sağlamaya değin hoşgörü ve dostluğun birçok güzel örneğini görüyoruz. Kısacası Ramazan sadece Müslümana değil, tüm topluma geliyor bir bakıma.

Gelelim işin siyaset cephesine. Çoğu duyarlı politikacı Müslümanların Ramazan sevincine ortak olmak için elinden geleni yaparken, bir kısmı da Müslümanların oruç bağlamında yaşadığı sorunları çözmek için iyi niyetli çaba sarf ediyor.

Ancak bir kesim siyaset erbabı var ki, Müslümanlar daha ilk sahura uyanmadan düğmeye basmış gibi Avrupa genelinde tek ses tek yürek halinde ayaklandı. İsimlerini ve temsil ettikleri siyasal partileri burada sıralamanın anlamı yok.

Çünkü hepsi aynı ön yargı ve basma kalıp düşünce kataloğundan besleniyor.  Onlara göre Ramazan dolayısı ile gençler okulda motivasyon ve uyum sorunu yaşıyor, öğrenciler spor ve yüzme derslerini boykot ederek öğretmenlerin işini zorlaştırıyormuş.

İşçilerin verimi düşüyor, işveren kayba uğruyormuş. Dahası Ramazan dolayısıyla aile ve mahallede oruç tutmayanlar üzerindeki baskı artıyor, birey topluluk baskısı altında eziliyormuş.

Ramazan geldiğinde bazı öğrencilerin okulda işçilerin de fabrikalarda sorun yaşadığı yadsınamayacak bir gerçek.

Ancak sorunları çözmenin yolu insanları dini inançları ile okul veya iş arasında bir seçim yapmaya zorlamak değil. Sorunu etraflıca masaya yatırmadan, oruç tutanları anlamaya çalışmadan okullarda ve işyerlerinde oruç yasağı talep etmek hiç akıllıca değil.

Dahası bizzat bu tür yaklaşımlar okullarda ve işyerlerinde oluşan sorunları karşılıklı anlayışla çözmenin önündeki en büyük engeli teşkil ediyor.

Avrupa kıtasında dünyanın neredeyse her ülkesinden insan yaşıyor. Her bir insan kendi kültürel değerlerini, yaşam tarzını ve dini inançlarını mümkün mertebe muhafaza etmek istiyor. AB ülkeleri için bu durumun kolay olduğunu iddia ediyor değiliz.

Kuşkusuz böylesine yoğun ve farklı bir nüfusu, insanların barış ve huzur içinde yaşayacağı bir erime potasında birleştirmek kolay iş değil. Ancak AB’nin kendine koyduğu demokratik çıta ile altına imza attığı siyasi ve hukuki normlar bu sorunun üstesinden gelmeye yeterli.

Farklı düşünen ve samimi olarak inançlarını yaşamak isteyen insanları ötekileştirmeden sorunları tartışmak yerine, ‘gönül verdiğiniz dini veya Avrupa’daki hayatı tercih edin’ anlamına gelebilecek çıkışlar yapmak yazık ki hiçbir yaraya merhem olmuyor.