Kazanan kim olursa olsun seçim birçok yönüyle tarihi bir nitelik taşıyor. Tv ekranlarında Yıldırım ile İmamoğlu düeallosu öncesi, Ekrem İmamoğlu-İsmail Küçükkaya görüşmesi siyasal etik ile pek bağdaşmadı. Kim derdi ki idam cezasına çarptırılan, ardından bu cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrilen Abdullah Öcalan asılsın diye meydanlarda yağlı urgan sallayan bir siyasi lider terörist başından medet umar
Kazanan kim olursa olsun seçim birçok yönüyle tarihi bir nitelik taşıyor. Tv ekranlarında Yıldırım ile İmamoğlu düeallosu öncesi, Ekrem İmamoğlu-İsmail Küçükkaya görüşmesi siyasal etik ile pek bağdaşmadı.
Kimin aklına gelirdi ki yıllarca Öcalan’ı bebek katili olarak niteleyen anlı şanlı gazeteler Öcalan’ın İmralı’dan yazdığı mektubu noktasına virgülüne dokunmadan okurlarına servis etsin.
Kim tahayyül edebilirdi ki demokrasi adına meydanlarda nutuk atan siyasiler hüküm giymiş bir teröristin yazdığı iki satır mektubun kendilerine getireceği birkaç oyun hesabını yapsın.
Seçime birkaç gün kala İmralı’dan yazdığı mektup ile HDP’li seçmene ‘anladın onu sen’ minvalindeki bir üslupla ‘tarafsızlığınızı muhafaza edin’ çağrısında bulunan Öcalan, gerçekte Cumhur İttifakı lehine sahaya inmiş gibi görünüyor.
İç siyasi dengeleri kendi lehine çevirmek için Öcalan’ı daha önce de birkaç kez sahaya süren AKP için doğrusu yadırganacak bir durum yok. Ancak MHP’nin İmralı’dan seçime müdahil olan Öcalan karşısındaki teslimiyetçi tavrı
yenilir yutulur gibi değil.
Binlerce masum insanın ölümünde pay sahibi olan, terörden hüküm giymiş bir mahkûmun meşru eski lideri hapse atılmış bir siyasi parti adına seçimlere müdahil olması karşısında “ne şiş yansın ne kebap tarzı” bir açıklama yapan MHP lideri, Öcalan’ın üstlendiği siyasal misyonu çoktan kabullenmiş gibi görünüyor.
Bu durum Cumhur İttifakı’nın HDP’li seçmeni sandıktan uzak tutma stratejisi ile açıklanabilecek kadar basit değil. Gelişmeyi Öcalan-Demirtaş rekabetinin bir sonucu olarak görmek de hiç akla yatkın bir açıklama değil.
Çok tutarlı dayanaklara sahip olmamakla beraber yıllardır PKK’nın devletin içindeki bir kesimin projesi olduğu, dolayısı ile Öcalan’ın bu bağlamda sahneye çıktığı iddiaları gündeme geliyor.
Bu iddiayı destekleyecek kesin kanıtlar bulunmamakla birlikte, Öcalan’ın gerekli gördükçe siyasi mühendisliğe soyunarak İmralı’dan sesini yükseltmesi, devletin de bu duruma açıkça göz yumması iddiaların çok da yersiz olmadığını gösteriyor.